Sıcak...
Çoook sıcak...
Ama öyle sıcacık bir sıcak
değil... Kızgın, bunaltıcı, kahrolası bir sıcak...
Oysa ne çok söyleyiş var
sıcağı soğuğa tercih eden...
Mesela deriz ki, “aramız
soğudu” veya soğuk rüzgarlar estirdi”, “bir sıcaklık oldu aramızda...” ve
sıcacık bir çorbayı, sıcak bir gülümsemeyi övmekten de geri durmayız....
“Sıcak kanlı insanları”
beğenir, “soğuk tavırlardan” mesafeli dururuz...
Gerçi savaş da sıcaklıkla
simgelenir: “akdeniz’in suları ısınıyor...”
Ama sonuçta “ayağını sıcak
tut, başını serin” sözü de bizim sözümüz...
Gerçi başımızı
serinleteceğiz diye kafayı üşütme tehlikesi de yok değil...
Dedem dermiş ki; kış her
zaman yaza yeğdir... Kışta kalın giyer yorgan çeker ısınırsın da, yazda ne
yapsan kurtulamazsın sıcaktan...
***
Sıcak...
Çoook sıcak...
Ama öyle sıcacık bir sıcak
değil... Kızgın, bunaltıcı, kahrolası bir sıcak...
Meteoroloji uzmanları bir
türlü anlaşamıyor, son 30 yılın mı, 50 yılın mı yoksa 60 yılın mı en sıcak
yazını yaşadığımıza...
Uzun süren yağmurlardan
şikayet etmiş olanlara çağrı yapıyor bazı facebook müdavimleri “kıştan şikayet
etmiş olanları öğle sıcağında 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyoruz”
diye...
Ve binbir çeşit şeytanlıkla
meşgul TC hükümeti, ve binbir çeşit şeytanlıkla meşgul UBP işbirlikçiliği hala
protesto edilecek onlarca başlık çıkarmaya devam ediyor karşımıza...
Ve bizler bu sıcağın
altında, kah Eğitim Bakanlığı’nın, kah Maliye Bakanlığı’nın kah Meclis’in, kah
Elçiliğin önünde dim dik yapıyoruz protestolarımızı...
Ve bir yoldaşım “devrimden
sonra tüm işbirlikçilerin cezasına her öğlen 2 saat güneşin altında durmak da
dahil edilmeli” diyor...
***
Sıcak...
Çoook sıcak...
Ama öyle sıcacık bir sıcak
değil... Kızgın, bunaltıcı, kahrolası bir sıcak...
Bu kahrolası bunaltıcı
sıcaklarda, sıcacık bir mesaj aldık şair, yoldaş Sezai Sarıoğlu’ndan...
14 Ağustos’ta Çağlayan
Parkı’nda gerçekleşecek Bağımsız Kıbrıs eylemine gönderilmiş, inanç yüklü bir
mesaj...
“Neden Bağımsız Kıbrıs”
diye sormuştuk kendisine...
Beni sıyırdı bunaltıcı
sıcaklardan, içimi sımsıcak bir inançla doldurdu...
Sizinle de paylaşayım
dedim...
Bundan sonrası onun
sözleri...
Ben kendimi devrimin dizi dibinde buldum
Sezai Sarıoğlu
Sınır tanımayan bir şair olarak "sınırlar" her zaman sinirimi bozmuştur. Daha ironik bir dille söylersem, değil mi ki Kıbrıs bir adaülke'dir, her adaülke gibi "sınırlarının" ne olduğunu bilir. Bu "sınır" da sınırsız ve sınıfsız sulardır. O halde, Aşkdeniz'in suları dışında bir "sınır" tanımak tarihe de coğrafyaya da külliyen zarardır.
Milliyetçilik ve
ırkçılık dillere, kavimlere, şiirlere ve aşklara sınır çekmek ise,
enternasyonal olmak iki, üç daha fazla sınır ihlalleri yapmaktır. Zamanın
ruhunun devrimi ve sosyalizmi tarih dışına sürdüğü şeklindeki fosmodern
masallara karşı, devrimden vazgeçmek bir yana daha çok devrimci olmak,
sosyalizmle ve devrimle daha fazla arkadaşlık yapmak dışında seçeneğimiz yok.
"Meselimiz
bitmeyendedir..." Bu nedenle dünyayı hem yorumlamak hem de değiştirmek
isteyen sosyalistler, dünyanın her yerinde benzerlerini aramak ve bulmak
zorundadır. Şiirin sokak, sokağın şiir çocuğu Can Yücel'in bize emanet olarak
bıraktığı üç dize, biz Düşyalı'lar için yirmi dört ayar manifesto kıymetindedir.
"Bana bir varmış de.../ Bir Varmış Bir Yokmuş deme.../ İçime
dokunuyor..."
Tarihin ve
coğrafyanın marangoz hatası olan birileri, akıntıya yürek çekenleri yani işaret
ve itiraz parmaklarını yitirmeyenleri, devrim ve sosyalizm aşkıyalarını
"bir yokmuş" üzerinden tanımlıyorlarsa, bizlere ısrar ve inatla,
"bir varmış" diyerek devrimi yakına çağırmak, eski tanışmaların
kalbini kırmadan birbirimizle yeniden tanışmak düşer...
Sözün burasında,
kişi başına düşen devlet, ordu, sınır ve ırkçılık miktarının giderek çoğaldığı
bir dünyada, "Kapıları sıkı çekin ki, ordular, savaşlar içeri
girmesin" diye eski sloganların kulağını yeniden çınlatsam, boyayı fırçayı
hazırlayıp, devletlerin, büyük hisseli zulümlerin küçük hisseli ortaklarının
ortaklarının yüzüne karşı sınırda yazılamaya çıksam.
Şiir ve aşk
usandırmasın, uslanırmasın ve utandırmasın. Hayat, tamamına da Devrim'e de
erdirsin...
"âmin
yerine şiir..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder