Hikaye malumunuzdur; TC hükümeti ve kktc arasında
imzalanan bir “anlaşma” ile kktc kara sularında petrol ve doğalgaz aramaları
yapılmasına gıyabımızda hükmedildi....
Bu “anlaşma”nın hem hukuka hem de Kıbrıslı Türklerin
çıkarlarına aykırı olduğunu, “anlaşma”yı imzalayan UBP yetkilileri dahil herkes
biliyordu.
O zamanlar muhalefette olan CTP’nin bu “anlaşmayı tanımadığı”
kendi Parti Meclisi kararı ile ilan edildi. CTP yetkilileri hükümetteki UBP’yi
yerden yere vurdu. Kıbrıslı Türkler çok daha fazlasını yaptı; UBP’nin başkanı
dahil milletvekillerinin yarısını ilk seçimlerde evlerine gönderdi. Sonra CTP
hükümete geldi...
Bu sırada “anlaşma” hala yürürlükteydi. CTP’nin Parti
Meclisi kararı da...
CTP’nin o dönemki açıklamalarını yapan yetkilileri de sağ
ve esendiler, hem partide hem de hükümette görev başındaydılar, hala da
öyledirler...
Ve TC ‘nin karasularımızdaki malum aramaları başladı...
Kıbrıs Cumhuriyeti yetkililerinin bu aramalara tepkisi
büyük oldu... “Egemen” bir devlet olarak karasularının ihlal edildiğini ilan
ederek TC’yi protesto etti ve tepkisini göstermek için müzakere masasını terk etti.
O gün bugündür, müzakereler durdu...
***
CTP’nin konuya yönelik çelişkilerini kısaca vurgulayıp
söyleyeceklerimize bakalım.
CTP bu “anlaşma”ya ve aramalara “karşı”...
Bunu biz demiyoruz, CTP’nin kendi Parti Meclisi kararı
söylüyor...
Ama aynı CTP’nin yetkilileri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
tepkisine “anavatanımız arkamızdadır” diyerek yanıt verebiliyor. Tabii birinci
karar muhalefetteyken ikinci açıklama hükümetteyken yapılıyor. Üstelik CTP
yöneticileri de değişmiş değil... Bu noktayı özellikle vurguluyorum çünkü her
5-6 yılda bir “partimizi kurtaracağız” diye insanları kandırarak CTP’yi yeniden
örgütlemeye meraklı birçok açıkgöz var, onlara kalırsa “yanlışlar”ın sebebi
yapısal değil, “kişiler” ile ilgili... Oysa CTP tarihi bunun tam tersini
söylüyor...
CTP bu aramalara karşı ama TC Devletini, yani AKP
hükümetini, yani Tayyip hazretlerini karşısına almak istemediği için sesini
çıkarmıyor! Çünkü “Tayyip Erdoğan kendi ülkesinde ne yaparsa yapsın, Kıbrıs’ta
çözüm istiyor!”
CTP aramalara karşı ama Kıbrıs’ta bir çözüm istediği için
sesini çıkarmıyor ve “Kıbrıs’ta çözüm için yürütülen müzakereler” bu
aramalardan dolayı durmuş durumda...
Ne müthiş bir çözüm vizyonu ama!
***
Konumuza dönersek...
Kıbrıs karasularında yürütülen petrol ve doğalgaz
aramaları ile ilgili Kıbrıslı Türkler dışında herkesin bir tavrı var... TC
karasularımızda aramalar yürütüyor, Kıbrıslı Elenler bu durumu protesto ederek müzakerelerden
çekiliyor ve son olarak da İngiltere yaptığı açıklama ile Türkiye’yi destekler
mahiyette bir pozisyon alıyor...
Kıbrıslı Türkler bütün bu olanları sadece seyrediyor...
Hani çözüm
istiyoruz ya, çözüm için kırk yıldır tek araç olduğu iddia edilen müzakere
masası ortadan kalkarken bu halkın örgütlerinden neden ses çıkmıyor?
Hadi CTP
hükümette olduğu için ve AKP ile arayı bozmamak adına susuyor...
Ya geriye
kalanlar?
Kıbrıslı
Türklerin görünmez kılınması, iradesizleştirilmesi ve hiçe sayılması konusunda
neden hiç seslerini çıkarmıyorlar?
Haklarını
yemeyelim; TC’nin işgalci tavrını ve işbirlikçi kktc hükümetlerini gayet
yerinde argümanlarla eleştiriyorlar...
Peki müzakere
masasını terk eden Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilierine ne demeli?
Kıbrıs
Cumhuriyeti müzakereleri bugüne kadar Kıbrıslı Türk “liderliği” ile mi
yürütüyordu yoksa TC yetkilileri ile mi?
Eğer iddia
edildiği gibi müzakereler “iki lider” arasında yürütülüyorsaydı, TC işgal
güçlerinin yaptığı hatalardan dolayı neden Kıbrıslı Türkler
cezalandırılıyor? Neden müzakere
masasından çekilip fatura Kıbrıslı Türklere kesiliyor?
Yoksa Kıbrıslı
Türkler sadece TC tarafından ve onun adadaki yerli işbirlikçileri tarafından
değil, “yasal” Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından da mı hiçe sayılıyor?
Eğer böyleyse,
doğruları söylemekten çekinmeyen dobracı solcularımız bu konuda ne diyor?
Bilmem şimdi
açık mıdır, bu ülkede “sol” niçin halka nüfuz edemiyor!
***
Başka yazılarda
derinleştirilebilecek bazı önemli noktalara değinerek bitirmek gerekirse...
Kıbrıslı
Türklerin, ama öncelikle ve samimiyetle ve sadece Kıbrıslı Türklerin
çıkarlarını gözetecek bir önderlik ihtiyacı artık yakıcı bir mesele halini
almıştır...
Türkiye’nin
çıkarlarının bekçiliğini yapanlar da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kusurlarına sessiz
kalanlar da bolca mevcut... Ama “her kim ki Kıbrıslı Türklerin çıkarlarına
zarar verir, ister TC olsun ister KC karşısında bizi bulacak” diyen bir önderlik
yok!
Adına “müzakere masası”
denilen ve Kıbrıs halklarını on yıllardır oyalayan aracın; barış veya çözüm
için “tek yol” olduğu masalının artık aşılması gerekiyor...
Kıbrıs’ta barış,
bu coğrafyanın dışındaki çıkarların değil egemen Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen
halklarının temsilcisi olan önderliklerin açacağı BAĞIMSIZLIK YOLU’ndan
geçmektedir. Bu yol, iki halkın yeniden kardeşleşmesi mücadelesi ile bu
coğrafya dışındaki devletlere halklarımızın söz-yetki-karar-iktidar hakkını
kabul ettirmeyi eşit derecede gündemine alacak bir yoldur...
Evet
çetrefillidir, yokuştur, zordur...
Ama bu deli
gömleğinden başka bir çıkış yoktur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder