25 Ocak 2012 Çarşamba

Elektrik, Telefon ve Süprizler



Elektrik ve telefonda çalışan emekçiler geçtiğimiz hafta süpriz bir greve başladılar.
Aslında ne kadar süpriz sayılmalı bu grev bilemem...
Ne de olsa “Özelleştirme Yasası Meclis’e gelirse süresiz greve çıkacağız” diye aylar öncesinden ilan etmişti El-Sen ve Tel-Sen...
Gerçi sadece bu iki sendika ilan etmemişti bunu, Sendikal Platform’un da böyle bir iddiası vardı. Ama  karıştırmayalım eski defterleri...
Elektrik ve telefonda çalışan emekçiler geçtiğimiz hafta süpriz bir greve başladılar.
Grev süprizdi doğrusu çünkü büyük konuşmak adetten de olsa bizim buralarda, konuştuğunu yapmak pek umulur şey değildir...

Her iki sendikanın da grevi hükümet tarafından 60 gün süre ile ertelendi. Bunun üzerine grevlerini direnişe dönüştüren elektrik emekçileri eylemlerine devam ediyorlar.
Baraka Müzik Topluluğu Sol Anahtarı önce telefon emekçilerine moral konseri verdi cumartesi gün, sonra da elektrik emekçilerine bir ziyaret yapıldı pazartesi gecesi...
Pazartesi ben de gittim direniş alanına...
Amansız bir ayazın altında, her türlü olumsuz doğa koşuluna karşı inançla mücadele ediyor direnişçiler...
Onlarca ateş yakmışlar...
Hem bedenlerini hem de bilinçlerini ısıtıyorlar bu ateşlerde...
Her ateşin etrafında bir öbek insan...
Şakalaşıyorlar, tartışıyorlar, üzülüyorlar, kızıyorlar...
Dayanışma için gelen her kişiye çocuklar gibi seviniyorlar...
Ziyareti bitip dönecek olanların arkasından suskunca bakıyorlar...
Sendika yetkililerinin açıklamalarını yutar gibi dinliyorlar...
Lefkoşa’daki her gelişmeyi büyük bir merakla takip ediyorlar...
Üretimden gelen gücünü kullanan emekçinin özgüveni de görülüyor direniş alanında, kabına sığmayan Kıbrıslı Türkün akdenizli coşkusu da...
Toplumsal bir varlık olan insanın, kendi toplumu tarafından anlaşılma ümidi de...
Hayretle baktım tek tek ateşlerle aydınlanmış rüzgarlı meydana...
Okuduğum üniversitenin bahçesinden de dersliklerinden de fazla bir eğitim alanıydı bu meydan...
Ve hiçbir kitapta yazmayan şeyleri öğreniyordu bu meydanda insan...
***
Grev sadece hükümete değil, bazı vatandaşlara da süpriz olmuş...
Dizisini izleyemediği için, klimasını çalıştıramadığı için, floresanını açamadığı için şikayet edenler var direnişten...
“Hepimizin” olan şeyleri önemsemeyen kendi dar günlük çıkarlarına odaklanmış kişiler yaratmayı başarmış gibi egemenler...
Tepkilerini hükümete yöneltmek yerine grevcileri suçlamayı tercih ediyorlar bu kişiler... Yakınmalarının bini bir para...
Oysa işlerini, ekmeklerini korumak için direnişte de olsa emekçiler aslında çok daha önemli bir şeyi savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin kendi kurumları aracılığı ile bu topraklarda elektrik üretme, iletişim hizmeti verme hakkını savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin onuru ile bu adada yaşama hakkını savunuyorlar...
Kıbrıslı Türklerin “hayır” deme hakkını, iradesini, becerisini savunuyorlar.
Diziden de, klimadan da, floresandan da önemli şeyler bunlar...
Ama anlat anlatabilirsen...
***
Diğer yandan siyasal partilerin de bir süprizi oldu bugün bize...
7 Nisan 2011 tarihinden beridir Sendikal Platform’u hizaya sokmaya çalışıyorlardı, en sonunda amaçlarına ulaştılar...
Sendikaların karar aldığı ve partilerin desteklediği Sendikal Platform bitiyor, partilerin de karar mekanizmalarına dahil olduğu Toplumsal Varoluş Hareketi başlıyor artık...
Hangi partilerin mi?
Sosyal Güvenlik Yasası’nı geçiren, Göç Yasası’nı getiren, özelleştirmeye karşı olmadığını her fırsatta tekrarlayan, Lefke Avrupa Üniversitesi’nde sendikalaşmayı yasaklayan, AKP ile iyi geçinmekle övünen, Karpaz’a elektriği götüren, “Rumlar Barış İstemez” diyen partilerin...
Tıpkı Bu Memleket Bizim Platformu gibi bir girişim yaratılıyor kısacası...
Halkımızın barış istencini sömürerek hükümet olup TC’ye kol kanat germişti böyük solcularımız...
Şimdi de halkımızın neo-liberal politikalara olan tepkisini sömürerek hükümet olamayı hedefliyorlar...
Ardından da UBP’nin bıraktığı yerden sermayeye hizmet edeceklerini bilmeyen yok...
Hellimli uzmanları, Ticaret Odası’nın danışmanı...
Örgütlerinin tüm yöneticileri patron, işinsanı...
Emek ve iş dünyasını birleştirmek, iddiaları...
Sağ-sol cepheleşme değil tüm toplumu sömürme; yaşam tarzları...
Sendikal Platform, bir adım daha ileri gidemediği noktada teslim oldu bu partilere...
Başka da şansı yoktu belki de... Sonuçta sendikal araçlarla siyasal mücadele nereye kadar verilebilirdi ki?
Ama işbirlikçi UBP hükümetine karşı mücadele etmek başka bir şey, aynı işbirlikçiği devam ettireceğini bildiğimiz sözde muhalefete onay vermek başka...
***
Cumartesi telefon emekçilerinin dilinde sadece 30 Ocak eylemi vardı...
Pazartesi elektrik emekçilerinin dilinde de sadece 30 Ocak eylemi vardı...
Belli ki 30 Ocak, onbinlerin meydanlara doluştuğu ve var olan rejime güçlü bir hayır dediği tarihi bir gün olacak...
Devrimciler de kendi duruşlarıyla orada olacaklar.
Ancak eylemin genel sloganlarından, taleplerinden şikayet etmeye de hakkımız yok, biliyoruz...
Bildiğimiz bir şey daha var...
2005’ten sonra yaşanan hayal kırklığı, karamsar bir savrukluğa neden olmuştu halk güçleri içinde...
Bir sonraki hayal kırıklığı ise öyle olmayacak...
Hele bir tekerrür ettirsinler tarihi...
Bu kez hazırlıklıyız ve bizim de bazı süprizlerimiz olacak işbirlikçilere...
Hem hükümettekilere hem de muhalefettekilere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder