Çok uzun seneler önce, bazı olaylar geçmiş mahallemizin
başından. İşte o tarihlerden beridir mahallenin hali perişan.
O olayları herkes başka başka anlatıyor şimdi. Ancak
neredeyse gene herkes bugünkü olaylardan dertli...
İzin verirseniz anlatayım size halimizi. Belki derleşerek
çözeriz meselemizi...
***
O eskilerde yaşanan olaylardan sonra, mahallemiz ikiye
bölünmüş...
Olmuş küçücük, ki zaten eskiden de küçükmüş...
Üstelik bizim kaldığımız yarısına da bir kabadayı
dadanmış. Canı ister basar geçer, canı ister ezer söver. Yarı mahallede huzur
da, mutluluk da kalmamış...
Ne varsa bize ait, kendisinin bellemiş kabadayı. Sesimizi
çıkarırsak ensemize binermiş kabadayı...
İnsanlık hali, mahalleli bu duruma alışmış. Kimisinin
ağzına bir parmak bal çalınmış, kimisi korkuyla sindirilmiş, kimisi ise
dayanamayıp çekip gitmiş. Bir kısım mahalleli de kabadayının bekçisi
kesilmiş...
Kabadayıya hizmet için her daim hazırmış bu
işbirlikçiler. Hatta zaman zaman “kim kabadayımıza daha iyi hizmet eder, kim
kabadayımıza layıktır” diye kendi aralarında kavga ettikleri bile olurmuş.
Ama her şey bundan ibaret değil tabi. Mahallemizin cesur,
gözü pek, yürekli gençleri de varmış.
Bu gençler, kabadayıdan kurtulmak için çok planlar
yaparmış...
Birer ikişer toplanırlar, bu planlara dair konuşurlar,
mahallenin geriye kalanına da planlarını açık açık anlatırlarmış...
Ama bir kusurcuğu varmış bu gençlerin...
Herkes sadece kendi planını beğenir, diğerlerinin
planlarını beğenmezmiş...
Herkes birbirinin planını kötülemekten, yanlışını
söylemekten, kendi planını uygulamaya bir türlü fırsat bulamazmış... Kısacası
bu gençler, kabadayıdan çok birbirleri ile kavga ederlermiş...
Bunun için gençler ayrı ayrı çıkmaya karar vermişler
kabadayının karşısına...
Ama kabadayının karşısına çıkmak yerine, sabah akşam
mahalleliye başka gençlerin yanlışını, eksiğini, kusurunu anlatıp durmuşlar.
Kendi planlarını uygulayacaklarına, başkasının planına
çamur atıyormuşlar...
***
Günler günleri kovalamış, aylar ayları kovalamış, yıllar
yılları kovalamış...
Mahalleli kabadayıyı bir türlü kovalayamamış...
Bir gün gençler bakmış bu iş böyle olmayacak. Oturmuşlar,
düşünmüşler, taşınmışlar, kaşınmışlar...
Kabadayının karşısına kim çıksa bir güzel dayak yemekte.
Bu iş artık böyle girmemekte...
Gençleri gören mahalleli, kabadayının karşısına çıkmaya
daha çok korkmakta. Gençlerin durumu mahalleliye cesaret değil korku
aşılamakta...
Böyle böyle karar vermiş gençler, biraraya gelmeye.
Kabadayının karşısına hep birlikte dikilmeye...
Oturmuşlar, konuşmuşlar...
Bir genç söz almış ve şöyle demiş: “Bugüne kadar hep
birbirimizi yedik. Kabadayıya karşı tektik. Şimdi artık biraraya gelmeliyiz. Bu
belayı defetmeliyiz.”
Bütün gençler aynısını söylemiş, hepsi de aynı fikirde
birleşmiş...
Mahallemiz çok ümitlenmiş, gençlerin birleşmesine
sevinmiş...
Ama işler hep böyle gitmemiş. Gerçi gençler hemfikirmiş.
Kimse birbirini yemeyecek, herkes kabadayıya karşı birleşecek. Böylece kabadayı
yenilecek...
Herkes bunu söyleyip durmuş ama alttan alta kendi planını
da kurmuş...
Önceden söylemiştik ya bir kusurcuğu var diye bu
gençlerin:
Herkes sadece kendi planını beğenir, diğerlerinin
planlarını beğenmezmiş...
Herkes birbirinin planını kötülemekten, yanlışını
söylemekten, kendi planını uygulamaya bir türlü fırsat bulamazmış... Kısacası
bu gençler, kabadayıdan çok birbirleri ile kavga ederlermiş...
İşte şimdi biraraya gelince gençler kavga daha da
şiddetlenmiş. Daha birleşemeden gençler herkes gene kendi yoluna gitmiş...
***
Günler günleri kovalamış, aylar ayları kovalamış, yıllar
yılları kovalamış...
Mahalleli kabadayıyı bir türlü kovalayamamış...
Mahallenin hayatı bir durmayan devrana, bir bitmeyen
çarka bağlanmış...
Gençler kabadayıya lafla kafa tutar, mahalleliye mükemmel
planlarını anlatır, diğerlerinin planlarına dudak bükermiş... Ama iş kendi
planlarını uygulamaya gelince hepsi de yan çizermiş...
İşler sarpa sarınca gençler gene birleşir; birliğin,
birleşmenin erdemlerini anlatır da anlatırlarmış...
Sonra aynı gençler birliğin kendi planlarını kabul etmesi
için çalışmaya başlar birbirleri ile dalaşırmış...
Ayrılırlar birleşirler, birleşirler ayrılırlar durmadan
çalkalanırlarmış...
***
Birgün gençlerin içinden bir genç kaldırmış kafasını ve etrafına
bakmış...
Durduğu yer ortadan ikiye bölünmüş bir mahalle
yarısıymış...
Mahalleli kendi halinde, kabadayı keyfinde, bekçileri afiyetteymiş...
Kabadayıdan kurtulmak için ortada bir sürü plan varmış
da, planları uygulamak için bugüne kadar hiç adım atılmamış...
Gençler ancak da birleşelim diye konuşur, sonra herkes
birbirine kendi planını uygulatmaya çalışırmış...
“Ne yapmalı” demiş bu genç...
“Nasıl çıkmalı bu kısır döngüden?”
Ve bir karara varmış...
“Planımı diğer gençlere değil mahalleliye götürmeliyim.
Kadayının karşısında mahalleli ile beraber birleşmeliyim.”
***
Mahallemizde o günden beridir farklı bir genç var. Tüm
diğer gençler bu gençten şikayetçi...
Neymiş efendim birleşmiyormuş kendileriyle...
Söyleniyorlar, kabadayıyı yalnız başına yeneceğini
sanıyor diye...
Bu gençse, hiç takılmıyor sözde birlikçilere... Diyor ki
“Madem bir planınız var, uygulayın siz de...”
Hepimizin derdi kurtulmak kabadayıdan ve
işbirlikçilerinden...
Benim planım hiçbir şey eksiltmez sizden...
İster beraber uygulayın ister teker teker...
Birleşip ayrılmalarınız artık yeter...
Açık açık planlarımızı konuşacaksak konuşalım hadi...
Birlik diye diye ayrılmalarımız yetti.
Bunun için mahalleliye döndü bu genç yüzünü...
Planını uygulamakla geçiriyor gecesini gündüzünü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder