1 Temmuz 2009 Çarşamba

Bu Oyunlara Tokuz

Ülkemizi yıllarca har vurup harman savurarak yönetmiş olan UBP, bir dönem muhalefette kaldıktan sonra yeniden iktidara geldi. Şimdi bizlere inandırılmak istenen daha önce “güllük gülistanlık” olan ülkenin sadece altı yılda harabeye döndüğüdür.
Seçimden önce bizlere cennet vaat eden UBP, şimdi bütçede var olan açığın çok büyük olduğunu ve sözlerini yerine getirememe sebebinin geçmiş dönem hükümetlerin icraatları olduğunu anlatmaktan icraat yapmaya fırsat bulamıyor. Kısacası verilen sözlerin tutulmasından vazgeçin, eldeki haklardan bile feragat etmemiz isteniyor.

Emekçilerin bu oyunlara karnı toktur. Değişen hükümetlerin “enkaz devraldık” söylemleri altında emekçilerin haklarına saldırması ilk kez karşılaştığımız yeni bir şey değildir. Aynı söylemleri bir önceki hükümet değişiminden sonra da dinlemiştik. Her gelen hükümet, bir öncekini suçlayarak emekçilerin haklarına saldırır. Bu süreçte her zaman bedel ödeyen emekçiler olur.
Eğer hükümet verdiği sözleri yerine getiremeyecek, halkın taleplerini karşılayamayacak durumdaysa bir an önce yapamayacağı işte ısrar etmeden istifa etmelidir. Beceremeyeceğiniz işi yapmanız için size yalvaran yoktur. Sizsiz de başımızın çaresine gayet iyi bakacağımızı biliniz ve bizim için kaygılanmayınız. Yok eğer niyetiniz bizleri “ah vay” söylemleri ile oyalayarak, esas işiniz olan hakların sermayeye peşkeş çekilmesini yürütmekse, o zaman da bilmelisiniz ki bizim bu oyunlara karnımız toktur.
Bu bağlamda kamu emekçileri olarak örgütlü bulunduğumuz sendikaların, maliye bakanı ile hiçbir sonuca bağlanmayacağı görüşmelerde ısrar etmemesi gerektiğinin de altını çizmek gerekiyor. Görünen odur ki, maliye bakanı sendikalarımız ile olan görüşmeleri sızlanmak ve kendini acındırmak için bir zemin olarak değerlendiriyor. “Yetkili” sendikalar ile yapılan her görüşme sonrasında gazetelere yansıyan haberler emekçilerin sıkıntıları ve hakları ve talepleri ile ilgili olanlar değil, tam aksine hükümetin “sıkıntıları” ile ilgili olanlar oluyor. Bu durumda sendikaların kendilerini hükümete kullandırmaması ve biz kamu emekçilerinin haklarını savunma yükümlülüklerini yerine getirmek üzere harekete geçmesi gerekiyor.
Bu süreçte sendikalar arasında yapay olarak yartılmış yetkili sendika - yetkili olmayan sendika ayrımlarının kırılması da büyük önem arzetmektedir. “Yetkili” sendikaların “yetkisiz sendikalarla istişare halinde olması ve düzenli toplantılar aracılığı ile koordinasyon sağlaması, hükümetin emekçilerin birbirine düşürmesinin önüne geçecektir.
Kapalı kapılar ardında, kadife koltuklarda ve klimalı salonlarda yapılan görüşmeler, kamu emekçilerinin sorunlarını çözemeyecektir. Sendikalar, bakanlarla ve kendilerini yetkilendirmiş yöneticilerle değil; emekçilerle görüşmeli, emekçilerle birlikte hak alma mücadelesine girişmelidir.
Bunun için de örgütlenme, bilinçlenme ve mücadele süreçlerine önem verilmelidir. UBP hükümetinin yeniden sahneye koyduğu “acındırma oyununa” karnımız toktur. Sendikalarımız anlamsız görüşmeleri bir yana bırakarak asli görevlerine yani emekçilerin hakkını savunmaya odaklanmalıdırlar.
Biz kamu emekçilerine düşen görev ise sendikalarımızı mücadeleci bir yapıya büründürmek üzere baskı yapmaktır. Sendikasız tüm kamu emekçilerinin de vakit kaybetmeden örgütlenmesi ve sendikalar içine girerek bu fikirleri yayması büyük önem arzetmektedir. Hükümetin oyununu bozmak için örgütlü olmak gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder