Bağımsızlık Yolu olarak yola çıktığımız ilk günden beridir, sık sık duyduğumuz bir cümle var: “Boşuna uğraşıyorsunuz, bu düzen değişmez!” Bu sözleri bize söyleyenler, çoğunlukla mücadelemize sempati besleyen kişiler oluyor. Ancak bu kişiler yaşanan tüm olumsuzlukların farkında olsalar da, çeşitli sebeplerle bu düzenin değişmeyeceğini ve bizim de çabamızın boşuna olduğunu dile getiriyorlar. Aynı sebeplerle bazıları istisna olmak kaydıyla bu kişilerin büyük çoğunluğu, değişmeyecek bir düzen için mücadele etmeyi de “boşa harcanan zaman” olarak görüyor ve pasif kalmayı yeğliyor.
Biz devrimciler, tüm iyi
niyeti ile bizi uyarmaya çalışan dostlarımızı anlamakla birlikte, yine de
mücadeleye devam ediyoruz. Peki neden bunu yapıyoruz? Boşa kürek çekmek
hoşumuza mı gidiyor, yoksa kendimize acı çektirmekten zevk mi alıyoruz?
Öncelikle tüm dünyada devrim
ve sosyalizm mücadelesi yürütenlerin bildiği bir gerçeği açıklayalım: Eğer
düzenin değişmesi kolay ve sancısız olabilseydi, devrimcilere gerek kalmazdı.
Devrimciler, düzenin değişmesi zor olduğu için; birkaç sosyal medya iletisi,
iki üç coşkulu şarkı, arada sırada yapılan yürüyüşler ile düzen değişemeyeceği
için vardırlar. Bu saydıklarımız sosyal medyadan birbiri ile haberleşen herkes
yapabilir, ancak devrimcilik coşkunu korurken sabırlı olabilmeyi, örgütlülüğü
kendine bir isim yakıştırmak değil hesap sorma ve hesap verme ilişkilerine
dahil olmak olarak kavramayı ve sınıflı toplumda doğru stratejik hamlelere
kolektif olarak karar verebilmeyi gerektirir. Kısacası devrimcilik zor bir
şeydir; yaşam içerisindeki olumsuzlukları gören, buna tepki duyan ve yerine ne
konulması gerektiğine dair fikri olan herhangi birinin başarabileceği bir şey
değildir.
Devrimcilik; hayırseverlik de
değildir. Olumsuzlukların ardı ardına sıralanması, kesilen ağaçlara üzülmek,
zulüm gören hayvanlara acımak, sömürülen emekçiye yakınlık duymak,
milliyetçiliğe kızmak, dövülen kadına ağlamaktan ibaret bir tutum; vicdanlı
birey tutumudur. Ama devrimcilik için bunun bir adım ötesine geçebilmek, öfkeyi
örgütleyebilmek, bireysel davranmak yerine kolektif davranabilmek gerekir.
Kolektif davranmak ise topluluğa ayak uydurmayı; bazen daha hızlı gitmeyi bazen
geride kalanlar için yavaşlamayı becerebilmektir. Bu yüzden de ülkemizde
yaşanan olumsuzlukları sıralamaktan veya bunlara tepki göstermekten ibaret bir
tutum, devrimci olmak için yeterli değildir.
Çok önemli bir nokta daha var;
“bu düzen değişmez” diyerek pasif kalmayı tercih edebilecek lüksü olanların
bazıları, devrimci bir tutum takınmayı tercih ederken; diğerleri onlara iyi
veya kötü niyetlerle “boşa uğraşıyorsunuz” diyebilirler. Ancak toplum
içerisinde pasif kalmayı tercih etme şansı olmayanlar da vardır. İşten atılmış
bir emekçi, dükkanı batmış bir esnaf, şiddete uğrayan bir kadın, işsiz kalmış
bir genç, yaşamını devam ettirmek için mücadele etmek dışında bir seçeneği
olmayan herhangi bir birey; “nasılsa bir şey olmaz” diyerek hayatına devam
edemez. Bunu yapma şansı olup da bunu yapmama iradesini gösterebilen
devrimciler ile bu şansı olmayıp da mücadeleyi örgütlü bir şekilde sürdürmesi
gerektiğini anlayan halk buluştuğunda; bugüne kadar değişmez sanılan düzenin
temelleri sarsılmaya başlayacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder