“Gerçekçi
ol, imkansızı iste”
1968
Duvar Yazısı
İçinden
geçtiğimiz çağın belki de temel ayırt edici yönü; seçenek bolluğuna rağmen
(belki de bu yüzden) alternatif yokluğudur. Sistem tarafından sunulmuş olan
seçeneklerin bolluğu, sistem dışı bir seçeneği düşünebilme imkanlarımızı
körelterek seçeneksizliğimizi arttırmaktadır.
Bugün
çocuk sahibi olan birisi çocuğunu kktc üniversitelerinde, Türkiye’de,
Avrupa’da, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde vs. okutmayı düşünebilir. Sayılabilecek
onlarca farklı seçeneğe rağmen ortaya tek bir sonuç çıkmaktadır; her yıl
yüzlerce yeni diplomalı işsiz! Sonucun bilinmesine rağmen, çocuğumuzu diplomalı
işsizler ordusuna eklemek üzere okuyabileceği “en yüksek” dereceye kadar
okutmak dışında bir alternatif yoktur!
Eğitim için geçerli olan sağlık için de
geçerlidir: Hastalık durumunda başvurabileceğimiz onlarca farklı yöntem ve
çareye rağmen hastalıkları oluşmadan önlemek (önleyici tıp) gibi bir
alternatife sahip değiliz! Siyasette her ne kadar birbirlerinin farklı
renklerdeki kopyaları da olsa, UBP ve CTP’den (Türkiye’deysek CHP ve AKP’den)
başka alternatifimiz yok! Egemenlerin bize söylediğine ve toplumun büyük bir
çoğunluğunun da inancına göre, “zarar eden”, “verimsiz”, “hantal” kamu
kurumlarının özelleştirilmesinden, piyasaya açılmasından kısacası ekonomide
neo-liberalizmden başka bir alternatifimiz yok! Araba da kullansak, motosikleti
de tercih etsek; ulaşımda kendi özel çözümlerimizi üretmekten başka alternatif
yok! Ve elbette “her koyun kendi bacağından asıldığı”, “gemisini kurtaran
kaptan olduğu” için, insan ilişkilerinde rekabetten, başarılı olmak için
hırstan, ne kadar “insan sever” olursak olalım son tahlilde kendimizi
düşünmekten yani bencillikten başka bir alternatif yok!
Slavoj
Zizek’e göre baskıcı yönetimlerin kendilerini kabul ettirmelerinin üç temel
biçimi vardır(1):
1-
Otoriter Biçim:
“Böyle olacak çünkü ben böyle diyorum”
2-
Totaliter Biçim: “Böyle olacak çünkü bu senin iyiliğin
için”
3-
Liberal Biçim:
“Böyle olacak çünkü daha iyi bir seçenek yok”
Bu üçü
içerisinde insanların özgürlüğünün en düşük seviyede olduğu Liberal Biçim’dir.
İnsanlar kendilerine “doğal” diye empoze edilen, kendi tercihleriymiş gibi
kabullendikleri bu durumda, itaat ettiklerinin bile farkında olmadan itaat
ederler.
Her verili
durum, her toplumsal sistem, her iktidar ilişkisi, kendi koordinatları
içerisinde farklı seçenekler üretir. Hiçbir seçenek üretmeyen herhangi bir
iktidar ilişkisi yoktur. Seçenekler arasında verili koordinatların kendisinden
türeyen ve o koordinatları eleştirerek (muhalif olarak) varlığını devam
ettirenler de vardır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur ki;
verili bir iktidar ilişkisinin koordinatlarından türeyen tüm seçenekler, sonuçta
o iktidar ilişkisinin devamlılığını sağlar. Hangi seçeneği seçerseniz seçin,
mevcut ilişkinin koordinatları içinde kalırsınız. Bu anlamda mevcut
koordinatlar içinden türeyen seçenekler arasından yapılan tercihler biçimsel
anlamda özgürlük gibi görünse de, gerçek özgürlüğe vardırmaz. Gerçek özgürlük,
mevcut iktidar ilişkilerinin koordinatlarına müdahale etme alanından türer.
Özgürlük,
her durumda fiili özgürlüktür. Özgürlük ve o özgürlük ile ne yapılacağı birbiri
ile yakından ilişkilidir. Birey, içerisinde aktif olarak bulunduğu bir durumu
yeniden tarif edemediği, sadece verili durumun ürettiği seçeneklerle sınırlı
kaldığı her durumda özgürlüğü biçimsel olarak deneyimliyor demektir. Çünkü
gerçek özgürlük verili koordinatlar içerisinde sunulan iki ya da daha fazla
seçenekten birini tercih etmek değil, o koordinatları değiştirmeyi
seçebilmektir. Verili koordinatları aşma kapasitesi olmadan fiili özgürlüğe
ulaşmak mümkün değildir.
Bugün
içerisinde yaşadığımız sistemin bizlere sunduğu birçok seçenekten hangisini
seçersek seçelim aslında en sonunda seçtiğimiz şey sistemin kendisi ve
devamlılığı oluyor. Sonunda bize söylenen ise mevcut durumu bizim tercih
ettiğimiz, sonuçların da bizim tercihlerimiz ile bağlantılı olduğu oluyor.
Üstelik bunu söyleyenler, arasından tercih yapacağımız seçeneklerimizi itina
ile belirleme özgürlüğünü ellerinde tutmakta ısrar edenlerdir. İnsan türünün
mevcut durumu, yüzlerce çeşit ürün içerisinde dolaştığı halde; ürünlerin
kalitesine, fiyatına, doğaya verdiği zarara, gerçek ihtiyaçları karşılayıp
karşılamadığına karar veremeyen, sadece dolaşmak ve parası yetiyorsa alışveriş
yapmaktan başka bir seçeneği olmayan pasif tüketiciler, küresel bir
süpermarketin müşterileri pozisyonuna sıkıştırılmıştır. Hangi ürünü seçersek
seçelim, sonuçta tercih ettiğimiz şey süpermarketin devamlılığı olacaktır.
Hiçbir şey alamamamız durumunda ise, bu durum süpermarket için bir şey
değiştirmeyecek her durumda başka müşteriler bulmak mümkün olacaktır.
Slavoj
Zizek, radikal solun ütopik olduğunu söyleyenlere verilecek en iyi cevabın;
asıl ütopyanın bugünkü neo-liberal konsensüsün ebediyen süreceği inancı olduğunu
söylemektedir. Asıl gerçekçilik verili durumda imkansız gibi görünen için
mücadele edebilmek, mümkün görünenin sınırlarını aşabilme cesaretini
gösterebilmektir.
Bugün
mevcut seçenekler dışında bir seçeneğimiz olmadığı, sistemin bize kendisinin
devamına hizmet edenler dışında hiçbir seçeneği hazır olarak sunmadığı
doğrudur. Ama bu, mevcut seçenekler içerisinden sözde “en iyisini” seçmek
zorunda olduğumuz, başka alternatifimizin olmadığı anlamına gelmez. Başka bir
alternatifimiz vardır: O da “verili
seçenekleri reddedip, yeni seçenekler yaratmak ve koordinatları değiştirebilmek
iradesine sahip olmaktır(2).”
(1) Lenin
Üzerine, Encore Yayınları, Slavoj Zizek
(2) Hemen
Şimdi, Argasdi Kitaplığı, Kolektif
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder