16 nisan
1996 Salı akşamı saat 20:30’da KSD salonunda, KSD 3. Kitap Fuarı etkinliği
olarak bir panel yapıldı. Panel’in konusu Kıbrıs’ta
Kitap, Yayıncılık ve Sorunları idi. Panele katılımcı olarak Pygmalion, AKÜ,
Galeri Kültür, Işık kitabevi ve Başka Düşünce Dergisi çağrılmıştı.
Dinleyici
sayısının pek fazla olmadığı panelde, Pygmalion temsilcisi: KKTC’de yayınlanan
eserlerde yeteri kadar nitelik aranmadığını, esas olarak sanatçı kavramına
uymayan kişilerin kısır ve niteliksiz ürünleriyle, birbirlerine çamur atarak
kendilerini ön plana almaya çalıştıkları bi ortamın bulunduğunu söyledi. Bunun
önüne geçmenin etkin nitelik aranması ile mümkün olacağını söyledi.
Galeri
Kültür temsilcisi; ülkemizde kitap okuyanların sayısının çok az olduğunu, bir
telif hakları yasamızın bile olmadığını, aslında çok zor ve riskli bir uğraş
olan yayıncılığın en son kabul edilen, kitap ithalatı ile ilgili yasa ile daha
da zorlaştığını söyledi. Bu yasaya göre, ithal edilen kitap sayısına bağlı
olarak bu kitaplardan bellli bir kısmına el konuluyor ve bunların parası da
ödenmiyor. Bu tür bir yapının ganimetçi bir yapı olduğunu ve eğer böyle
giderse, yayıncıların darbe üstüne darbe yiyeceklerini belirtti.
AKÜ
temsilcisi; kendilerinin kesinlikle kitap satışı gibi bir sorunlarının
olmadığını söyleyerek, kurdukları yapı ile kitap, dergi, gazetelerini rahatça
sattıklarını, bunu da örgütlü çalışmaya borçlu olduklarını belirtti. Standttan
değil elden satışla okuyucuya ulaşılabileceğini ve bunun başka yolunun
olmadığını söyledi.
Işık
Kitabevi temsilcisi; aslında dünyada ayakta kalan fazla bir şey olmadığını
söyledi. Dünyada ve TC’de her şeyin metalaştığını, en çok satan gzete, kitap ve
dergilerin hep içi boş, dışı renkli olanlar olduğunu ve bunun ülkemize de
yansımasının şaşılacak bir şey olmadığını belirtti. Bunu kırmanın tek yolunun
bilgi edinmek için okuyan insan yaratmaktan geçtiğini söyledi.
Başka
Düşünce Dergisi temsilcisi; yayın hayatında henüz yeni bir dergi olarak elbette
bazı sorunlarının olduğunu, bunu aşmak için uğraştıklarını söyledi. Okuyucu
azlığı ve ilgisizlik Başka’nın da yakındığı konuydu..
İzleyicilerin
sorularıyla genişleyen tartışma esas olarak, sanat nedir, sanatçı kimdir,
sanatın sanat olduğuna kim karar verir ve kitap etkinlikleri nasıl daha
kapsamlı hale getirilebilir ekseninde gelişti.
Hararetli
bir tartışma ortamından sonra, gecenin geç saatlerinde dalındı.
Yorum:
KSD’nin 3.
Kitap Fuarı nedeniyle düzenlemiş olduğu panelde tartışılan bazı kavramlarla
ilgili kişisel yorumum şu çerçevede olacak: NİTELİK. Çünkü esas olarak panelde
tartışılan konu buydu.
Sanat
eserini değerlendirirken katı nitelik saplantılarına girmeyi sakıncalı
buluyorum. Çünkü “nitelik” dediğimiz şey de “iyi” ve “güzel” gibi göreceli bir
kavramdır. Bir şeyi ben beğenirim “iyi” olur ki o “niteliklidir”. Beğenmediğim,
sevmediğim şey de “niteliksiz” tabii. Böyle GÖRECELİ bir kavram üzerine binalar
inşa edersek tabii ki yıkılacaktır. Örneğin gerçek bir müslüman için Kur’an;
bilimseldir, evrenseldir, niteliklidir. Ama onunla aynı görüşte olmayanlar da
vardır. Bu noktada tıkanır kalırsınız. Herkes kendi bakış açısına uyana sanat
eseri der, ötekini aşağılar ki bu, sanat ortamında olması istenmeyen bir
şeydir. Unutulmamalıdır ki standartlar herkese göre değişebilir. Ancak tek bir
standart olmalı: “Herkesi kendi bulunduğun noktadan belirlememek.”
“Ama” diyorlar, “insanlar pazara gidiyor, elmanın
iyisini seçip alıyorlar. O zaman herkese göre ortak bir standar var demektir.
bu sanat için de geçerlidir.” Sanatı elma yerine koyan anlayışa ne diyebilirim
ki, o zaman sanatçı da manvdır. Oysa sanat, zaman geçtikçe sanat olur, elma
zaman geçtikçe çürür.
Dünyanın
her yerinde sanatı, sanatçıyı, niteliği, eleştirmenler belirlermiş, bir kalite
kontrol mekanizmasının olması gerekirmiş ve sanatın başıbozuk bir hale
gelmemesi için birinin çıkıp “dur” demesi gerekirmiş. İyi de sanatçı için karar
verene kim karar verecek? Van Gogh gibi zamanında kendisi ile dalga geçilen ve
açlıktan ölen bir adamın, bugün eserlerinin sanat şaheseri, kendisinin parlak
sanatçı görüldüğünü düşünürsek buna sadece istisna diyebilir miyiz? Dünya
tarihinde bunun tek olduğunu iddia etme gafletine dilimiz varır mı? O
yükseklere çıkardığımız eleştirmenler Van Gogh hakkında ne demişlerdi acaba?
Sanat
eseri zamana direnebilen eserdir. Amma bu ana kadar da herkesin emeğine saygı
duyulmalıdır. Kimsenin sağa, sola sanatçılık payesi vermeye hakkı yoktur. O
payeyi tarih verir.
Herkesin
bir sanat tanımı ve sanatçı anlayışı olmalıdır. Ve herkes kendi bakış açısını
sunmalı, tartışmalıdır. Ama bu, kimseye sanatı ve sanatçıyı belirlemek için
merkezi bir konum verme aşamasına vardırılmamalıdır. Varırsa işte o zaman
sanatın sonu olur. Çünkü sanat, özgür üretimdir.
Çatı, Sayı
1, Haziran 1996
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder