Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi belli bir
yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
Mücadele ateşinin halkımızın yüreğini sarmasına neden
olan olumsuzluklarsa olduğu gibi durmakta...
Durmak bir yana her geçen gün artmakta...
Okullarda zorunlu din eğitimine ve yaz dönemlerinde
çocuklarımızın uçaklarla kurslara taşınmasına karşı çıkıyorduk. Şimdi Yakın
Doğu Üniversitesi bünyesinde ilk yılı ücretsiz İlahiyat Fakültemiz, Meslek
Liseleri’ne sokulmaya çalışılan İmam Hatiplerimiz, devlet okullarında verilen
Kur’an kurslarımız, hacılara hocalara peşkeş çekilen 200 dönümlük arazilerimiz
ve TC Elçiliği tarafından dağıtılan binlerce Kur’anımız var...
***
Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi belli bir
yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
CTP’nin medarı iftiharı Sözde Sosyal Güvenlik Yasası’na
ve UBP’ye nasip olan Göç Yasası’na karşı çıkıyorduk. Şimdi bu yasaların
içeriğinde bulunan ve sadece yeni işe girecek olanları kapsayan; kadınların
yıpranma payının kaldırılması, emeklilik yaşının arttırılması, maaşların asgari
ücret seviyesine yaklaştırılması uygulamaları tüm çalışanlara doğru
yaygınlaştırılıyor...
***
Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi belli bir
yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
Eğitimin ve sağlığın ücretsiz olmasını, özel hastanelere
verilen teşviklerin durmasını talep ediyorduk. Şimdi muayeneden tutun da
neredeyse doktorlara selam vermeye kadar her şeyi ücretlendiren sağlıkta
piyasalaştırma saldırısı ile karşı karşıyayız...
***
Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi belli bir
yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
“Hayır” dediğimiz, “olmaz” dediğimiz, karşısında mücadele
ettiğimiz her şey müthiş bir aymazlık ve üstün bir utanmazlıkla uygulanıyor...
Yaşananlar öylesine akıl almaz, öylesine bir yüzsüzlükle
hayata geçiriliyor ki; insanın inanası gelmiyor...
Devlet Hastaneleri’nin paralı olması durumunu ele
alalım...
Anayasa’da “Devlet, herkesin beden ve ruh
sağlığı içinda yaşayabilmesini ve tıbbi bakım görmesini sağlamakla ödevlidir”
denmesine yani sadece vatandaşların da değil HERKESİN sağlık hizmeti almasından
devlet sorumlu olmasına rağmen... Üstelik gene anayasaya göre devletin herkese
eşit davranma zorunluluğuna rağmen... İlgili yasada sağlık hizmetlerinden para
karşılığı yararlanma zorunluluğundan değil SADECE İSTEYENLERİN GÖNÜLLÜ OLARAK
YAPACAĞI bağış ve katkılardan bahsedilmesine rağmen... Hepimizin bildiği gibi
devlet hastanelerinde hastalardan çatır çatır para alınıyor...
Hiçbir yasada yeri olmayan bu uygulama, hem de
hiçkimse tarafından savunulmadığı halde devam ediyor... Tek bir kişi, tek bir
örgüt, tek bir oluşum çıkıp da böyle bir uygulamanın haklılığını savunamıyor,
ama uygulama her ne hikmetse durmuyor...
Kendini başbakan zanneden kişi ile kendini
bakan zanneden kişi; “Parası olmayandan tabii ki para almayacağız, sadece
gönüllü olarak bağış yapmak isteyenlerden para alacağız” diyorlar... Kısacası
gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar.
Bakın, Anayasa’ya aykırı, yasada yeri yok,
başbakan ve bakan böyle bir uygulamanın var olmadığını söylüyor ama DEVLET
HASTANESİNDE HASTALARDAN PARA ALINMAYA DEVAM EDİLİYOR...
Dahası var...
Emekli Dernekleri Eşgüdüm Komitesi, uygulamayı
protesto etmek için hastanelerde eylem yapıyor. Eylem çerçevesinde
polikliniklerden ücretsiz yararlanmak için sıraya giriliyor...
Ve şu işe bakın ki, eylemcilerden para talep
edilmiyor...
Eylem saatleri için geçerli olmak kaydıyla para
talep edilme uygulaması askıya alınıyor...
Eylemciler gider gitmez de hastalar tavuk gibi
yolunmaya devam ediyor...
Eğer hastalara yapılan muamele yasalsa, eylemcilere de
neden aynı muamele yapılmıyor? Yok eğer hastalara yapılan muamele yasal
değilse, neden hala devam ediyor...
Bu kadar yüzsüzlük, böylesi bir utanmazlık
karşısında ne yapılabilir gerçekten? UBP eskiden de şövenistti,
faşistti, sermaye dostuydu, işbirlikçiydi, halk düşmanıydı. Ama en azından
yaptığını savunacak kadar karakter sahibiydi...
***
Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi belli bir
yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
Ne bütün halkın karşı çıkması, ne yapılanların yanlış
olduğunun yapanlar tarafından da bilinmesi ne de bildiriler, mitingler,
eylemler olanların olmasını engellemiyor...
Bu noktadan sonrası üzerinde ciddi ciddi düşünmeyi
gerektiriyor...
Ne yapmalı? Nasıl yapmalı?
Bu kara kabusun içinde hala bir umut ışığı var mı?
***
1789’da Fransız Devrimi ile tüm dünyanın kaderi
değişti...
Fransa belki de yüz yıldır; yozlaşmış, çürümüş, halkına
yabancılaşmış, miyadını doldurmuş bir sistemle yönetiliyor, yöneticiler hiç bir
ahlaki sorumluluk hissetmeden sadece kendi anlık zevklerini düşünüyorlardı...
Elbette yalakaları, dalkavukları, şak şakcıları da eksik değildi...
1700’lerin başında, Fransa’da tüm aydınlar büyük bir
patlama, durdurulamaz bir isyan, şiddetli bir tepki bekliyordu. Avrupa’da
neredeyse herkes, Fransız İmparatorluğu’nun sonunun geldiğine emindi... Onlara
göre bu son, sadece bir zaman meselesiydi...
Oysa İmparatorluk en az doksan yıl daha yaşadı...
Takvimler 1789’u gösterdiğinde, Fransız tahtının geleceği
garanti gibi görünüyordu...
Halk ümitsiz, yorgun ve inançsızdı...
Taht güçlü, kararlı ve amansızdı...
Ne Fransa’da ne de Avrupa’da hiç kimse Fransız
İmparatorluğu’nun sonundan söz etmiyor, böyle bir olasılığa dahi ihtimal
verilmiyordu...
14 Temmuz 1789’da Paris halkı Bastille Hapishanesi’ne
doğru yürüdüğünde, şaşıran sadece İmparator değildi... İlericisinden gericisine
Avrupa’daki herkes şaşırdı bu beklenmedik olaya...
Ve denildi ki; “değişim ne kadar yakındaysa o kadar
görünmez olur.”
Ve denildi ki; “gecenin en karanlık saati sabaha en yakın
olan saatidir”
Ve denildi ki;
“Yaşam Boyu Akmaz
Kan ile Yaşım/Gün Olur Dikleşir Eğilen Başım
Matem Müjdeleyen Kanlı Baykuşun/Ocağına İncir Dikilir Bir Gün
Unuttu Dediğin Dost Seni Anar/Alnının Terini Sofraya Sunar
Sana Kutsal Gelen Bin Yıllık Çınar/Fiske Vuruşuyla Yıkılır Bir Gün” Kaplani
Matem Müjdeleyen Kanlı Baykuşun/Ocağına İncir Dikilir Bir Gün
Unuttu Dediğin Dost Seni Anar/Alnının Terini Sofraya Sunar
Sana Kutsal Gelen Bin Yıllık Çınar/Fiske Vuruşuyla Yıkılır Bir Gün” Kaplani
***
Şimdi, Kıbrıslı Türklerin toplumsal varoluş mücadelesi
belli bir yere gelmiş ve tıkanmış görünüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder