Kıbrıs’ın sınıf siyaseti bakımından çorak toprakları
1920’li yılların ortasında beklenmedik bir gelişmeye sahne oldu: Kıbrıs’ta bir
komünist partisi kuruldu...
O yıllarda, İngiltere sadece Kıbrıs’ta değil,
Yunanistan’da, bölgede ve irili ufaklı tüm emperyalistler arasında tartışmasız
bir egemenliğe sahipti; Türkiye’de Birinci Paylaşım Savaşı’nın sancıları devam
ediyor, Kıbrıs’ta Kilise’nin siyasi liderliği geniş köylü kitelelerine hükmediyordu;
Kıbrıslı Türkler siyasi bir uyanışın eşiğinde bile değilken, Kıbrıslı Elen
burjuvazisi kendi mezar kazıcısı Kıbrıs işçi sınıfını da beraberinde
sürükleyerek tarih sahnesine daha yeni adımını atmıştı...
Nüfusun ezici bir çoğunluğunu oluşturan Kıbrıslı Elen
köylülüğüne Kilise tarafından ezberletilen “enosis yalnızca enosis” sloganının
ve İngiltere’nin işgal/ilhak siyasetinin karşısına dikilen komünistler; zayıf,
örgütsüz, bilinçsiz ve etnik olarak bölünmüş bir işçi sınıfını ülke siyasetini
şekillendirecek bir özne olarak sıfırdan kurmak zorundaydılar...
Kıbrıs Komünist Partisi her anlamda beklenmedik bir
gelişmeydi, çünkü Kıbrıs işçi sınıfı henüz sendikal mücadeleler anlamında bile
yeterince adım atmamış, siyasal talepleri sürükleyecek bir niteliğe de niceliğe
de ulaşmamıştı. Ancak tarih ilerliyordu: Kapitalizm emperyalist aşamasına
çoktan varmış, bunu bir dünya savaşı ile taçlandırmıştı bile... Uluslararası
işçi sınıfı hareketi ilk sendikal örgütlenmelerin boyutunu kat kat aşan
ekonomik direniş araçları geliştirmiş, siyasal partiler kurulmuş, iktidara göz
dikilmiş hatta Rusya’da komünistler iktidara gelmişti...
Kıbrıs Komünist Partisi “Enosis Tumba, Bağımsız Kıbrıs
Çok Yaşa” sloganı ile gözünü dünyaya açtığında, hem İngiliz işgaline karşı
bağımsızlık hem de Kilise’nin enosis sloganına karşı halkların kardeşliği
bayrağını yükseltmiş oluyordu. Ancak bu sloganı ete kemiğe büründürmek çok daha
zor olacaktı...
Kıbrıs Komünist Partisi; etnik bölünme, dinsel hegemonya,
emperyalist işgal, zayıf sınıfsal dinamikler ve yetersiz siyasal araçlara
rağmen yirmi yılı aşkın bir zaman dilimi boyunca Kıbrıs işçi sınıfını siyasal
olarak inşa etmek için mücadele etti. Bu mücadelenin on yılı aşkın bir zamanı
işgal rejimi tarafından yasaklanmış olmanın sonucu olarak yeraltında geçti.
Adanın tüm etkili siyasal odakları İngiliz sömürge
İdaresi, Kilise, Kıbrıslı Elen burjuvazisi ve Kıbrıslı Türk yukarı sınıfı
tarafından şeytan ilan edilen bu inançlı ve cesur insanlar; siyasal, ekonomik
ve bireysel hayatlarında yüzleştikleri tüm zorluklara rağmen ilkeli ve kararlı
siyasetlerinden taviz vermediler. Bağımsız bir Kıbrıs için, halkların
kardeşliği için, evrensel oy hakkı için, işçi sınıfının ekonomik ve siyasal
kurtuluşu için mücadeleden vazgeçmediler. Bu kitap, resmi tarihte sözü edilmeyen
ancak Kıbrıs’ın her iki halkından emekçileri arasında bir efsaneye dönüşmüş
olan Kıbrıs Komünist Partisi’ni ve onu teri ile, kanı ile, düşünceleri ve
eylemleri ile var eden komünistleri anlatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder