5 Aralık 2012 Çarşamba

Haydi Herkes Afrika’ya!



Yazının başlığındaki Afrika, elinizde tuttuğunuz gazete değil...
Yazının başlığındaki Afrika, insanlığın doğduğu ve göç hareketleri ile dünyanın her köşesine dağıldığı kıtanın ismi... Yani bir nevi insanlığın anavatanı...
Binlerce yıl önce, insanın evriminin önemli bir evresinde Afrika’dan harekete geçtiği ve Avrupa, Asya, Amerika ve Avusturalya’ya doğru yayıldığı bilinen bir gerçek...

Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi, yaşam biçimlerinin evrimleşmesi ve kültürlerin gelişmesi bu uzun göç hareketinde şekillendi...
Ama kökümüz, kökenimiz kısacası doğduğumuz yer Afrika olarak kaldı...
Bana “Haydi Herkes Afrika’ya!” çağrısını yaptıran ise haftalık Yeniçağ Gazetesi’nde Murat Kanatlı imzası ile yayınlanan bir yazıda ifade edilen görüşler...
***
Murat Kanatlı’nın “‘Türkiye işgalci değil, işgalin bekçisidir’ derken ne saklanmaya çalışılıyor?” başlıklı yazısını herkes mutlaka ve en az bir kez okumalı...
Kanatlı yazısında “Latin Amerika’ya, dünyanın başka yerlerine giden beyaz, Avrupalı yerleşikler, yüzlerce yıldır orda olmalarına rağmen göçmen değildirler...” dedikten sonra “Göçmenlerin ise siyasi bir aktör olmadığını, ekonomik, sosyo-ekonomik gerekçelerle göç ettiği, göç ederek onları taşıyan başka bir gücün, militarist, ekonomik gücün olmadığını görmek önemlidir.” diye eklemekte ve devamlaTürkiye’den Kıbrıs’ın kuzeyinde nüfus akışı... 3 kısma ayrılabilir. İlk evresi 1975-1980 arasında fethedilen topraklara yerleştirilen yani sömürgeciliklere direk bağlantısı olan nüfus hareketidir. İkinci evre ise 1980-2000 arasında siyasal ve ekonomik yapının kontrolü ve dönüştürülmesi için adaya gelişe teşvik edilenler yani sömürgecilik süreci ile dolaylı bağlantısı olan nüfus hareketidir… 2000’den günümüze olan evre ise ekonomik göçtür…” demektedir…
Öncelikle hiçbir ideolojik angajmanımız olmadığını dahi düşünsek, 1492’den itibaren Amerika kıtasına taşınan beyaz nüfusun HALA YERLEŞİK olduğunu iddia eden bir bakış açısını benimsememiz mümkün müdür?
Kanatlı’ya kalırsa olay çok basittir… Bir coğrafyaya askeri gücün yani zorun yardımı ile giren herkes yerleşiktir…
Asker önde gider, ortamı hazırlar, ardından siviller gelir ve coğrafyayı kolonize eder…
Bu bağlamda da asker ile sivil arasında herhangi bir fark yoktur, üstelik aradan yüzlerce yıl dahi geçse siviller yerleşik/kolon olarak anılmaya devam eder...
Ne diyor Kanatlı?
“Latin Amerika’ya, dünyanın başka yerlerine giden beyaz, Avrupalı yerleşikler, yüzlerce yıldır orada olmalarına rağmen göçmen değildirler...”
Nedirler peki?
Cevap yazının içinde geçiyor zaten, “yerleşiktirler”...
Yerleşik nedir peki?
“Siyasi bir aktör”, göç ederek onları taşıyan başka bir gücün, militarist, ekonomik gücün” uzantıları, sömürgeciliklere direk bağlantısı olan nüfus hareketi”...
Murat Kanatlı sömürgeciliğe karşı mıdır peki?
Karşı olduğunu düşünürsek, Murat Kanatlı’nın yerleşiklere de karşı olduğu sonucuna varmamız gerekmez mi peki?
Ve eğer 1492’den beridir Amerika’da olan beyazlar, hala yerleşik iseler; o zaman “1975-1980 arasında fethedilen topraklara yerleştirilen yani sömürgeciliklere direk bağlantısı olan nüfus”un hayda hayda yerleşik olması normaldir herhalde?
1492’den beridir Amerika’da olan beyazlar, hala yerleşik iseler; o zaman 1571’den beridir Kıbrıs’ta bulunanlar nedir?
 Ya 1960’dan beridir Kıbrıs’ta bulunan İngilizler, 12. Yüzyıldan beridir Kıbrıs’ta bulunan Ortodokslar, 1071’den beridir Anadolu’da bulunanlar, milattan önce bilmem kaçta Amerika’ya giden Kızılderililer nedir?
Mısır’a firavunlardan sonra yerleşen Araplar, Bulgaristan ve Yunanistan’da Türkler, Romanya’daki Macarlar, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’daki Almanlar ve Ruslar, Baltık Cumhuriyetleri (Litvanya, Letonya, Estonya) ve Azerbaycan’daki Ruslar, Honkong’daki İngilizler, Lübnan’daki Maruniler, HALA YERLEŞİK MİDİRLER?
Bu saydıklarımın hepsi de Kanatlı’nın 1492’de silah gücü ile Amerika kıtasına yerleşen İspanyolları gibi, silah gücü ile o coğrafyalara yerleşmiş ve eski sömürgecinin “kalıntıları” değil midirler?
Herkes Afrika’dan çıkıp, bir yerlere yayıldığına göre; Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Hollandalılar, Araplar, Slavlar, Türkler, Moğollar, Çinliler yani bir cooğrafyaya sonradan taşınmış tüm insanlar, geldikleri yere yani Afrika’ya mı dönmelidirler?
Bir sosyalist böylesi özcü, böylesi mülkiyetçi, böylesi ırkçı bir bakışı benimseyebilir mi?
Kanatlı benim “kanımı tahlil ettiğinde”; baba tarafımdan 1571’de Anadolu’dan anne tarafımdan ise 1800’lü yıllarda Suriye’den geldiğimi görecektir bu adaya...
Ben yerleşik miyim? Gitmeli miyim? Gideceksem nereye gideceğim? Büyük büyük dedem Anadolu’dan geldi ama oraya da 1071’de Orta Asya’dan geldiğine dair rivayetler var ki... Anadolu’ya mı gideceğim, Orta Asya’ya mı, yoksa Afrika’ya mı?
Peki 12. Yüzyılda bu adaya gelen Ortodokslar geldiklerinde bu ada boş muydu?
Eğer 1492’de Amerika’ya gidenler hala yerleşik ise, Kıbrıs’taki Ortodokslar neden yerli?
Yoksa değiller mi?
Belki de artık sloganımız, “Özümüze Dönelim, Haydi Herkes Afrika’ya” olmalı!
AB-ABD ve UNOPS’tan alacağımız fonlarla gemiler tutup, bütün adayı Afrika’ya taşırsak bu sorun kökten çözülür sanırım...
***
Sanırım verdiğim örneklerin içinde en sorunlusu coğrafi yerleşimlere İLK YERLEŞENLER ile ilgili olanlardır...
İlk yerleşenler, o coğrafyada MÜLKİYETİNE EL KOYDUKLARI başka bir nüfus olmadığı için yerleşik sayılmıyacaklarsa Kanatlı’ya göre; o zaman (ben ve Kıbrıslı Elenler hala yerleşik olmakla birlikte) Kızılderililer falan yerleşik sayılmayacaktır...
“Son gelen ebe” mi dersiniz, “önce gelen kapar” mı dersiniz, “sona kalan dona kalır” mı dersiniz, yoksa “tu birin” mi dersiniz bilmem...
Ama “sosyalist”, “Marxsist”, “komünist” diyemezsiniz onu bilirim...

* Bu yazı 05 Aralık 2012 tarihli Afrika Gazetesi'nde yayınlanmıştır.




AKINTIYA KARŞI

Münür Rahvancıoğlu

Baraka Aktvisti
munur.rahvancioglu@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder