Sandığa bir tavır olarak gitmeyen her kişinin tutumunun,
siyasal veya politik bir protesto olarak yorumlanamayacağını düşünüyorum.
Elbette hastalık, yurt dışında olma vb sebeplerden sandığa gitmeyen yada
gidemeyen insanlar dışındaki tüm sandığa gitmeme tavırları bir tür protestodur.
Ancak açıktır ki; siyasal bir protesto yapanlar yanında, kişisel bir protesto
tutumu takınanlar da var.
Kişisel olarak mevcut partilerden hiçbirisini kendine
yakın görmediği için veya herhangi bir politik fikri olmadığından sandığa
gitmeyenler, yani siyaset kurumundan tamamen ümidini kesmiş olanlar muhtemelen
bu yazıyı da okumayacaklardır. Zaten sorularım da onlara yönelik değil. Onlara
ulaşmanın başka yöntemleri var ve o yöntemleri başka mecralarda icra ediyoruz
hali hazırda...
***
Benim sorularım, sandığa gitmemeyi politik bir amaçla
yapan, bunu siyasal bir kimlik olarak tanımlayan ve katılım oranlarının düşük
olmasından doğacak beklentiler oluşturan boykotçularadır. Böyle bir boykot
tavrı açıktır ki siyasal bir tutumdur.
Böyle bir boykot tutumu içerisinde olanları kabaca şöyle
sınıflandıracağım:
1- Partisine küsmüş ancak başka bir partiye de oy vermeye
eli gitmeyen; bunu açık açık ifade eden veya daha “yüce” kılıflara büründürerek
gizleyenler; ki bu kişiler sandığa gitmeyerek partilerine ders vermeyi
hedeflemekte, partilerini “doğru yola” çekmeyi ummaktadırlar.
2- TC’nin bu
coğrafyada gerçek egemen olduğundan hareketle, katılım oranını düşürerek TC’yi
protesto etmeyi hedefleyenler.
3- Partisinin barajı geçmeyeceği düşüncesiyle seçime
girmemesi üzerine , uzanamadığı ciğere “pis” diyenler; ki bunu açık açık ifade
edemedikleri için daha çok diğer argümanlara yaslanmaktadırlar.
4- Nüfus yapısının değiştiği ve TC’li seçmenlerle beraber
oy kullanmanın uluslararası hukuğa aykırı olduğunu savunanlar. Bu kişiler
katılım oranının düşük olması ile, uluslararası kamuoyunun “işgal”i
algılayacağını ve dışardan gelecek yardım elinin kuvvetleneceğini
ummaktadırlar.
5- Ülkedeki demokrasiyi yetersiz bulup, seçim sürecini
demokrasiye yapılmış bir saygısızlık olarak değerlendirenler; ki bu kişiler
katılım oranının düşmesi ile partilerin utandırılacağını düşünmekte,
demokrasinin yeniden tesis edilmesi için böyle bir sarsıntı yaşanması
gerektiğini savunmaktadırlar.
6- Parlamenter demokrasiyi gerekisiz, oy kullanmayı her
durumda yanlış bulanlar. Ve bu kaba sınıflandırmada sayamadığım ama sandığa
gitmediği zaman ortaya çıkacak düşük katılımla ilgili olumlu yada olumsuz
beklenti geliştirip sonuçla ilgilenenler...
***
1- Birinci kategorideki kişiler, acaba sandığa
gitmedikleri zaman partilerinin gerçekten de bunu umursadığını mı düşünmektedir?
Bunca yıldır sandığa gitmeyen onca partiliye rağmen, partilerin tutumunda
herhangi bir değişiklik olmuş mudur? Sandığa gitmemek yerine, parti içinde
mücadele etmek, bu olmuyorsa başka bir partide örgütlenmek daha sonuç alıcı
olmaz mı? Ve son olarak, aslında ne parti içinde kırıcı olabilecek bir
mücadeleye girişmek ne de başka bir partide örgütlenmek seçeneklerinin ortaya
konmamasında esas motivasyon; vicdanen partinin tutumundan uzak kalmak ama
kişisel ilişkiler ve partili dostların sosyalliğinin tadını çıkarmaya devam
etmek gibi bir beklenti olabilir mi?
2- İkinci kategorideki kişiler, TC’nin bu coğrafyadaki
seçimlere katılımı gerçekten önemsediğini mi sanıyor? TC’nin kimin hükümet
olacağını ve muhalefet içerisinde yeterince işbirlikçinin varlığını
önemsemesine rağmen, katılımın düşük olmasının TC’nin çıkarlarına zarar
verdiğine dair bugüne kadar ortaya konmuş herhangi bir olgu var mı? TC’yi,
kendisinin önemsediği alanlarda (parlamento, hukuk vb) protesto ederek zor durumda
bırakmak daha pratik değil mi? Eğer katılım oranlarının düşüklüğü bir protesto
ise, aynı oranda bir parlamenter temsiliyet ve o temsiliyet aracılığı ile kktc’nin
gerçek yüzünü teşhir ederek, TC’yi protesto etmek neden mümkün değil? Ayrıca TC’yi
protesto etmek için neden sadece sandık seçilmektedir? Neden kktc kimliği
alınıyor, neden ehliyet alınıyor, neden vergi veriliyor, neden günlük hayattaki
her türlü kuruma biat ediliyor, bunların da boykot edilmesi gerekmez mi?
3- Üçüncü kategorideki kişiler gerçek motivasyonlarını
ifade etmeyerek aslında hiçbir zaman barajı geçemeyecekleri bir “kendi kendini
doğrulayan kehanet” durumu yarattıklarının farkında mıdırlar? Üstelik siyaset
kurumuna güvensizliğe neden olan takiye ve yalanın parçası olmuyorlar mı?
Kazanma ihtimali olan seçimlere giren, ama kazanma ihtimali olmayan seçimleri
bir sürü caf caflı gerekçe ile boykot eden partiler aslında tutarsız
davranmıyorlar mı?
4- Dördüncü kategorideki kişiler, uluslararası hukuğu
uygulayacağını düşündükleri ülkelerdeki seçimlere katılım oranlarının ne kadar
düşük olduğunu biliyorlar mı? Kendi
ülkelerinde %40’lık katılım oranları ile seçilmiş siyasal iktidarların, kktc’deki
düşük bir katılım oranını önemseyecekleri veya bu orandan hareketle herhangi
bir şey yapacakları düşüncesi fazlasıyla tutarsız değil mi? Bir diğer
tutarsızlık da, bir yandan nüfüs yapısının ciddi oranda değiştiğini söyleyerek
diğer yandan da bunu protesto eden bir boykot yolu ile katılımı düşüreceğini
sanmak olmuyor mu? Katılımı düşürmesi beklenen kişiler kimlerdir, boykot
aracılığı ile varlıkları protesto edilen “çoğunluk nüfus” mu? Bu tür bir tutuma
sahip bir çoğunluk gerçekten varsa, seçimlere ayrı bir siyasal odak olarak
girip rejime köstek olması neden mümkün değil? Yoksa boykotçular birbirlerine
ve kendilerine de mi güvenmiyorlar?
5- Beşinci kategorideki kişiler, anti-demokratik
uygulamaları alışkanlık haline getirmiş siyasetçileri utandırmanın mümkün
olduğuna gerçekten de inanıyorlar mı? Vicdansız siyasetçilerin vicdanlarının
sızlatılabileceği, anti-demokratik yozlaşmış partilerin psif direniş yolu ile
hizaya getirilebileceği gibi düşünceler tutarsız değil mi? Katılımın düşmesi
ile demokrasinin eksik göründüğü düşüncesine sahip olması için, bir siyasal
partinin demokrasi kaygısı olması gerekmez mi? Eğer siyasal partilerin bu tür
bir kaygısı olduğuna inanılıyorsa, o zaman demokrasinin yetersiz olduğu
sonucuna nasıl varılıyor? Yok eğer siyasal partilerden bu anlamda umut yoksa,
katılım düşük olduğu zaman bu partiler neden bunu önemsesinler?
6- Oy kullanmak ve parlamenter demokrasi gereksizse, bir
halkın kendi kendini yönetebilmesinin alternatif biçimlerini geliştirip
uygulamak da gereksiz midir? Oy hakkı yüzyıllarca süren mücadelelerce elde edilmiş
bir ilerlemeyken, en mükemmel yöntem olduğu iddia edilemese de, daha geri
biçimler pahasına halkın bu hakkından feragat etmesi gerçekçi midir? Mülk
sahibi olmayan insanların, kadınların ve işçilerin evrensel oy hakkını kazanmak
için verdiği yüzlerce yıllık mücadeleleri bir kalemde silip atmak mümkün müdür?
Boykot yolu ile katılımın düşmesi bizi daha ileri bir demokrasi biçimine nasıl
taşıyacaktır?
***
Başta yaptığım uyarıyı tekrarlayayım, bu sorular sadece
sandık boykotundan sonuçlar uman, siyasal bir tutum olarak boykotçu olanlara
yöneliktir. Kişisel anlamda apolitik tutumu nedeniyle sandığa gitmemiş veya
kendine uygun bir parti bulamadığı için seçime ilgi göstermemiş bireylere
yönelik değildir.
Boykot konusundaki görüşlerimi yıllardan beridir
yazmaktayım. Bunları takip etmeyenler için, boykotu ancak devrimsel bir
dönüşümün eşiğinde alternatif iktidar odakları oluşturulduğu zaman halkın
enerjisini sandıkta boğmak isteyen egemen taktiklere karşı uygulanacak bir
yöntem olarak benimsediğimi belirteyim. Bunun dışında siyasal sandık boykotları,
sadece egemenlerin istediği sonuçlara yol açan yani halkı yönetim erkinin
uzağında tutarak muktedirlerin kafasını rahatlatan bir işlev görür.
Son bir sorum da sandığa gidilmemesi tutumunu eleştiren
siyasal partilere yönelik olacak:
İdeolojileri reddedip hepiniz birbirinize benzer, bizzat
kendiniz siyaseti bir olumsuzluk olarak görür ve halkın seçimler dışında da özne
olması için hiçbir şey yapmazken; seçimlere katılımın yüksek olmasını nasıl
bekleyebiliyorsunuz? Yoksa esas derdiniz size yakın olanları ikna edip sandığa
taşımaktan mı ibarettir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder