Halkın Partisi milletvekilleri tarafından maaş
artışlarını her ay seçecekleri bir derneğe bağışlanacağına dair duyurunun
yapılması üzerine, birçok boyutu olan bir tartışma süreci yaşandı. HP
vekillerinin bu kararı, ülkemizde yaşanmakta olan yoksullaşmaya dair yapısal
bir çözüm içermeyip sadece kendi vicdanlarını rahatlatacak bir yaklaşım olduğu
için eleştirildi. Hatta tepki topladı. Tartışmanın bu kısmına girmeyeceğim,
ancak HP’nin yaklaşımının yoğun olarak “popülist” ithamı ile eleştirilmiş
olmasından hareketle, son yıllarda siyasi literatürümüzde sıkça yer bulmaya
başlayan bu kavrama dair birkaç söz söylemek istiyorum.
***
Bir siyasi tutumun popülist olduğu eleştirisi ne anlama
gelir? Kim popülisttir ve popülizm eleştirisi kimler tarafından yapılır? Belli
ki ülkemizde bu konularda ciddi bir kafa karışıklığı var. Bugün siyasi muhatabı
tarafından popülizm ile suçlanmayan özne neredeyse yok gibi ve kendisi
popülizmle suçlanan neredeyse tüm özneler de bir başkasını aynı yargı ile itham
ediyor.
Kıbrıs’ın kuzeyinde son zamanların moda siyasi
eleştirisi popülizm, “halkın hoşuna gidecek şeyleri söyleyen, yapan kişi”
anlamında kullanılıyor. Siyasal anlamda popülizmin bu olmaması bir yana, bu
tanımda yanlış olan esas nokta; “halk” ile ilgili içerdiği örtük imadır.
Buna göre halk, “cahil, geri, yozlaşmış, kendi gerçek çıkarlarının
bilincinde olmayan, kör arzuları ve kısa vadeli ihtiyaçları ile motive olan
tehlikeli bir kitle”dir. Halktan yana, halkın hoşuna gidecek ve halka dair
yapılan her şey ise, “popülisttir.”
Popülizmin gerçekte ne olduğundan ayrı olarak, bu
yaklaşımdaki seçkincilik, elitizm ve halk düşmanlığı o kadar barizdir ki;
esasında popülizm eleştirisi gibi görünen şey, ayan beyan halka yönelik bir
hakarettir.
***
O halde gelin kabaca popülizmin ne olduğuna bakalım:
Siyasi literatürde popülizm (halkçılık), bir
otoritenin halkın her kesimine eşit olarak bahşettiği yaşamsal çıkarlar
aracılığı ile hüküm sürmesi anlamına gelir. Mesela popülist bir yönetimde
eğitim, sağlık ücretsizdir, toplu taşıma vardır, barınma hakkı güvence
altındadır, emek de sermaye kadar örgütlüdür, birçok emek kuruluşu yasa yapma
süreçlerinde ortak kabul edilir vb.
Popülist liderler, bir yandan halkın en temel
ihtiyaçlarını giderecek bir dağıtım oluştururlar, diğer yandan da halkın tüm
bunların organize edilme sürecine karışmaması için otoriter bir şekilde halkı
baskılarlar.
Devrimciler popülizm eleştirisi yaptıklarında, bu
eleştiri; halkın kendi sorunlarını çözme süreçlerine özne olarak katılmasını
engellemesi, sınıfların varlığını ve dolayısıyla sınıf mücadelesini reddetmesi (“imtiyazsız
sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz”), halkın kullanımında olan her türlü olumluluğun
bir otorite tarafından bahşedilen, lütfedilen şeyler olarak kurgulanması
anlamına gelir. Kısacası popülist bir rejimde, egemenlerin rolü ihsan etmek,
lütfetmek, bahşetmektir. Halkın rolü ise rica etmek!
Böyle bir rejimde otorite
olarak ortaya çıkan figür (ki genelde erkektir), toplumun "babası"
rolünü oynar. Baba, çocuklarının (halkın) iyiliğini istemekte ve onlar için
çalışmaktadır. Napolyon Bonapart, Peron, Mustafa Kemal vb. örnekler popülizmin
(halkçılık) örnekleri olarak verilebilir.
Siyasi manada popülizm, sanıldığı gibi “halk dalkavukluğu”
değil, aksine halkın babası rolüne soyunarak, halka tepeden bazı lütuflarda
bulunmaya dayalı bir çizgidir... Yapılanlar, halkın iyiliğine olsun veya
olmasın, halk tarafından yapılmaz. Halk adına, popülist otorite tarafından
yaşama geçirilir. Halka düşen, uslu uslu beklemektir. Bu yüzden, halkın iyiliği
için onu besleyen otorite; gene halkın iyiliği için gerekli görürse onu
cezalandırabilir.
***
Popülizm, hem sağdan hem de soldan eleştirilebilir.
Eleştirinin sağdan mı yoksa soldan mı geldiği, popülizmde eleştirilenin ne
olduğu ile doğrudan ilişkilidir.
Devrimciler popülizm eleştirisi yaptıklarında, sınıf
körlüğü ve otoriterlik boyutlarını eleştirmekte, halkın ancak kendi
sorunlarının çözümünde özne rolü oynaması yoluyla gerçek bir kurtuluşun mümkün
olduğunu vurgulamaktadırlar. Oysa neo-liberaller için popülizm’de eleştirilen
yönler bunlar değildir. Neo-liberaller açısından popülizmde yanlış olan şey,
halkın iyiliği için bir şeyler yapmak ön kabulüdür. Halk, cahil, geri, yoz bir
insan yığını olduğundan, halkın yararına yapılacak herhangi bir şey yanlıştır.
Halkın onaylayacağı herhangi bir şey de yanlıştır!
***
Son zamanlarda neo-liberal siyasal akımlar, halkın kazanılmış
haklarına saldırırken; popülizmi halk dalkavukluğu olarak sunan yanlış algıyı
kullanmaktadırlar ve halkın haklarına vurgu yapan her fikre
"popülizm" damgası vurmaktadırlar. Buradaki gizli kabul, söz konusu
fikrin gerçekte halk yararına olmadığı değil, halkın onaylayacağı herhangi bir
şeyin olumlu olmasının mümkün olmadığı, halk denen güruhun kötülüğün cisim
bulmuş hali olduğudur...
Halkın onaylayacağı (olumu veya olumsuz) her fikre
"popülizm" etiketi takan aydın elitizmi ile popülizm arasında ise, sanıldığından
çok daha büyük benzerlikler vardır... Her iki akım da "bilen
aydınların" halktan daha üstün olduğunu düşünür. Birisi halkın iyiliği
için halka verirken, diğeri halka itibar etmeyen aydınların evrensel doğrusunu
uygular (bkz. teknokrat hükümet sevdası, uzman hayranlığı vb).
Her ikisi de kendini halktan ayırır, ona yukarıdan bakar ve
onun için "doğru olanı" onun fikrine ihtiyaç duymadan, onun için
yapar... Her ikisi de sınıfları görmez, “bilen aydınları” ve “cahil halkı”
görür. Birisi bu gördüğü şeye acır, diğeri ondan iğrenir ama ikisi de yukarıdan
bakar... İkisinde de ortak olan nokta, kendilerini halkın üstünde görüp sınıf
mücadelesini tehlikeli bulmalarıyken, neo-liberaller halkı her türlü kötülüğün
kaynağı, popülistler ise gelişmesi gereken bir çocuk olarak görürler.
Bu yüzden birisine “popülist” dediğimiz zaman kötülediğimiz
şeyin ne olduğuna dikkat etmeliyiz. Halkı ve halk yararına bir şey yapma motivasyonunu
mu eleştiriyoruz, yoksa halkın kendi sorununlarını çözen özne olmasının
engellenmesini mi? Halka bir şeyler ihsan edilmesini, işin içinde ihsan olduğu
için mi eleştiriyoruz yoksa halk olduğu için mi? Halk için sermayeden bir
şeyler rica edilmesini, “rica” noktasından mı yanlış buluyoruz, “halk için”
noktasından mı?
Çünkü popülizm
eleştirimizin niteliği, esasında bizim ne olduğumuzun göstergesidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder