29 Ekim’de gerçekleşen “Cumhuriyet Bayramı” törenlerinde
“Vicdani Red’e Hayır – Askerlik Namustur” yazılı pankartlar açılmıştı...
kktc polisi ve onun bağlı bulunduğu GKK ve onun bağlı
bulunduğu “Barış” Kuvvetleri ve onun bağlı bulunduğu TC Genel Kurmayı bu
pankartlara müdahale etmemişti...
Oysa aynı konuya yönelik farklı bir fikri ifade eden
“Yurt Ödevimiz Barış, Vicdani Ret Hakkımız Olsun” yazılı pankart, 15 Kasım
“Cumhuriyet Bayramı” törenlerinde açılmaya kalkınca durum hiç de böyle
olmadı...
Bütün silsileyi saymaya gerek yok; kktc’yi yöneten
otorite kendi beğendiğinin dışındaki bir fikrin ifade edilmesine karşı tavrını
gösterdi ve bu pankartı açmaya çalışan Vicdani Ret İnisiyatifi aktivistlerini
“etkisiz hale getirdi.”
***
Mesele, sizin Vicdani Ret uygulayıcısı olup olmamanız
değildir...
Hatta mesele, Vicdani Ret hakkını kabul edip etmemeniz
dahi değildir...
Daha da ileri gidelim, mesele Vicdani Ret İnisiyatifini,
içerisindeki bireyleri veya görüşlerini ifade ediş biçimlerini beğenip
beğenmemeniz de değildir...
Mesele şudur: Bir fikrin ifade edilmesine ne kadar
tahammülünüz var? Kendi “devletinizin” anayasasına ne kadar saygınız var? Bu
“devletin” mahkemelerinin kararlarını ne kadar kaale alıyorsunuz? Ve bir
yaptığınız ile diğer yaptığınızın tutarlı olup olmadığı ne kadar umrunuzda?
***
15 Kasım günü Lefkoşa’da yaşananlar; kktc anayasasının
açık hükmünün tam tersine fikir ve ifade özgürlüğünün katledilmesiydi...
Dahası geçmişte kktc polisi bu fiili yine gerçekleştirmiş
ve mahkeme tarafından yapılanın “hukuka uygun olmadığı” net bir şekilde karara
bağlanmış, polisin “kanunsuz hareket ettiği” karara geçmişti...
Ve aynı polis, aynı yerde gerçekleşen “benzer” bir
törende, başka bir fikrin ifade edilmesine “izin vermişti.”
O halde bu yapılanı nasıl yorumlamalıyız?
***
Görünen odur ki; kktc polisi Kıbrıslı Türk toplumsal
muhalefetine, ilericilerine, devrimcilerine, özgürlükçü bireylerine ve var olan
yapıdan rahatsız olan teker teker her kişiye pazularını göstermektedir.
“Ne var bunda, polis her zaman pazularını göstermek için
vardır” denilebilir. Doğrudur!
Burada dikkat edilmesi gereken nokta; polisin pazularını
gösterme fiilinin hiçbir yasal temele dayanmayışı tamamen keyfi bir şekilde uygulanmakta
oluşudur...
Anayasaya, yasalara, mahkeme kararlarına dayalı olmayan,
hiçbir polis amirinin hiçbir yazılı gerekçe ile izah edemeyeceği davranışların
öngörülebilir olması mümkün değildir.
Polis istediği pankartı toplar, istediği kişileri
gözaltına alır, istediği zaman istediği yerde istediği biçimde kaba kuvvet
kullanırsa ve bunu yaparken hiçbir kimseye hiçbir izahattta bulunmak
zorunluluğu altında kalmazsa; bugün kendini güvende hissedenler bilmelidir ki
yarın aynısı kendilerine de yapılabilir...
***
Polisin yaptıklarının tek geçerli gerekçesi; yaptığı
şeyleri “yapabilme gücü olduğu için yapmakta olduğu” şeklindeyse, yarın buna
gücü yetmediği zaman, veya “farklı yöntemlerle bu güce meydan okunduğu zaman”
böyle davranışlar da makul mu karşılanacaktır?
Yapılmak istenen bu ülkenin sokaklarında kimin daha güçlü
olduğunun sınanması mıdır?
Biliyoruz ki “şimdilik” güçlü olan kahraman
polisimizdir...
Bu sebeple keyfi istediğinde, istediğimizi “kurban”
seçebilmektedir...
Yasa ile tanımlanmış bir işi yapan kurumlar gibi değil,
kaba kuvvete itaat eden “terör örgütleri”, “mafya organizasyonları”, “sokak
çeteleri” gibi davranmalarının nedeni budur...
Üstelik bellerinde tabancaları ve düzenli bir
organizasyonları olduğu için; hiç de polise benzemedikleri halde kendilerine
“polis” dememiz için de zorlamaktadırlar bizi...
Oysa yaptıkları şeyin adı; “teröristlik” “mafya” veya
“çete”ye daha çok uymaktadır...
***
Şahsen vicdani retçi değilim...
Hayatımın hiçbir döneminde olmayı düşünmedim...
Kişilerin vicdani gerekçelerle askerlik yapmak
istemeyebileceğini, üstelik bunun sadece kktc için değil gelecekteki
özgür-sosyalist toplum için de bir hak olması gerektiğini düşünüyorum...
Ama böyle düşünmeseydim dahi ve bir sosyalist değil bir
liberal bile olsaydım bile; insanların düşüncelerini ifade ettikleri
pankartları açmalarının kaba güçle engellenmesini zorbalık olarak görür
kınardım...
Ama bir sosyalistim ve “özelleştirmeyi savunarak solcu
olunabileceğine” dair fetvalar veren “liberal” milletvekillerinin böylesi bir
konuda susarak yüzyıllardır hasmımız olsa da saygı duyduğumuz liberal felsefeyi
bu ülkede düşürüldüğü duruma üzülmek geliyor sadece elimden
Bir de, kaba güç gösterileri karşısında Marx’ın şu
yanıtını hatırlatmak...
“Eleştiri silahı, silahların eleştirisinin
yerini kuşkusuz alamaz; maddi güç ancak maddi güçle yenilebilir; ama teori de,
yığınları sarar sarmaz maddi bir güç durumuna gelir.”
***
Kıbrıslı Türkler
sizi tanıyor...
Elinizden geleni
ardınıza koymayınız, çünkü az kaldı vadeniz doluyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder