3 Temmuz 2009 Cuma

Kıbrıslı Türk Solu Ve Gençlik



Kıbrıslı Türk solunun alanlar mücadelesine bakışı genel olarak çarpıktır. Gençlik, kadın, işçi, kamu emekçisi vb. mücadeleleri küçümseyen Kıbrıslı Türk solu, yasal parti çalışmasından öte herhangi bir siyasal faaliyeti gereksiz görür. Tüm alanları yasal partiye tabi kılan bu anlayış, solumuzun pratiğinin temel bir parçasıdır.
Öyle ki partilerin “kadın kolları”, “gençlik kolları” gibi organları vardır ve el-ayak işleri bu organlar aracılığı ile gördürülür. Seçim dönemlerinde oy toplamak maksatlı ev ziyaretleri, balolar ve çaylar organize etmek “bayanlara” biçilen görevdir. Gençler ise yine seçim dönemlerine özgü bir iki aylık ömrü olan “dergiler” aracılığı ile “örgütlenerek”, bayrak sallamak, pankart tutmak, alan düzenlemesi, afişleme, bildiri dağıtımı gibi hammalık işleri ile görevlendirilirler. Teker teker sendikaların birer parti örgütü gibi çalıştırılmasında en başarılı olan sol yapı CTP’dir. Bu konuda CTP ile yarışamayacağını anlayan diğer partiler, sendikal çalışmayı neredeyse tamamen CTP’ye terk etmiştir ve bu alanda kendi gücü ile bağımsızlığını koruyabilmiş olan 1-2 sendikaya kuyrukçuluk yapmak dışında herhangi bir pratikten yoksundurlar.
Bu durumun ortaya çıkmasında en temel neden devrimci mücadelenin üç temel unsuru; ekonomik-demokratik mücadele, ideolojik mücadele ve politik mücadelenin bütünlüklü bir çözümlemeye tabi tutulmamasıdır. Böylesi bir bütünlüklü bakışın yokluğunda Kıbrıslı Türk solu her türlü “mücadeleyi” yasal partinin günlük ihtiyaçları ve medyanın “kullanılması” aracılığı ile yürütür. Ülkemizde medya bir haftalığına sussa halkın soldan haberi olmayacaktır çünkü “mücadelenin” neredeyse tamamı basına verilen demeçlerden oluşmaktadır. Organize edilen eylemler ise tamamen medyada yer bulma amacı ile gerçekleştirilir ve neredeyse hiçbir eylem, (medyada yer bulsun veya bulmasın) somut bir sorunun yerelindeki öznelerle buluşmak amacını gütmez.
Oysa Kıbrıslı Türk solu köken itibariyle gençlik hareketinden doğmuştur bile denilebilir. Bugünkü sol yelpazeyi şekillendiren üç ana damarın ikisi gençlik mücadelesinden gelmiştir. Kıbrıs’a özgü ilişki ve çelişkilerin sonucu olarak ortaya çıkan TKP ve devamcısı yapıları bir yana bırakırsak, revizyonist (CTP) siyaset ve devrimci (Halk-Der) siyasetin ana örgütsel omurgaları Türkiye’de yüksek öğrenimini yaparken solculaşan unsurlardan oluşmuştur. Revizyonist çizgi en başından beridir herhangi bir alan örgütünün bağımsızlığını kabul etmediği gibi gençlik mücadelesini de özel önemde bir mücadele alanı olarak bile görmemekteydi. Bu bağlamda CTP, BKP gibi partilerin gençliği kollar içerisinde yasal partiye tabi bir unsur olarak görmesi “normal” kabul edilebilir. Bu siyasal bakış açısı “kendi gençlerini” partiye tabi kılarken, “bağımsız” görünümlü örgütlenmeler yaratarak (Adalı Gençlik vb.) kadrolarını buradan devşireceği taze unsurlarla besler. Ancak devrimci siyasetlerde özellikle önem verilen “bağımsız gençlik örgütlenmesi” meselesinin daha sonra YKP gibi partilerde oluşturulan örgütlenmeler aracılığı ile (YKP Gençlik) nasıl berhava edildiği özellikle ilginç bir olgudur. Kısacası revizyonist, devrimci veya Kıbrıs koşullarına özgü yöntemlerle oluşmuş bütün sol partilerin ortak noktası; (sonuna “kol” ekini eklesin veya eklemesin) partiye bağlı gençlik örgütleri oluşturmak ve parti dışı gençlik örgütlenmelerini de sadece kendi hegomonyası altındaysa olumlayarak buralardan kadro devşirmektir.
Bağımsız gençlik örgütlenmesi fikriyatı ise, gençliğin en genel çıkarlarının savunulacağı özgür bir örgütlenme alanını ön varsayar. Böylesi bir örgütlenmede (tüm diğer alan örgütlenmelerinde olduğu gibi) gençlik içerisindeki tüm farklı sol felsefelerin bulunabilmesi ve önderlik mücadelesi verebilmesine uygun bir demokratik mekanizma hakim kılınmalıdır. Gençliğin kendi dinamizmi içerisinden ileriye fırlayan kendi öz kadroları aracılığı ile yürütülecek mücadeleler çeşitli alt başlıkları içerebilir: Yüksek öğrenim gençliği, liseli gençlik, çalışan gençlik vb. Ancak burada kıskançlıkla savunulması gereken nokta örgütsel bağımsızlık yani örgütlenmenin herhangi bir partinin yolunu açan bir arca dönüştürülmemesi noktasıdır.
Kısa bir gözlemle bile görülebilecek olan parti gençlik kollarında “siyasallaşan” gençlerin, gençliğe özgü sorunlarla neredeyse hiçbir bağının kalmadığı, yöneticilerin kararlarını uygulayan basit birer kuklaya dönüştükleridir. Bu dönüşümün henüz tam anlamı ile tamamlanmadığı dönemlerde gençlik örgütlerinin toplantılarında üretilen “ortak kararların”, parti merkez organlarında “onaylanmaması” sonucunda, “tükürdüğünü yalayan” gençlerin onurları fazlası ile kırıldı. Ancak şimdilerde dönüşüm tamamlandığı ve gençler emirleri uygulamayı “parti disiplini” kabul ettikleri için, neredeye hiçbir toplantıda hiçbir gençlik örgütü bağlayıcı bir karar alamamakta, “önce bir içeri sormak” gerektiğini açık açık söyleyerek topantılarda “gözlemci” rolünden öteye gidememektedir.
Dinamizm, isyan ve kabına sığmazlıkla tanımlanan gençler; kendilerinin üstündeki mekanizmaların dikte ettirdiğini savunan birer bürokrata dönüştürülmüşlerdir. Ne mensubu bulundukları partiler gençlerin alacağı kararlara güvenmektedir ne de kendileri alacakları kararın partiye uyup uymadığından emin olabilmektedir. Aslında bu durum çoğu zaman partili gençlerin bilgisizliğinden değil, partilerinin ilkesiz ama konjektüre göre tavır alan sözde taktiklerinden kaynaklanmaktadır. Yasal particiliğin gerektirdiği ayak oyunlarına ve yanıltmacalara adapte olamayan birçok genç, seçim döneminin heyecan dalgası söner sönmez depoltize olarak günlük hayatına geri dönmektedir. Yasal parti felsefesini ve çıkara göre şekil değiştirmeyi benimseyen “en yetenekliler” ise ya parti hiyerarşisinde hızla yükselmekte ya da kişisel hırslarına uygun bir rota takip ederek partiden partiye dolaşmaktadır. Öyle ki ülkemiz sol partilerinde 20 yaşına gelmeden 1-2 parti değiştiren genç sayısı hiç de az değildir.
Ülkemizde devrimci bir parti yaratılması mücadelesi, bu partinin içinden doğup büyüyeceği devrimci hareketin yaratılmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Devrimci bir hareketin yaşam kaynağı ise bağımsız alan örgütlülükleridir. Yani bağımsız kadın örgütlenmesi, bağımsız sendikal örgütlenme ve bağımsız gençlik örgütlenmesi.
Gençlik örgütlenmeleri bağımsız hareket edebildikleri dönemlerde ülkemiz siyasetine kalıcı izler bırakmışlardır. Hiç bir tabuyu kabul etmeyen, sorgulayan, değiştiren, devindiren ve yaratıcı bir güçle her zorluğun karşısına cesaretle çıkan gençlerin bu topraklarda söyleyecekleri sözler, eyleyecekleri işler henüz bitmemiştir. Bugün önümüzde duran görev; gençliğe hakettiği onuru yeniden kazandıracak bağımsız bir duruşu yeniden yaygınlaştırmaktır. Kıbrıslı Türk solunun içinde bulunduğu tıkanıklığını aşmasını sağlayacak olan da, halkımızı geleceğe umutla baktıracak olan da budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder