1 Ağustos 2006 Salı

“Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita”



Ece Temelkuran, Everest Yayınları, 2006

 “Sadece uzaklardan gelenler bilirler evlerinin kokusunu. Yollara, evlerimizi anlamak için çıkılır. Fakat yolda bulduğun cevaplar eve geldiğinde, yakalanmış kelebeğin renklerinin sönmesi gibi parçalara dağılır. Yola ait cümleler, yazıktır ki hep yolda kalır. Onlar, yolun cevaplarıdır. Döndüğünde anlatacağın hep biraz renksiz bir hikayedir. Cevaplar, suyun altında çok renkli görünen ama sudan çıkarıp kuruduğunda renkleri sönen çakıl taşları gibidir. Bu, sana böyle gelir. Oysa yeni çocukların yeni yollara çıkması için o çakıl taşlarını getirmek, sözün büyülü suyunda yeniden ıslatmak, renklerini yeniden canlandırmak gerekir.”
220 sayfalık bir çakıl taşı torbası bu kitap. Venezüella sokaklarından, barriolardan, nucleolardan teker teker toplanmış, özenle seçilmiş ve hassasiyetle taşınmış. Ece Temelkuran, Uluslararası Gençlik Festivali organizasyonuna katılmak için gittiği Venezüella’dan bize “devrimin selamını” getirmiş. Kitabı; anı, inceleme, gezi gibi kategorilere sokmak zor. Bir gezi kitabında olabileceği kadar Venezüella’yı ve insanlarını anlatan kitap, bir inceleme kitabı yoğunluğunda bilgi de sunuyor okuyucuya. Başından geçen acı tatlı anıları anlatırken birden bire sosyolojik bir analiz yapıveriyor ve buna siz bile şaşırıyorsunuz...
“Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita” yedi bölümden oluşuyor. Bölümleri enlemesine kesen on ara bölüm var ve yazar bunlara “anahtar” ismini vermiş. Venezüella’yı, tarihini, bugününü, duygularını, özlemlerini, arzularını ve devrimini anlamamız için bilmemiz gereken on konuyu bölümlerin içine serpiştirmiş yazar.

1. Bölüm “Değişim Değil Sinyorita, Devrim!”
Venezüella yoksullarının yaşamını ve devrimin oluş koşullarını anlamamızı sağlayacak “Nucleo, Barrio” ve devrimin oluş koşullarını su yüzüne çıkaran “27 Şubat 1989” tarihi gibi anahtarların bulunduğu giriş bölümü, bize yazarımızın rehberi “Leonardo”yu da bir anahtar olarak sunuyor. Kitaba ismini veren sözler, bu bölüm içinde devrimci Yüzbaşı Rangel ile yapılan söyleşiden alınmış. “Washington’dan, IMF’den söz ediyorsunuz... Bizim bunlara öfkelenmeye vaktimiz yok. Biz burada devrim yapıyoruz Sinyorita!” diyor Yüzbaşı...

2. Bölüm “Devrim’in Çekirdeğine Yolculuk”
“Misyon” ve “Simon Bolivar” anahtarlarından oluşan bölümde Venezüella’nın tarihine yön veren Simon Bolivar’ın nasıl ve neden bu kadar etkili bir şahsiyet olduğu anlatılıyor. Venezüella Bolivarcı Devrimi’nin tarihi şahsiyeti, onun amaç ve hedefleri ile, bu hedeflere “misyon”lar aracılığı ile ulaşmaya çalışan Venezüella halkının yaptıkları suyun altındaki çakıl taşları gibi parlıyor çevirdiğiniz sayfalarda. Ece Temelkuran sözün büyülü suyunda bizlere “Habitat”, “Mercal”, “Ribas”, “Miranda” ve daha onlarca misyonu eğitim, sağlık, kentleşme, yoksullukla mücadele konularında bir halkın neler yaptığını teker teker anlatıyor. Sermayenin elindeki medya aracılığı ile halkına ulaşamayan bir hükümetin, yoksullar için üretilen ucuz mercimek paketlerinden faaliyetlerini anlattığı bir ülkede, mercimek paketinin bile politik mücadelenin bir aracı olabileceğini şaşırarak öğreniyor, Venezüellalıların Latin Dansları ile neşelenerek ve okuma yazma öğrendikten bir ay sonra kör olan yaşlı adamın hikayesine duygulanarak bitiriyorsunuz bölümü. Geriye yazarın selamını ilettiği yoksulların mesajı kalıyor: “Devrimin selamı var!”

3. Bölüm “Dünyanın Bütün Gençleri Venezüella’ya”
“Bolivarcı Anayasa” ve “Uluslararası Gençlik Festivali” hakkında bilgi veren anahtarlar yanında, kendi ülkesinde askerlerden çok çeken bir solcunun devrimci bir ordu ile karşılaşma izlenimlerini öğreniyorsunuz.

4. Bölüm “Yoksulların Sesini Sadece Askerler Duydu”
Demokrasi ve insan hakları nutukları atan ABD yönetiminin, Venezüella’nın defalarca seçilmiş demokratik hükümetine karşı düzenlediği darbe ve halkın yönetimine sahip çıkması ile dağılan diktatörlük çabalarının anlatıldığı bir anahtar var bu bölümde. Bunun dışında gençlerin Chavez ile ilgili görüşlerini, darbenin nasıl atlatıldığını da akıcı ve duygulu bir dille öğrenme fırsatı buluyorsunuz.

5. Bölüm Hugo Chavez Dünyayı Kurtaran Otobüs Şöförü
Otobüs şöförleri yoksulluğun simgesi Venezüella’da. Bolivarcı Çevreler ve onların halk içindeki örgütlenme çalışmalarını okuyup da bunu burada biz de yapmalıyız dememek çok zordu benim için. “Ama belki bizim yaptığımız da budur” diye de düşünmekten alamadım kendimi sonrasında. Hugo Chavez, Venezüella Devrim’i için ne kadar önemliyse Bolivarcı Çevreler de en az onun kadar önemli. “Politik partiler bizim burada yaptıklarımızı sahiplenmeye çalışıyor. Biz burada 3-5 yıldır değil, tam 20 yıldır çalışıyoruz. Bu devrim nasıl oldu sanıyorsunuz? Bu devrim sinyorita, çok uzun sürdü. Bizim politikacılara değil, çorba evlerinde çalışacak, klinikte doktorluk yapacak, misyonlarda etkin olacak insanlara ihtiyacımız var.” diyor Alicia...

6. Bölüm Kadınlar Devrimi Daha Çok Seviyor
Devrim’in kadınlara yönelik sağladığı ilerici atılımların anlatıldığı bu bölümde, kadın devrimcilerin, halktan insanların mücadeleri, Venezüella Devrim’i ile ilgili düşünceleri ve günlük hayatları ile ilgili onlarca şey öğreniyoruz. Yoksulların yaşamı, şakaları ve mücadelelerine dair düşünme fırsatı buluyoruz. “Birçoğumuz yoksulluğu kesintisiz bir trajedi olarak tahayyül ederiz herhalde. Oysa yeryüzünün yoksulları kendi dünyaları içinde neşeli ve hatta mutludurlar bir bakıma. Hayatla boğuşmanın hareketli bir dansa dönüştüğü bir estetik üretilir yoksul mahallelerde. Yalınayak çocuklar, koşan kadınlar, şarkı söyleyerek meyva satan adamlar, şarkılar, İspanyolca bilmeseniz de anlayacağınız şakalaşmalar... Yoksulları kurtarmak isteyenler belki de bu şakalardan hiç anlamıyorlar. Belki de aydınlar onlar kadar şaka yapamadıkları için yoksulları “kurtaramıyorlar”. Belki de bu yüzden yoksulları, ancak yoksulların kendileri kurtaracak.”

7. Bölüm Zıpla, Zıpla, Başka Bir Dünyaya!
Venezüella Bolivarcı Devrimi ile ilgili kısa bir genel değerlendirmenin yapıldığı bölümden bir alıntı belki de en iyi özet olacaktır: “Neo-liberal bir dünyayla çevrili olarak ve tek başına ayakta kalamayacaklarını kendileri de biliyorlar. ABD’nin burnunun dibinde tek başlarına direnmek değil, bütün dünyanın yoksulları ile birlikte bu düzene karşı yeni bir hayat yaratmak istiyorlar. Chavez’in istediği de bu: Bir Güney Bloğu yaratmak. Neo-liberalizm krallarına karşı insanlığı örgütlemek. Bu yüzden Amerikalar Zirvesi’ne gidip, Buenos Aires meydanlarında, yanına Maradona’yı alıp zıplıyor. Çünkü kalabalıktan biri bağırıyor:
“Zıpla! Zıpla! Zıplamayan Yankidir!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder