31 Ağustos 2011 Çarşamba

Bayram Coşkusu



İki “bayram” birden yaşadık dün... Biri “milli bayram”, diğeri “dini bayram”...
Hem tanklar yürüdü hem dualar okundu.
Hem silahlar sergilendi hem İslam’ın huzur ve barış dini olduğu anlatıldı.
Hem paşalar gururlandı hem hocalar onurlandı.
Tam Türk-İslam sentezine uygun bir gün geçirdik kısacası...
İsteyen Dr. Fazıl Küçük Bulvarı’na koştu elinde bayrağı, isteyen bayram namazına...
Kimsecikler kıskanmadı kimsecikleri herkes mutlu oldu!
Bırakın iki bayramı, siz içinizde tek bayramlık olsun coşku hissettiniz mi?

Askeri törenlerde ve “milli bayramlarda” izleyenlerin yürüyenlerden az olduğu bir gerçek. Biraz da bu yüzden “Türklüğümüzü” ispatlamamız isteniyor ya bizden. Peki “dini bayram” coşkusu nasıldı?
Elbette hafta içi tatil yapmanın, yakınları görmenin, dinlenmenin veya eğlenmenin ferahlığını hissetmişsinizdir. Şöyle üç dört gün tatil yapmak, şehirden kaçmak, denize girmek, kafa dinlemek kime iyi gelmez ki?
Peki tüm bunları bayram olmadan da yapabilseydiniz gene aynı ferahlık olmaz mıydı içinizde?
Ve bizi hem “milli” hem de “dini” olarak birbirimize “bağlayan” bu bayramda, markette çalışan kasiyerin durumu neden değişmedi? O neden ferahlayamadı birazcık acaba?
Şu hem “milli” hem de “dini” bayramımızda TAŞEL işçilerinin hala grev alanında olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Onlar “bizim milletten” ve “bizim dinden” değiler mi acaba?
“Milli” ve “dini” coşkumuz geçince; yükselen döviz, eriyen TL, petrol ve doğal gaz gerilimi ile tırmanan hamaset, yükselen emeklilik yaşı, çeşitlenen kimlik renkleri, maaşını alamayan LAÜ emekçileri, Doğa’ya satılan DAÜ Koleji, KTHY mağdurları ve doğası talan edilen yurdumuzun durumunda ne değişiklikler olur dersiniz?
Neye faydası oldu bu “bayramlar”ın? Daha doğrusu neyin bayramlarıdır bunlar?
Tatil yapmak, en azından çalışmamak güzeldi tabii. Mutlu değilsek işimizde ve bir amaca hizmet ettiğimiz hissettirilmiyorsa bize, kısacası duygusal ve bedenen sömürülüyorsak çalışmak nasıl mutluluk versin? Çalışmak bir “iş”se, iş de “maaş”dan ibaretse neden tatil çekici gelmesin? Söz hakkı, yetki ve karar hakkı yoksa insanın çalıştığı iş yerinde, çalışmak neden “maaş”tan daha fazlası olsun? Ülkenin yönetimi başka elllerdeyken, “iş yerlerinin” yönetimi nasıl bizim elimizde olsun?
“Bayram” ne demek sahi bu ülkede? Yetişkinler için tatil, çocuklar için şeker ve oyun, yaşlılar için de birazcık saygı ve sevgi... Fena şeyler değil ki bunlar... Hatta belki de en çok ihtiyacımız olan şeyler bu günlerde... Ama ihtiyaç denebilse bile, “bayram”lık mıdırlar gene de?
Bayram nedir sahi?
Yoğun bir çabanın sonunda, fırtınları aşan bir gemi karaya ulaştığında sağ kalanlar bayram eder... Bir hasat mevsimi bitip de ürününü toplayan üretici bayram eder... Tüm bir yılın sonunda eve karnesini kırıksız getiren çocuk bayram eder... Sevdiklerinin yanında yaşlanan bir insan bayram eder... Düşmanı kovup ülkesini kendi için bir vatan yapan insanlar bayram eder... Kısacası geçmişte harcadığı emeğin sonucunu alan ve bu emekle geleceğe daha bir umutla bakan insanlar bayram eder...
Toplumsal varoluş mücadelesinin ortasında, Türkiye’nin stratejik çıkarları gereği gerilim ve çatışma ortamına sürüklenen biz Kıbrıslı Türkler için bayramın sırası değil daha.
Şimdi biz, sert rüzgarlarla savrulan gemimizin yelken direğine omuz vermeliyiz.
Şimdi biz, toprağımızı sürüp tohumlarımızı savurmalıyız memleketimize.
Şimdi biz, kafamız kitabın içinde harıl harıl okumalıyız.
Şimdi biz, göç eden sevdiklerimizi yanımızda tutmalıyız.
Şimdi biz, bu ülkeyi onu sevenlerin vatanı yapmalıyız.
Bizler, bunaltıcı işimizden kafamızı kaldırıp bir nefes aldık. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize biraz daha fazla zaman ayrıdık sadece... Bayram değildir bu...
Ne zaman ki, sırtımıza yüklenen yükü, alnımıza çalınan karayı, yüzümüze savrulan tokadı, onurumuza dokunan sözü ve yakamıza uzanan eli aşacağız...
Ne zaman ki kendi kararlarımızı alıp, kendi hatalarımızı yapıp, kendi doğrularımızı bulacağız...
Ne zaman ki mahkumu olduğumuz geçmişimizi yenip artık geleceğe umutla  bakacağız...
İşte biz o zaman bayram yapacağız.
Ve o bayram, bir tatilden ibaret olmayacak. O bayram bizi iliklerimize kadar hissedeceğimiz bir coşkuyla dolduracak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder