Ülkemizde 7 Ocak genel seçimleri ile birlikte giderek
tırmanmakta olan gerilim ve çatışma atmosferini kaygıyla takip etmekteyiz.
Bağımsızlık Yolu Meclisi, etnik kökene dayalı bir ayrımcılıktan beslenen YDP’nin
aldığı oy oranının; tek başına dış güçlerin politikaları ile izah
edilemeyeceğini, ülkemizde yıllardır hükümet koltuklarında oturanların yanlışlarının
bir birikimi olduğunu vurgular. Bu durumu 7 Ocak ile birlikte ortaya çıkmış bir
sorunmuş gibi algılamak, nedenlerle uğraşmaktan kaçınmak için sonuçlara
odaklanmak anlamına gelecektir.
Seçim sonrasında Kıbrıslı Türk halkı olarak içerisine
sürüklendiğimiz gerilim ve çatışma atmosferi; özgüveni yükselen faşist
hareketin ülkemizde tartışmasız benimsenen fikir, düşünce, ifade özgürlüğüne
yönelik fiziksel şiddet uygulayacak noktaya vardığını göstermektedir. Bu olgu
öylesine pervasız bir durumdadır ki; faşistler bir günde hem yayınlarını
beğenmedikleri Afrika gazetesi önünde linç girişiminde bulunmuş, hem
cumhurbaşkanına sokak ortasında hakaret etmiş hem de Meclis’in damına çıkarak
bir kabilenin bayrağını sallandırmıştır. Polis Örgütü’nün bu olaylar
karşısındaki pasif tavrına rağmen, halkımızın onbinlerce kişi olarak yağmur
altında sokağa döküldüğü demokratik eylemden sonra utangaç bir girişimle bazı
tutuklamaların gerçekleşmesi sağlanmıştır. Ancak olaylar sırasında ve
sonrasındaki bir hafta boyunca sokaklardan kaybolan Polis Örgütü, aranmakta
olduğunu duyurduğu dokuz saldırganı da henüz bulamayarak sınıfta kalmıştır.
Bağımsızlık Yolu saldırganlara anında müdahale etmeyen Polis Örgütü ve
tutuklamalardan hemen sonra tahliye talep eden Savcılık kurumunu kınarken;
bağımsız yargının kamuoyunun vicdanını rahatlatan olumlu tavrını da selamlar.
Yaşanan süreç göstermektedir ki, Kıbrıslı Türk halkının
kurumları da abluka altındadır ve derhal demokratik ve çağdaş değerlere sahip
çıkan halkımıza layık şekilde yeniden düzenlenmelidir. Bu çerçevede seçimler
sonrası oluşan dörtlü koalisyon hükümetine görevler düşmektedir. Polisin sivile
bağlanması ve sivil faşist örgütlere maddi destek vermekte olan Vakıflar Örgütü
gibi kurumların denetlenmesi acil gerekliliktir. Bağımsızlık Yolu, bunlar
yanında toplumun tüm kesimlerinden tepki alan Seçim Yasası’nın derhal
değiştirilmesi ve karma oyları zorlaştıran düzenlemelerin kaldırılmasının
gereğini vurgular. Dörtlü koalisyon hükümetinin, kırılgan bir uzlaşma zemini
üzerinde hareket ettiğinin bilinci ile en acil sıkıntılara dair düzenlemleri yaparak
olabildiğince erken bir şekilde halk iradesinin sağlıklı ifade edilebileceği
bir ortam yaratması elzemdir. Bu hükümetin uzun bir dönem için icraat yapma
hayalciliğine kapılması, kısa bir süre içinde daha da kötü sonuçların
yaşanmasına sebep olacak, yeni bir hükümetin kurulması sonucunu verecektir.
Bağımsızlık Yolu Meclisi, hükümeti oluşturan tüm partilere mevcut durumun
kısıtlarını görerek ve uzun vadeli hayallere kapılmadan hareket etme çağrısı
yapar.
YDP’den
milletvekili olarak Meclis’e giren ve fiziksel şiddet ile sözel hakareti
davranış tarzı olarak kişiliğinde birleştirerek; milletvekili, avukat demeden
kadın düşmanı bir pratik sergileyen Bertan Zaroğlu etrafında şekillenen
vatandaşlık tartışmasının ise dikkatle yürütülmesi gerektiğini vurgularız.
Bertan Zaroğlu’nun UBP hükümeti döneminde bakanlar kurulu kararı ile vatandaş
yapılmış olması, vatandaş olabilmek için gerekli hiçbir kriteri karşılamaması
ve eğer hukuksuzsa vatandaşlığının iptal edilebileceği yönündeki açıklamalar,
bu şahıs bağlamında yerindedir. Ancak bu açıklamaların hukuki geçerliliği,
ahlaki haklılığı ve politik uygulanabilirliği ne olursa olsun belirtmek isteriz
ki; bu yöntemle bir kişi üzerinden tüm TC kökenli vatandaşlara ima yollu
gözdağı verilmesi tehlikeli bir çaba olur. Hükümette olan parti veya partilerle
ters düşen her göçmen vatandaşın kendisini tehdit altında hissetmesine neden
olacak bir tutumdan kaçınılmalıdır. Böylesi bir durum, huzur ve güven
atmosferine değil; tedirginlik, gerilim ve çatışmayı besleyecek bir etnik ayrımcılığa
hizmet edecektir. Bu nedenle “yasadışı olan her vatandaşlık işleminin iptal
edilebileceğini” ifade eden İçişleri Bakanının, hangi vatandaşlıkların yasadışı
olma olasılığı barındırdığını, ve hangi vatandaşlıkların değerlendirmeye
alıncağını şeffaf bir şekilde açıklamakla yükümlü olduğunu ifade ederiz. Tüm
göçmen vatandaşların kendilerin tehdit altında hissetmesini engellemenin ve
spekülasyon yolu ile gerilimin tırmanmasını durdurmanın tek yolu budur. Aksi
takdirde göçmen kitlelerin tam da YDP tarafından arzulandığı gibi faşist
siyasetlerde güvence araması sonucu doğacaktır. Buna ek olarak da adil ve net
tanımlanmış bir vatandaşlık sisteminin getirilmesi, vatandaş olma kriterlerinin
hiçbir muğlaklığa ve siyasi otoritenin keyfi kararlarına bırakılmayacak şekilde
düzenlenmesi; acil bir gereklilktir.
Bağımsızlık Yolu Meclisi; yükselen faşizme karşı mücadele
etmenin yolunun parlamento kürsüsünden nutuk sallamak olmadığını; bu yöntemle
gerilimin yükselmesi ve kişisel popülaritenin arttırılması dışında bir sonuç
alınamayacağını vurgular. Faşizmin beslendiği kaynaklar; yoksulluk, dinsel
gericilik ve güvencesizliktir. Özel sektörde sendikalaşma, dinsel gericiliğe
hizmet eden kurumların kapatılması, kaynakların eğitim ve sağlığa aktarılması,
kadına yönelik şiddeti önleyici ve koruyucu mekanizmaların oluşturulup
güçlendirilmesi, laik ve demokratik değerlerin desteklenmesi faşizme karşı
mücadelenin günlük pratiği olmalıdır.
26 Ocak eyleminde halkımız tarafından gösterildiği gibi;
faşizm demokratik bir şekilde birleşmiş kitlesel bir halk hareketi ile sokakta
durdurulur. Bu çerçevede yaklaşan 8 Mart, 1 Mayıs ve 17 Mayıs eylemlerinde
birlik içerisinde hareket edilmesi için çaba harcamak; faşizme karşı halkın
sokakta birleşmesi için çalışmak, tüm devrimci, demokrat, ilerici güçlerin
görevidir. Bağımsızlık Yolu bu doğrultuda çalışacağını tüm halkımıza duyurur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder