1 Mayıs 2008 Perşembe

Argasdi Hammaliye Kurulu (Sayı 10)



Gümbür gümbür bir yaz geliyor. Geçmişteki tek alanlı ve tek boyutlu mücadelelerin sonuçsuz kısırlığı sona eriyor. Ekolojik sorunlardan, üniversitelere; çalışma yaşamından kimlik siyasetine kadar her alandan yeni örgütlülük girişimlerinin çığlıkları yükseliyor. Bugün devrimci siyaset bu topraklarda eğer bir fark yaratmak istiyorsa, bütün alanların dinamizmini kucaklayan ve bunun da ötesinde alanların kendisine şekil vermesine izin veren bir fikriyat ile donanmalıdır
. Bugün devrimci hareketin sorunu bir boyutu ile tüm alanlarda mücadele edecek kadrolar yetiştirme sorunu ise, diğer boyutu ile her alandaki öncü unsurların devrimcileştirilmesi sorunudur da... Gümbür gümbür bir yaz geliyor. Hareketler kabına sığmıyor. Öyleyse geçmişin kabuğu sökülüp atılmalıdır. Hareketler, kendi suretlerinde bir mücadele yaratmalıdır.
Egemen Blok’un sivil kanadını oluşturan CTP Yönetici Eliti; emekçileri ve sol hareketi baskı ile, tehdit ile, “ben gidersem yerime UBP” gelir şantajı ile yönetiyor. Ama Ticaret Odası’nı ve sermaye çevrelerini kesinlikle YÖ-NE-TE-Mİ-YOR! Market saatlerini düzenleyeceğini iddia eden Çalışma Bakanlığı’na bu ülkede kimin borusunun öttüğünü, burnunu sürte sürte öğrettiler. Solun, devrimcilerin en ufak bir mırıldanmasından nem kapan bu aslan “devrimciler” ise; kendilerini kaale almayan Ticaret Odası ve Lemar çetesinin karşısında geri adım üstüne geri adım attılar.
Diğer yandan Karpaz’a elektrik götürülmesinin ilk faturası Kıbrıs Eşekleri’ne çıktı. Onar onar öldürülen eşeklerin ölüleri bulunurken, CTP Yöneticileri timsah gözyaşlarını tutamıyor. Demokratik kitle örgütlerinin, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir olgunlukla yürüttüğü elektrik karşıtı kampanyayı elinin tersi ile geri çeviren kendileri değilmiş gibi, şimdi eşeklerin arkasından ağıt yakıyorlar. Ellerine bulaşan kanı temzilemenin hiçbir yolu yoktur. Ekoloji eksenli hareketin yeni nesli daha militan eylemlere imza atmaya başladığında, eylemciler döktükleri kanın hesabını onlardan soracaktır.
KTOEÖS, ülkemizin bürokratlaşmış sendikal geleneğinden beklenmeyecek bir dinamizmle Lefke Avrupa Üniversitesi’nde müthiş bir mücadele yürütüyor. LAÜ’yü örgütlemek yolunda coplara, tutuklamalara, faşist saldırılara rağmen bölge halkının da desteğini örgütlüyor, kararlı bir kavga yürütüyor. Bugün KTOEÖS’ün mücadelesi, üniversitelerde örgütlenmenin yolunu açan bir kar makinesi işlevi görüyor. Mevki, statü ve kariyer için satılmış bir iki çatlak ses dışında tüm toplum soluğunu tutmuş LAÜ’yü izliyor. Örgütlenme girişimini görmezden gelen, basında yer vermeyen, grev olunca da sendikacıların üzerine polis gönderen Egemen Blok, hiçbir demagojiden kaçınmıyor. “Öğrencilerin eğitim hakkı ellerinden alınıyor”muş. Sendikalaşma mücadelesinden, toplumsal hak arayışından daha yüce bir eğitim mi varmış da biz bilmiyoruz? Bu sökmediğinde ise klasik mazeretleri Kıbrıs sorununu öne sürmekten çekinmiyorlar. Yoksa Kıbrıs sorunu, halkların her alanda sorunlarına sahip çıkıp, kendi öz örgütlülükleri aracılığı ile verecekleri irade sahibi olma mücadelesinden, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin defedilmesi mücadelesinden ayrı bir yolla çözülebilir mi?
Hriftosyas ve Talat’ın kapalı kapılar ardında yapacakları görüşmeler; bir tarafta AB, bir tarafta ABD emperyalistlerini temsil eden iki kampın uzlaşacağı bir emperyalist çözüm, halkların iradesi hilafına ne kadar yaşayabilir? Yaşayamaz! Bu yüzden halklar her alanda örgütlenmeli, her alanda egemenlerin karşısına dikilip iradelerine sahip çıkmalıdır. LAÜ’deki sendikalaşma mücadelesi ile Kıbrıs sorunu arasındaki bağ, sivil toplumcu entellektüeller için görünür olmayabilir. Ancak biz devrimciler için gün gibi açıktır.
DAÜ’de Kolektif Öğrenci Hareketi’nden sonra, şimdi de Atatürk Öğretmen Akademisi’nde bir kıpırdanma yaşanıyor. Henüz daha embriyo aşamasında olan bu girişim, Akademi’nin tarihinde bir ilki gerçekleştirip Eğitim Bakanlığı’na yönelik kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Akademi standartlarında bir devrim niteliği taşıyan bu hareket de elbet kendi yolunu bulacak, kendi gündemini oluşturacaktır.
Burnu büyük solcularımızın, sırça kulelerinden değerlendirdikleri gündem hep ÖNEMLİ!, BÜYÜK! meseleler etrafında döner. Oysa ülkemizin sokaklarında ve okullarında, işyerlerinde ve mahallelerinde iğne ile kuyu kazan devrimciler onlara göre hep “tali meselelerle” uğraşmaktadırlar. Devrimciler Çağlayan’da tarih yazıp, asimilasyona net, anlaşılır ve gür bir “HAYIR” dediklerinde, reklam fırsatını kaçıran mankenler gibi kameraların önüne koşanlar, ardından da kuytu inlerine, küçük tekkelerine dönerek “bu da mesele mi ki uğraşıyorlar” diyenler de bu tatlı su solcuları idi. Ancak sivil faşistler, TMT, UHH ve KTP onlar kadar kör, onlar kadar aymaz bir durumda olmadıklarından, “işgal, işgal” diye bağıranlara değil, “Çağlayan’a ismini iade edin” diye mücadele edenlere saldırdı. Çünkü hayat küçük meselelerin toplamından, zafer tek tek silahların namlularından çıkan kurşunlardan ve devrim küçük insanların kendi günlük hayatına sahip çıkmasından oluşur. Hayat bunu öğrenmeyip kırk senedir aynı türküyü söylemekte ısrar edenlere öğretecektir.
Baraka bir kültür merkezidir. Kültürel alanı asla ihmal etmez. Kavga büyük de olsa tiyatro ekibimiz perdelerini açmaya devam ediyor. Kavga her yere yayılmış da olsa; her eylemde türkülerini, şarkılarını, marşlarını seslendiren Sol Anahtarı, albüm çalışmalarına da devam ediyor. Baraka, kültürün ve sanatın devrimci gücünü asla siyasete tabi kılmıyor. Ama kültürel yabancılaşmanın doruklarında gezinen halktan kopuk sanatçılarla da uzlaşmıyor.
Ülkemizde gelişen devrimci hareket, tüm alanların en ileri unsurlarının, devrimci bilincin kadroları olarak örgütlenmesi ile somutlaşacaktır. Ama daha o gün gelmemiştir. Halkın teker teker her mevzide verdiği mücadele, devrimci öznenin bilincini yoğuracak, onu şekillendirecek, ona öğretecektir. Devrimci özne halktan öğrenecektir ki, halka öğretebilsin! Bunun için okurlarımızı, huzursuzluğun olduğu her yerde, önemli önemsiz, küçük büyük, merkezi tali, kalıcı geçici diye düşünmeden örgütlenmeye çağırıyoruz. Örgütlenin, kitlelerle buluşun, kitlelerden öğrenin ve kitlelere öğretin! Örgütlülüğünüzde biriktirdiğiniz deneyimi, diğer örgütlülüklerin deneyimleri ile değiş tokuş edeceğiniz kadrolaşma günü geldiğinde, faşistlerin salyalarını akıta akıta üzerinize saldırdığını göreceksiniz. O gün, sırça kulelerindeki entellektüeller de size katılmak isteyecekler. Ancak hayatın güçlü akıntısı onları çoktan sizden uzaklaştırmış olacaktır.
Gümbür gümbür bir yaz geliyor. Geçmişteki tek alanlı ve tek boyutlu mücadelelerin sonuçsuz kısırlığı sona eriyor. Yazın habercisi bahar, 1 Mayıs’la taçlanıyor. Baraka yine alanlarda olacak. Birlikte yürüyeceğiniz öz örgütünüz varsa örgütünüzün kortejinde, yoksa Baraka bayrağının altında ama mutlaka 1 Mayıs alanında buluşalım. Kıbrıs’ın bağımsız, halklarının kardeş olması gerektiğini alanlarda haykıralım. Çünkü geçmişin kabuğu sökülüp atılmalıdır. Alanlardaki hareketler, kendi suretlerinde bir mücadele yaratmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder