Hem
tanklar yürüdü hem dualar okundu.
Hem
silahlar sergilendi hem İslam’ın huzur ve barış dini olduğu anlatıldı.
Hem paşalar
gururlandı hem hocalar onurlandı.
Tam
Türk-İslam sentezine uygun bir gün geçirdik kısacası...
İsteyen Dr.
Fazıl Küçük Bulvarı’na koştu elinde bayrağı, isteyen bayram namazına...
Kimsecikler
kıskanmadı kimsecikleri herkes mutlu oldu!
Bırakın
iki bayramı, siz içinizde tek bayramlık olsun coşku hissettiniz mi?
Askeri
törenlerde ve “milli bayramlarda” izleyenlerin yürüyenlerden az olduğu bir
gerçek. Biraz da bu yüzden “Türklüğümüzü” ispatlamamız isteniyor ya bizden. Peki
“dini bayram” coşkusu nasıldı?
Elbette
hafta içi tatil yapmanın, yakınları görmenin, dinlenmenin veya eğlenmenin
ferahlığını hissetmişsinizdir. Şöyle üç dört gün tatil yapmak, şehirden kaçmak,
denize girmek, kafa dinlemek kime iyi gelmez ki?
Peki tüm
bunları bayram olmadan da yapabilseydiniz gene aynı ferahlık olmaz mıydı
içinizde?
Ve bizi
hem “milli” hem de “dini” olarak birbirimize “bağlayan” bu bayramda, markette
çalışan kasiyerin durumu neden değişmedi? O neden ferahlayamadı birazcık acaba?
Şu hem
“milli” hem de “dini” bayramımızda TAŞEL işçilerinin hala grev alanında olması
konusunda ne düşünüyorsunuz? Onlar “bizim milletten” ve “bizim dinden” değiler
mi acaba?
“Milli” ve
“dini” coşkumuz geçince; yükselen döviz, eriyen TL, petrol ve doğal gaz
gerilimi ile tırmanan hamaset, yükselen emeklilik yaşı, çeşitlenen kimlik
renkleri, maaşını alamayan LAÜ emekçileri, Doğa’ya satılan DAÜ Koleji, KTHY
mağdurları ve doğası talan edilen yurdumuzun durumunda ne değişiklikler olur
dersiniz?
Neye
faydası oldu bu “bayramlar”ın? Daha doğrusu neyin bayramlarıdır bunlar?
Tatil
yapmak, en azından çalışmamak güzeldi tabii. Mutlu değilsek işimizde ve bir
amaca hizmet ettiğimiz hissettirilmiyorsa bize, kısacası duygusal ve bedenen
sömürülüyorsak çalışmak nasıl mutluluk versin? Çalışmak bir “iş”se, iş de “maaş”dan
ibaretse neden tatil çekici gelmesin? Söz hakkı, yetki ve karar hakkı yoksa
insanın çalıştığı iş yerinde, çalışmak neden “maaş”tan daha fazlası olsun?
Ülkenin yönetimi başka elllerdeyken, “iş yerlerinin” yönetimi nasıl bizim
elimizde olsun?
“Bayram” ne
demek sahi bu ülkede? Yetişkinler için tatil, çocuklar için şeker ve oyun,
yaşlılar için de birazcık saygı ve sevgi... Fena şeyler değil ki bunlar...
Hatta belki de en çok ihtiyacımız olan şeyler bu günlerde... Ama ihtiyaç
denebilse bile, “bayram”lık mıdırlar gene de?
Bayram
nedir sahi?
Yoğun bir
çabanın sonunda, fırtınları aşan bir gemi karaya ulaştığında sağ kalanlar
bayram eder... Bir hasat mevsimi bitip de ürününü toplayan üretici bayram
eder... Tüm bir yılın sonunda eve karnesini kırıksız getiren çocuk bayram
eder... Sevdiklerinin yanında yaşlanan bir insan bayram eder... Düşmanı kovup
ülkesini kendi için bir vatan yapan insanlar bayram eder... Kısacası geçmişte
harcadığı emeğin sonucunu alan ve bu emekle geleceğe daha bir umutla bakan
insanlar bayram eder...
Toplumsal
varoluş mücadelesinin ortasında, Türkiye’nin stratejik çıkarları gereği gerilim
ve çatışma ortamına sürüklenen biz Kıbrıslı Türkler için bayramın sırası değil
daha.
Şimdi biz,
sert rüzgarlarla savrulan gemimizin yelken direğine omuz vermeliyiz.
Şimdi biz,
toprağımızı sürüp tohumlarımızı savurmalıyız memleketimize.
Şimdi biz,
kafamız kitabın içinde harıl harıl okumalıyız.
Şimdi biz,
göç eden sevdiklerimizi yanımızda tutmalıyız.
Şimdi biz,
bu ülkeyi onu sevenlerin vatanı yapmalıyız.
Bizler,
bunaltıcı işimizden kafamızı kaldırıp bir nefes aldık. Çocuklarımıza ve
sevdiklerimize biraz daha fazla zaman ayrıdık sadece... Bayram değildir bu...
Ne zaman
ki, sırtımıza yüklenen yükü, alnımıza çalınan karayı, yüzümüze savrulan tokadı,
onurumuza dokunan sözü ve yakamıza uzanan eli aşacağız...
Ne zaman
ki kendi kararlarımızı alıp, kendi hatalarımızı yapıp, kendi doğrularımızı
bulacağız...
Ne zaman
ki mahkumu olduğumuz geçmişimizi yenip artık geleceğe umutla bakacağız...
İşte biz o
zaman bayram yapacağız.
Ve o
bayram, bir tatilden ibaret olmayacak. O bayram bizi iliklerimize kadar
hissedeceğimiz bir coşkuyla dolduracak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder