“İnsanlara bir
şeyler söylemek istiyoruz.
Ama önce bunu
söylemeye hakkımız olmalı.”
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun halen sahnelenmekte olan
son oyunundan bu sözler.
Tüm yaşamı boyunca; tiyatro yapabilmek, sahnede
kalabilmek için gerçeklik ile olan bağlarını kaybetmek pahasına tavizler veren
bir sanatçıya, başka bir sanatçı tarafından söyleniyorlar...
Bendl, yani sahnede kalmak için hayata sırtını dönen baş
karakterimiz, yaşamının son anlarındadır.
Yalnız, bitkin ve umutsuzdur...
Tüm yaşamını uğruna adadığı tiyatro aracılığı ile ömrünün
bir bilançosunu çıkarma noktasına gelmiştir.
Bu artık son oyundur. Ya da bu, yaşam oyununun ikinci
perdesidir...
Tüm yaşamı boyunca pişmanlık nedir bilmeden sürekli
“sanatını” icra etmeye odaklanan Bendl, belki de ömründe ilk kez kendine
eleştirel bir gözle bakmaktadır.
Yaptıklarının haklılığına veya haksızlığına karar vermesi
için tiyatro seyircisinin yargısına başvurmaktadır...
***
Neler yapmıştır Bendl?
Veya neler yapmamıştır?
Tiyatro için evini terketmiş ve eski dostlarını hiç
ziyaret etmemiştir...
Sahnede olmak adına annesinin cenazesine gitmemiştir...
En yakın arkadaşının sevgilisine aşık olmuş ve
evlenmiştir...
Kendine ait bir tiyatro sahnesi için karısından kolayca
ayrılmış ve zengin bir tüccarın eşiyle beraber olmuştur...
Hayatına tiyatro dışında hiçbir sorumluluk almak
istemediği için, kendi çocuğu ile dahi tanışmaktan kaçmıştır..
İkinci Dünya Savaşı sırasında tiyatrosunu kaybetmemek
için –kişisel olarak hiç sevmediği- Nazilere tavizler vermiş, oyunlarına
müdahale edilmesine razı olmuştur.
Savaş sonrası halk mahkemesince hapse mahkum edildiğinde bile
tek derdi, hapiste tiyatro yapıp yapamayacağı olmuştur...
***
Bendl, kötü bir insan değildir aslında...
Sahnede olmayı saplantı haline getirmesi, sanatın
toplumsal işlevini topladığı alkışlarla sınırlaması ve canlandırdığı
karakterler ile gerçek kişiliği arasındaki karşılıklı ilişkiyi görmezden
gelmesi yok etmiştir Bendl’ı...
Bendl yoktur... Yok olmuştur...
Onun yerine bir dekor, bir kostüm misali oynanan
oyunların mükemmel bir nesnesi kalmıştır...
Bu yüzden de kızmak mümkün değildir Bendl’a...
Onun yaşamından ders alınabilir, ona acınabilir ama
kızılamaz ona...
Şimdi çökmüş ve ölmek üzere olan Bendl, yaşamının
bilançosunu çıkarırken bile kendini bir tiyatro sahnesinde, seyircilerinin
karşısında görmektedir...
Gerçekliğe en çok yaklaştığı anda dahi, gerçeklikten
uzaktadır...
***
Bendl’ın öyküsünün bizim ülkemizde anlattığı nedir?
Koltuklarını korumak adına, halklarına ihanet etmek
pahasına dış güçlere taviz veren hükümetteki politikacılarımıza?
Bir gün hükümet olacağım diye, emekçi kitlelerin değil
aynı dış güçlerin türküsünü söyleyen muhalefetteki politikacılarımıza?
Ülkesi işgal altında, halkı yok edilirken sanatını
mücadele ile buluşturma derdi taşımayan sanatçılarımıza?
Ne anlatır Bendl’ın öyküsü?
***
Peki sadece Bendl mıdır bu öyküde ders alınacak karakter?
Bir halkın, Bendl’ın öyküsünde canlandırılan tiyatro
seyircisinden farkı olmamalı mıdır hiç?
Coşkulu bir tirada alkış, zarif bir duruşa hayranlık
mıdır seyircinin rolü?
Seyirci mi kalmalıdır seyirciler sahnede gerçekleşenlere?
Yoksa sahneyi sokağa taşımak, oyuncunun sokaktaki
duruşunu sorgulamakla mı başlar?
Bendl’ı Bendl yapan tek şey, kendi yanlış tercihleri
midir?
Onu heyecanla izleyenlerin, ayakta alkışlayanların hiç mi
rolü yoktur yaşananlarda?
Bir Bendl olmadığını düşünen her kişi Eva, Ela ve Ema
(oyundaki seyirciler) ile kıyaslamalı belki de kendi yaşamını...
Çünkü Eva, Ela ve Ema’lar olmadan Bendllar da barınamaz
sahnede...
Tıpkı sessiz kalan, kurtarıcı bekleyen bir halk olmadan;
işbirlikçi hükümetlerin, sahtekar muhalefetlerin barınamayacağı gibi ülkede...
***
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun “Savaş İkinci Perdede
Çıkacak” oyunu aracılığı ile isterseniz kişisel duruşunuzu, isterseniz
toplumsal pratiğinizi sorgulayabilirsiniz...
İçinden geçtiğimiz bu zor günlerde her ikisine de
ihtiyacımız var...
Veya sadece dekorun güzelliğine, oyunculukların
dinamizmine bakar ve evinize geri dönersiniz...
Her durumda memnun olacaksınız oyunu izlediğinize....
Çünkü yılların tecrübesi ile içerik ve biçimi mükemmel
bir uyuma getirmeyi yine başarmış Belediye Tiyatrosu...
Dekor, ışık, kostüm, müzik ve oyunculuklar hala ülkemiz
standartlarının üzerinde ve kendi kendisi ile yarışıyor...
İçinden geçtiğimiz bu toplumsal varoluş günlerinde,
böylesi anlamlı bir oyun seçimi için teşekkür etmek gerek Belediye Tiyatrosu
oyuncularına...
Ve yönettiği bu ilk oyunda, toplumsal olan ile kişisel
olanın arasındaki dengeyi bu denli net kurabilmiş olan sevgili Nehir Demirel’e
de tabii...
***
Söylemek istediğimiz çok şey var insanlara...
Hepimizin...
Doluyuz, yaralıyız, kırgınız, öfkeliyiz ve
şikayetçiyiz...
Çok şeyler söylemek istiyoruz...
Ama söyleyeceğimiz şeyler haklı, söyleyeceğimiz şeyler
güzel, söyleyeceğimiz şeyler doğru da olsa; sözün değeri kimin ağzından çıktığı
ile de ölçülür...
Bu yüzden hakkımız olmalı o sözleri söylemeye...
Hakkkımız olması için de yaptıklarımızın ve
yapmadıklarımızın bir bilançosunu çıkarmalıyız hala vakit varken...
Çünkü savaş, ikinci perdede çıkacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder