15 Temmuz 2005 Cuma

Özelleştirme Karşıtı Eylemlerde Baraka'nın Duruşu Nedir?



Sermayenin 1970’li yıllardan itibaren içine girdiği kriz ortamı, bu krizden çıkış amacıyla bir saldırı programı olarak neo-liberalizmi gündeme getiriyor. Neo-liberalizm krizden çıkış ve kar oranlarının düşmesinin durdurulması için sermayenin reçetesidir. Bu reçete (neo-liberalizm) emekçi sınıflar aleyhine ekonomik ve toplumsal ilişkilerde dönüşümü ön görüyor.
Neo-liberal saldırı, kapitalist toplumsal yapının ve sermaye çıkarlarının gereğidir. Bu yüzden bizler; eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmanın erdem olduğu bir toplumsal düzen için, emeğin enternasyonal kardeşliğini esas alan bir çizgide anti-kapitalist mücadeleyi kendimize yol olarak görüyoruz.

Ancak sermayenin yeni saldırısının yarattığı yeni dönüşümleri anlamayı, sermaye uygarlığı ile mücadele edebilmek, önümüzde bulunan yeni fırsatları da anlamak için gerekli buluyoruz. İçinde yaşadığımız toplumun bizlere sunduğu fırsatlar ve tehditleri bilmeden mücadelemize yön veremeyeceğimiz, kısır ve ezbere dayalı bir slogancılık içine düşeceğimiz açıktır.
Özelleştirme yalnızca bir “ekonomik tecih” olarak gündeme gelmediği için; deregülasyon, serbest ticaret, esnek çalışma, sendikasızlaşma vb. başlıklar yanında sermayenin yeni saldırısının piyasaya sürdüğü bütünlüklü bir projenin parçası olduğu için, aşılması neo-liberalizme karşı topyekün bir mücadeleyi gerektirmektedir.
Emekçi sınıfların birliği sağlanamadığı oranda sermaye stratejisi planına uygun bir şekilde işlemeye devam edecektir. Genel olarak kapitalizme, özel olarak da kapitalizmin ürünü olan neo-liberal saldırı dalgasına karşı olunmadan özelleştirmeye karşı başarılı bir mücadele yürütülmesi mümkün değildir. Ancak bunu böyle söyleyerek de pratik bir duruş sergilenmiş olmaz. Çünkü kitlelerin anti-kapitalist bilinci tek tek özelleştirme karşıtı mücadeleler içinde oluşacak, olgunlaşacaktır. Bu da her bir lokal direnişin bütün içinde bir yere sahip olduğu anlamına gelir. Genel olarak kapitalizme karşı olunmadan özelleştirmeye karşı sağlıklı bir duruş edinilemeyeceğini kavradığımız kadar, tek tek özelleştirmelerde emekçi sınıfların yanında omuz omuza mücadele edilmeden kapitalizme karşı topyekün bir bilinç örülemeyeceğini de görüyoruz.
Bizler bu bakış açısıyla, kapitalizme ve neo-liberalizme karşı olduğumuz için özelleştirme karşıtı mücadelelere destek vermekteyiz. Kitlelerin kendiliğinden direnişlerini, anti-kapitalist duruşa evrilecek/evriltilebilecek bir olumluluk olarak sahipleniyoruz.
İçinde bulunduğumuz her özelleştirme karşıtı eylemi, kapitalizmin yeni saldırı stratejisini kavramaya dönük bir kaldıraç olarak kurguluyoruz. Her bir lokal direnişi, kapitalizme karşı en genel muharebe meydanına çevirmek için çabalıyoruz. Kitleler ile bu yolla kurduğumuz ilişkiyi onlardan öğrenmek ve kendi deneyimlerimizi onlarla paylaşmak için değerlendiriyoruz.
Eylemleri kavrayışımız sadece dayanışma değerimiz çerçevesinde kurgulanamaz. Özelleştirme karşıtı eylemler  bizim için, esas olarak;  anti-kapitalizm değerimizin, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum mücedelemizin yaşam bulacağı mekanlar olması anlamında önemlidir. Bu yüzden de bulunduğumuz eylemler o anki somut talep ne olursa olsun, bizim için özelleştirme karşıtı anlamıyla vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder