10 Ağustos 2005 Çarşamba

Kayıplarımız da Acılarımız da Ortak



* Savaşa Hayır Koalisyonu-Kıbrıs’ın, savaşın masum kurbanlarını anmak ve ölümlerden dolayı her toplumun kendi üzerine düşen sorumluluğu kabul etmesini sağlamak amacıyla düzenlediği etkinlik büyük bir ilgi gördü


Kıbrıs’ta çeşitli tarihlerde yaşanan savaşlarda birçok Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum öldürülmüştür. Bu insanlar, adanın emperyalist paylaşımını sağlamak yönünde oluşturulan faşist örgütler eliyle öldürülmüşler ancak bu ölümler tarih boyunca Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların ayrılıkları yönünde bir araç olarak kullanılmıştır.
Her iki yandaki faşist, milliyetçi örgütlenmeler ölümlerin sorumlusu, emperyalist devletlerin tetikçileri oldukları halde, masum insanların ölüleri üzerinden kendi probagandalarını yapmaya devam etmiştirler.
Buna karşılık, adamızda dostluk ve kardeşlik üzerinden birarada yaşamı özleyen barışçı örgütlerimiz, bu masum kurbanları sahiplenmek yerine, onları millitetçiliğin alanı olarak görmüşler ve bu konuda sessiz kalmışlardır. Oysa, öldürülen masum kurbanlar bu adanın insanlarıdırlar. Bu adada yaratılmış çatışmaların, milliyetçiliğin ve faşizmin kurbanlarıdırlar. Aileleri, arkadaşları ve çevreleri üzerinde yaratılan şövenist probaganda ile bölünmüşlüğe alet kılınmaktadırlar. Masum ölüler üzerinden ekilen nefret tohumları halklar arasında olası barışın gelecekteki en büyük düşmanı olma potansiyelindedir.
Kuzey’den Baraka Kültür Merkezi, YKP ve Çirkef Dergisi’nin dahil olduğu “Savaşa Hayır Koalisyonu-Kıbrıs” tüm bunların bilinciyle, bu yıl üçüncü kez bir etkinlik düzenledi. Savaşın masum kurbanlarını anmak ve ölümlerden dolayı her toplumun kendi üzerine düşen sorumluluğu kabul etmesini sağlamak amacıyla düzenlenen etkinlik büyük bir ilgi gördü.
27 Temmuz 2005 Çarşamba saat 19:30’dan itibaren 200’e yakın Kıbrıslı Türk ve Rum Güney Lefkoşa’daki Intercollage Sinema Studyosunda buluşmaya başladılar. Kalabalık arasında hiç savaş görmemiş gençlerden, ailesinin tamamını çatışmalarda kaybetmiş yaşlılara kadar her yaş grubundan, cinsiyetten ve etnik gruptan insan vardı. Bu insanların ortak noktası; yapılan konuşmalarda da değinildiği gibi, gelecekte bu adada birlikte yaşamak isteyen şövenizm karşıtı, barışsever insanlar olmalarıydı.
Katılımcılara açık olan kürsü vasıtasıyla, yakınlarını kaybetmiş aile fertleri söz alarak; “masum kurbanların, bölünmüşlüğün değil adanın birleşmesinin aracı olmasını” istediklerini anlattılar. Bu, salonda olan herkesin paylaştığı bir istekti. Çünkü Kıbrıslı Türklerin ve Rumların başta gelen ortak noktalarından birisi de masum aile fertlerini kaybetmenin acısıdır. Bunun için her iki halk da birbirinin acısını çok iyi anlayabilir ve savaşa değil barışa yönelebilir.
Gecenin devamında savaşlarda aile fertlerini kaybetmiş insanlar birbirlerine çiçekler verdi ve İki Toplumlu Koro Türkçe, Rumca şarkılar söyledi.
Milliyetçiliğin ve Faşizmin her zaman kendisine bir düşman aradığını, düşmanı olmadan kendini tarif edemediğini bilen insanlar olarak, salondan ayrılırken Rum ve Türk dostlarımızla attığımız bu önemli adımın gururunu taşıyorduk. Adamızın yeniden birleştirilmesi ve iki halkın ortak geçmişine, ortak kültürüne dayanarak barış içinde yaşaması yolunda, kayıplarımızın da acılarımızın da ortak olduğunu bir kez daha gördük. Geleceği kurarken geçmişin acılarını görmezden gelmenin değil, ötekinin acısını kendi acımız olarak sahiplenmenin bilincini tazeledik. Tüm kayıpları kendi kayıplarımız olarak sahiplenerek barış için bir adım daha attık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder