Elektrik ve telefonda çalışan emekçiler geçtiğimiz hafta
süpriz bir greve başladılar.
Aslında ne kadar süpriz sayılmalı bu grev bilemem...
Ne de olsa “Özelleştirme Yasası Meclis’e gelirse süresiz
greve çıkacağız” diye aylar öncesinden ilan etmişti El-Sen ve Tel-Sen...
Gerçi sadece bu iki sendika ilan etmemişti bunu, Sendikal
Platform’un da böyle bir iddiası vardı. Ama
karıştırmayalım eski defterleri...
Elektrik ve telefonda çalışan emekçiler geçtiğimiz hafta
süpriz bir greve başladılar.
Grev süprizdi doğrusu çünkü büyük konuşmak adetten de
olsa bizim buralarda, konuştuğunu yapmak pek umulur şey değildir...
Her iki sendikanın da grevi hükümet tarafından 60 gün
süre ile ertelendi. Bunun üzerine grevlerini direnişe dönüştüren elektrik
emekçileri eylemlerine devam ediyorlar.
Baraka Müzik Topluluğu Sol Anahtarı önce telefon
emekçilerine moral konseri verdi cumartesi gün, sonra da elektrik emekçilerine
bir ziyaret yapıldı pazartesi gecesi...
Pazartesi ben de gittim direniş alanına...
Amansız bir ayazın altında, her türlü olumsuz doğa
koşuluna karşı inançla mücadele ediyor direnişçiler...
Onlarca ateş yakmışlar...
Hem bedenlerini hem de bilinçlerini ısıtıyorlar bu
ateşlerde...
Her ateşin etrafında bir öbek insan...
Şakalaşıyorlar, tartışıyorlar, üzülüyorlar, kızıyorlar...
Dayanışma için gelen her kişiye çocuklar gibi
seviniyorlar...
Ziyareti bitip dönecek olanların arkasından suskunca
bakıyorlar...
Sendika yetkililerinin açıklamalarını yutar gibi dinliyorlar...
Lefkoşa’daki her gelişmeyi büyük bir merakla takip
ediyorlar...
Üretimden gelen gücünü kullanan emekçinin özgüveni de
görülüyor direniş alanında, kabına sığmayan Kıbrıslı Türkün akdenizli coşkusu
da...
Toplumsal bir varlık olan insanın, kendi toplumu
tarafından anlaşılma ümidi de...
Hayretle baktım tek tek ateşlerle aydınlanmış rüzgarlı
meydana...
Okuduğum üniversitenin bahçesinden de dersliklerinden de
fazla bir eğitim alanıydı bu meydan...
Ve hiçbir kitapta yazmayan şeyleri öğreniyordu bu meydanda
insan...
***
Grev sadece hükümete değil, bazı vatandaşlara da süpriz
olmuş...
Dizisini izleyemediği için, klimasını çalıştıramadığı
için, floresanını açamadığı için şikayet edenler var direnişten...
“Hepimizin” olan şeyleri önemsemeyen kendi dar günlük
çıkarlarına odaklanmış kişiler yaratmayı başarmış gibi egemenler...
Tepkilerini hükümete yöneltmek yerine grevcileri
suçlamayı tercih ediyorlar bu kişiler... Yakınmalarının bini bir para...
Oysa işlerini, ekmeklerini korumak için direnişte de olsa
emekçiler aslında çok daha önemli bir şeyi savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin kendi kurumları aracılığı ile bu
topraklarda elektrik üretme, iletişim hizmeti verme hakkını savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin onuru ile bu adada yaşama hakkını
savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin “hayır” deme hakkını, iradesini,
becerisini savunuyorlar.
Diziden de, klimadan da, floresandan da önemli şeyler
bunlar...
Ama anlat anlatabilirsen...
***
Diğer yandan siyasal partilerin de bir süprizi oldu bugün
bize...
7 Nisan 2011 tarihinden beridir Sendikal Platform’u
hizaya sokmaya çalışıyorlardı, en sonunda amaçlarına ulaştılar...
Sendikaların karar aldığı ve partilerin desteklediği
Sendikal Platform bitiyor, partilerin de karar mekanizmalarına dahil olduğu
Toplumsal Varoluş Hareketi başlıyor artık...
Hangi partilerin mi?
Sosyal Güvenlik Yasası’nı geçiren, Göç Yasası’nı getiren,
özelleştirmeye karşı olmadığını her fırsatta tekrarlayan, Lefke Avrupa
Üniversitesi’nde sendikalaşmayı yasaklayan, AKP ile iyi geçinmekle övünen,
Karpaz’a elektriği götüren, “Rumlar Barış İstemez” diyen partilerin...
Tıpkı Bu Memleket Bizim Platformu gibi bir girişim
yaratılıyor kısacası...
Halkımızın barış istencini sömürerek hükümet olup TC’ye
kol kanat germişti böyük solcularımız...
Şimdi de halkımızın neo-liberal politikalara olan
tepkisini sömürerek hükümet olamayı hedefliyorlar...
Ardından da UBP’nin bıraktığı yerden sermayeye hizmet
edeceklerini bilmeyen yok...
Hellimli uzmanları, Ticaret Odası’nın danışmanı...
Örgütlerinin tüm yöneticileri patron, işinsanı...
Emek ve iş dünyasını birleştirmek, iddiaları...
Sağ-sol cepheleşme değil tüm toplumu sömürme; yaşam
tarzları...
Sendikal Platform, bir adım daha ileri gidemediği noktada
teslim oldu bu partilere...
Başka da şansı yoktu belki de... Sonuçta sendikal araçlarla
siyasal mücadele nereye kadar verilebilirdi ki?
Ama işbirlikçi UBP hükümetine karşı mücadele etmek başka
bir şey, aynı işbirlikçiği devam ettireceğini bildiğimiz sözde muhalefete onay
vermek başka...
***
Cumartesi telefon emekçilerinin dilinde sadece 30 Ocak
eylemi vardı...
Pazartesi elektrik emekçilerinin dilinde de sadece 30
Ocak eylemi vardı...
Belli ki 30 Ocak, onbinlerin meydanlara doluştuğu ve var
olan rejime güçlü bir hayır dediği tarihi bir gün olacak...
Devrimciler de kendi duruşlarıyla orada olacaklar.
Ancak eylemin genel sloganlarından, taleplerinden şikayet
etmeye de hakkımız yok, biliyoruz...
Bildiğimiz bir şey daha var...
2005’ten sonra yaşanan hayal kırklığı, karamsar bir
savrukluğa neden olmuştu halk güçleri içinde...
Bir sonraki hayal kırıklığı ise öyle olmayacak...
Hele bir tekerrür ettirsinler tarihi...
Bu kez hazırlıklıyız ve bizim de bazı süprizlerimiz
olacak işbirlikçilere...
Hem hükümettekilere hem de muhalefettekilere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder