“Biz de hatalar
yaptık, bu inkâr edilmez.
Sayımız yavaş yavaş azalmada.
Sloganlarımız orda burda dağınık.
Düşman sözcüklerimizin bir kesimini çarpıttı.”
Sayımız yavaş yavaş azalmada.
Sloganlarımız orda burda dağınık.
Düşman sözcüklerimizin bir kesimini çarpıttı.”
Brecht
Bir grup
insan, günlük hayatın sunduğu her türlü konforu gözden çıkarır ve bir çadıra
yerleşir...
Çadıra
yerleşmek; elektriksizliğe, çeşmeyi açınca su akmamasına, soğuğa,
tuvaletsizliğe, üzerinde yatacak düzgün bir yatağın olmamasına katlanmak
demektir.
Çadıra
yerleşmek; maruz kalınan haksızlıklara, adaletsizliklere, vurdumduymazlığa,
umursamazlığa artık katlanamamak demektir.
Çadıra
yerleşmek; içinde yaşanılan toplumun diğer fertlerine açık bir vicdani
mesajdır.
Çadıra
yerleşenler; “artık sabrımız kalmadı” demektedirler. “Her şeyi gözden çıkarmaya
hazırız: Aile yaşamımızı, sahip olduğumuz tüm rahatlıkları...”
Çadıra
yerleşenler; “adalet önemlidir” demektedirler. “Adalet, kişisel rahattan
önemlidir.”
Çadırdakilerin
çadırda kaldığını bilerek, evindeki elektriği kullanan, çeşmeyi açıp yüzünü
yıkayan, sobasında ısınan, tuvaletini kullanan, yatağında yatan diğer toplum
fertleri bir vicdan muhasebesi ile yüz yüze kalırlar...
Bir grup
insan, günlük hayatın sunduğu her türlü konforu gözden çıkarır ve bir çadıra
yerleşir...
Bu, bir
çığlıktır.
Bu, bir
direniş eylemidir.
Bu, net ve
açık bir saf tutmadır.
Bu, bedel
ödemeyi göze alanların, kendini feda eden tavrıdır.
Bu,
egemenlerin toplum vicdanında mahkum edilmesi için açık bir çağrıdır.
Bir çadır
eylemi yapmak için ne gereklidir?
Öncelikle
açık bir haksızlık, sonra tahammül sınırlarının gerçekten aşılmış olması,
diyalogtan kaçınan yöneticiler, günlük hayatın konforundan fedakarlık edecek
insanlar, kararlılık ve bir adet çadır...
Tüm bu
sayılanlar içinde en önemlileri, haksızlık yapan yöneticiler ve konfordan fedakarlık
edecek insanlarken; belki de en önemsizi çadırın kendisidir.
Böylece;
haksızlık yapan yöneticiler karşısında direnmekte kararlı ve konforlarından
fedakarlık yapmaya hazır bir grup insan; günlük hayatın her türlü konforunu
gözden çıkarır ve bir çadıra yerleşir...
Belki bu
yaptıkları, vicdansız yöneticileri yerinden kımıldatmaya yetmeyecektir. Ama
yaptıkları açık fedakarlığın ve gösterdikleri kararlılığın toplumun başka
kesimleri tarafından da görülmemesi mümkün değildir.
Görülür de
zaten...
“Sonuçta
ne olur? Önemli olan odur...” diyenleri duyar gibiyim...
Bunu
söyleyenleri asla soğuk bir kış günü, bir çadırın önünde yanan cılız ateşe
ellerini uzatmış olarak göremezsiniz. Onlar sıcacık evlerinde oturup, başkalarının
ödeyeceği bedellerin sağlayacağı nimetleri beklemektedirler.
Onlar için
söylenecek olanı da Brecht söylemiştir zaten çok yıllar önce:
“Doğrusu, dostlarım, bir
insan,
bastığı yerin ne denli kızdığının farkında değilse
ve orada durmaktansa, neresi olursa olsun
başka bir yere gitmek zorunluluğunu duymuyorsa
söyleyecek hiçbir sözüm yok o insana.”
bastığı yerin ne denli kızdığının farkında değilse
ve orada durmaktansa, neresi olursa olsun
başka bir yere gitmek zorunluluğunu duymuyorsa
söyleyecek hiçbir sözüm yok o insana.”
Bir grup
insan, günlük hayatın sunduğu her türlü konforu gözden çıkarır ve bir çadıra
yerleşir...
Çadır
eyleminin özü budur.
Çadır
eyleminin gücü de budur.
Çadır
eylemcileri, çadırda kalarak diğerlerine şunu söylerler: “Biz sizden hiçbir şey
istemiyoruz. Sahip olduğumuz her şeyden vazgeçmeye hazırız. Yapmak istediğimiz
tek şey, maruz kaldığımız haksızlığa hayır diyebilmektir. Biz hayır diyen ve
bunu diyebilmek için maddi yaşamın konforunu gözden çıkaranlarız...”
İki aya
yakın çadırlarda yaşayan, çadırlarını bir saat bile boş bırakmayan, AÖA
öğrencilerini bir yana bırakıyorum.
Bizim
ülkemizde de “çadır eylemleri” oldu...
Aylarca
boş kaldıktan sonra, Meclis binası önündeki ağaçların dökülen yaprakları ile
birlikte çöpçüler tarafından süpürülen çadırlar gördük...
İçinde
kimse olmadığı için, eşyaları çalınan, eylemcilerce değil alarm halindeki
polislerce kullanılan çadırlar gördük...
Davullu
zurnalı eylemlerle, gazete manşetleri ile kurulup; boş kaldığı için sıkışan
vatandaşların içinde hacetlerini giderdikleri çadırlar gördük...
Ve halen
daha çadırlar kuruluyor ülkemizde...
İçinde
kalacak kimsesi olmayan çadırlar...
Kim bilir
belki bir gün; bir grup insanın, günlük hayatın sunduğu her türlü konforu
gözden çıkardığını ve bir çadıra yerleştiğini de görürüz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder