Halkın Partisi Milletvekili Gülşah Sanver Manavoğlu,
geçtiğimiz gün sosyal medyadan paylaştığı elindeki kırbaç fotoğrafı ve
“KKTC’nin selameti için belli bir süre kullanılması gereken alet” şeklindeki
yorumuyla gündem olmayı başardı. Manavoğlu market direktörlüğü günlerinden iyi
bildiği ‘reklamın iyisi kötüsü olmaz’ mantığına uygun olarak yaptığı bu çirkin
paylaşımı, sonraki günlerde de basına verdiği demeçlerle savunmaya devam etti.
Manavoğlu, kırbaç kullanımını savunurken, birçok basın kuruluşunda “ülke
menfaati için çalışmamız gerektiğini, toplumsal menfaat için kişisel
çıkarlardan feragat edilmesi gerektiğini, bunu anlamakta güçlük çeken
çoğunluğun bu davranışı hak ettiğini düşünüyorum” ifadelerini sık sık kullandı...
Gülşah Hanım’a ve kendi vekilinin bu tutumu karşısında
sessiz kalan hükümet partilerinden HP’ye soruyoruz: Gülşah Hanım’ın
milletvekili olana kadar direktörlüğünü yürüttüğü aile şirketinin Sosyal
Sigortalar Dairesi’ne olan ve yıllardan beridir birikerek gelmiş bulunan 55 bin
TL’lik borcu “ülke menfaati için çalışmanın” nasıl bir şey olduğuna dair bir
örnek midir? Gülşah hanım işçilerin sigortalarını yatırmayarak “kişisel
çıkarlardan feragat etmenin” bir
örneğini mi sunmaktadır? Emeği ile geçinen insanlara sosyal güvence sağlayan
kurumlarımıza yönelik yükümlülüklerimizi yerine getirmeyerek toplumsal menfaate
katkı mı sağlamış oluruz yoksa zarar mı vermiş oluruz?
Gülşah hanım bir patron olarak bunların cevaplarını çok
iyi bilmektedir. Onlarca işçiyi en ağır koşularda, düzensiz mesai ile, uzun saatler
çalıştırarak; işçilerine çalıştırdığı saatlere oranla asgari ücret dahi
ödemeyerek ve asgari ücret olarak gösterdiği maaşların yasal yükümlülüğü olan
yatırımları yapmayarak kişisel çıkarı için çalışmak konusunda uzmandır.
Ancak Gülşah Hanım’ın bilmediği şeyler de var. Kendisinin
ve ailesinin iki dudağı arasındaki sefil işlerini kaybetmemek için işçilerin
söyleyemediğini söylemek de, emekçilerin partisi olarak bize düşüyor. Sosyal
Sigorta yanınızda çalışıp servetinize servet katan işçileriniz için her şeydir
Gülşah Hanım: Hasta oldukları zaman hastaneden bakınabilmek demektir, ilaç
alabilmek için imkan demektir, hamile kalındığında güvence demektir, gözlük
kullanan için ışık demektir, yaşlılıkta emeklilik demektir, evlilikte yardım
demektir, ölümde cenaze masrafları demektir, kaza durumunda güvence demektir!
Üstelik Gülşah Hanım; işçilerinizin emek vererek, alın
teri dökerek hakkı olan hizmetlere erişimini engelleyen bu tutumunuz sadece
sizin yanınızda çalışan kişilere zarar vermiyor. Bu tutumunuzla, toplum
menfaatlerine, de zarar veriyorsunuz, yasal yükümlülüklerinizi yerine
getirmeyerek suç işliyorsunuz... Umarız bu söylediklerimizi anlamakta güçlük
çekmiyorsunuzudur!
Gülşah hanım, bugüne kadar gelmiş ve bugün de sizin dahil
olduğunuz hükümetler; siz patronlara ülke için bir lütufmuşsunuz gibi davranmış
olabilir ve siz de buna inanmış olabilirsiniz. Ancak değil bu ülkede, dünyanın
hiçbir ülkesinde emekçi insanların kendilerinden, ailelerinden, çocuklarından,
sevdiklerinden özveri göstererek yürüttükleri çaba dışında bir lütuf yoktur.
Siz bugüne kadar özel sektördeki krallığınızda böyle
yapmış ve buna alışmış olabilirsiniz; ancak ne Kıbrıslı Türk halkı ne de size
ekmeğinizi veren emekçiler, kırbaçla idare edilecek insanlar değildir. Kıbrıslı
Türklerin toplum menfaati için yapılacaklar konusunda sizden gelecek çağdışı ve
bireyci önerilere ihtiyacı yok. Siz yasal ve insani yükümlülüklerinizi yerine
getirin, topluma ve Sosyal Sigortalar Dairesi’ne olan borcunuzu ödeyin yeter...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder