30 Temmuz 2009 Perşembe

Hodri Meydan

CTP-ÖRP hükümetinden sonra şimdi de UBP hükümeti; AKP’nin talimatlarını uygulamaya memur edildi. Bu doğrultuda kamu emekçilerinin kazanılmış haklarına kapsamlı bir saldırı başlatıldı. Emekçinin kararlılığını ve gücünü sınamaya niyetli olanlara sesleniyoruz: Hodri Meydan

Daha seçimlerden önce AKP tarafından hazırlanan ve biz emekçilerin her türlü kazanılmış hakkını geri götürmeyi hedefleyen paket, Ankara’nın yeni memuru UBP tarafından parça parça uygulamaya konuluyor.
İlk uygulama Eşel Mobil sisteminin sulandırılması yolu ile başlatıldı. 2 ayda bir kez devlet tarafından belirlenen hayat pahalılığının kamu emekçilerinin maaşlarına artışlar olarak yansımasını öngören Eşel Mobil sistemi, Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulan bir kararname ile 6 ayda bire çekildi. Ayrıca 6 ayda bir kez yapılacak olan bu artışlar bir önceki yılın hayat pahalılığı rakamları üzerinden yapılacak. 2,5 yıldan beridir maaşlara hiçbir artışın verilmediği göz önünde bulundurulursa kamu emekçilerinin alım gücünü bir nebze olsun ferahlatan Eşel Mobil sisteminin tamamen kaldırılması yolundaki bu adımların, biz emekçileri ne kadar yakından ilgilendirdiği görülebilir.
Daha Eşel Mobil’de yaratılan olumsuzlukların değerlendirilmesi yapılamadan hükümet, aldığı talimatları canı gönülden uygulayarak Ek Mesai konusunda yeni bir yasadışılığa imza attı. Yine bir yasa gücünde kararname yayınlayarak kamu emekçilerinin mesai saatleri dışında verdikleri hizmetlerin bedellerini kısıtlayan bir uygulamaya gidildi. Buna göre kamu emekçileri normal mesaileri dışında kendilerinden hizmet talep eden devlet tarafından eskiye göre daha az ücretlerle ödenecekler. Hafta içi ek mesailer için 1’e 1.5 ve hafta sonu ek mesailer için 1’e 2 olan ücretlendirme, çeşitli katsayılara bağlanarak aşağıya çekildi. Böylece biz emekçilerin hizmetinin ücreti düşürülmüş oluyor.
Sendikalarımız bu ikili saldırı karşısında biraraya gelerek bir direniş örgütlemeye çalışıyorlar. Elimizdeki tek örgütlü çaba bu olduğu için tüm kamu emekçilerinin var güçleri ile sendikaların bu eylemlerine destek vermesi gerekiyor. Ancak sendikalar bürokratik ve hantal yapıları ile, eylemlerinin sadece basında yayınlanmasını hedefleyen, işyerlerini gezmeyen anlayışlarıyla ve son olarak kamudaki örgütlenme oranının düşüklüğü nedeniyle ciddi zorluklarla karşılaşacaklar gibi görünüyor. Bu sorunların aşılması ve mücadele anlayışının “basında geniş yer kaplamak” çerçevesinden çıkarılarak tabana yayılması çok önemlidir. Basında bildiri dağıtımı yapıldığı haber olarak çıkarken, işyerlerinde bildirilerin şifa niyetine bulunamaması emekçiler arasında moral bozukluğuna neden olmaktadır. Sendikaların temel mücadele alanları işyerleridir. Bu alanlarda dahi bulunamayan bildirileri emekçiler basından okurlarsa kendilerine, mücadelelerine ve sendikalarına yabancılaşmalarından daha doğal bir şey yoktur.
Oysa kamu emekçilerine yönelik saldırının yukarda sayılanlarla sınırlı kalmayacağı kolaylıkla tahmin edilebilir. Ek mesai ücretlerinin 1’e 1’e kadar geriletilmesi, mesaiye kalmanın zorunlu hale getirilmesi, 13. maaşın kaldırılması ve kamuda taşeron, hizmet alımı, sözleşmeli, geçici personel uygulamasının yaygınlaştırılması ilk etapta beklenebilecek saldırılar arasındadır.
Sermaye çevreleri ve onların hizmetindeki hükümet bu amaçla kamu emekçilerini toplumdan yalıtmak için çeşitli yöntemler denemektedirler. Kıbrıs gazetesinin kamu emekçilerinin ek mesai olarak aldıkları ücretleri yayınlaması bu yöntemlerden bir tanesidir. Ne kadar ilginçtir ki Kıbrıs gazetesi kamu emekçilerinin maaşlarını ve ek mesailerini çarşaf çarşaf yayınlarken, bu yayının yorumunu yapmak da Afrika gazetesine düşmekte ve sözde muhalif bu gazete “özel sektör çalışanları asgari ücretle geçinirken memurlar cennet hayatı yaşıyor” gibi cümleler kurabilmektedir. İşte hükümet tarafından yayılmaya çalışılan görüş tam da budur. Amaç biz kamu emekçilerinin toplumun sırtında asalaklar olduğumuzu, aldığımız parayı hak etmediğimizi ve haklarımızda yapılacak her türlü geriletmenin normal olduğunu topluma benimsetmektir.
Oysa ülkemizdeki mevcut piyasa koşullarında kamu emekçilerinin maaşları, bir insanın insanca yaşaması gereken düzeyin altındadır. Elbette özel sektör çalışanları daha kötü durumdadır ancak bunun kabahatlisi kamu emekçileri değil özel sektör çalışanlarını sömüren özel sermaye ve bundan memnun olduğu için ses çıkarmayan hükümetlerdir. Diğer yandan kamu emekçilerinin ek mesai ücretlerinin çok olduğunu iddia eden hükümet neden hala kamu emekçilerinden mesai talep etmektedir? Ek mesailer emekçilerin talebine göre değil amirlerin talebine göre gerçekleşir. Hiçbir çalışan amirini mesai yapılması için zorlamamaktadır. Aksine çoğu durumda çalışanlar amirleri tarafından mesaiye zorlanmaktadırlar. Şimdi ise amaç bu mesailerin hem yasal olarak zorunlu hem de parasal olarak kölelik sınırlarına getirilmesidir.
Kamuda örgütlü sendikalar tarafından başlatılan eylemler başlangıç için olumludur. Mesi saatleri dışındagörev kabul etmeme, topluma bildiri dağıtımı yolu ile temas edilmesi, zaman zaman uyarı grevleri ve pankart tutulması eylemleri dediğimi gibi başlangıç için olumludur. Ancak gerek yeni üye yazımı, gerek mevcut üyelerin bilinçlendirilmesi /bilgilendirilmesi gerekse de eylemlerle lgili kararların daha geniş tartışma platformlarında alınması yolu ile kamu emekçilerinin geneline eylem havasını yaymak gerekmektedir. Bu kavga sendika yöneticilerinin bizim adımıza yürütecekleri bir kavga değildir. Eğer böyle algılanıyorsa bunda kabahat kamu emekçilerinin değil sendika yöneticilerinindir. Bir diğer önemli nokta ise özel ektör çalışanlarının sorunlarına özel duyarlılık geliştirerek davranmak, gerekirse özel sektör içerisinde örgütlenme ve direniş eğilimlerini destekleyerek kamu emekçileri hareketinin yalıtılmasını engellemektir. Böylece hem doğal müttefikimiz olan özel sektör çalışanları ile buluşmuş (hükümetin planlarını bozmuş) olacağız hem de mücadelede yeni bir cephe açarak hükümetin işini zorlaştırmış olacağız.
 Kamu emekçisi hareketi bu saldırıyı durdurmaya ve geri püskürtmeye yeteneklidir. Yeter ki sendikalarımız bu mücadeleyi basın bildirisi savaşından ibaret görmesinler. Ancak öyle bile olsa hükümetin mevcut saldırısına karşı direniş, sendikal yenilenmenin de beşiği olacaktır. Her türlü yenilenmenin ve arınmanın kaynağı olan mücadele kanalını açan hükümete, kamu emekçileri olarak HODRİ MEYDAN diyoruz. Bu kavga her halükarda bize yarayacaktır. Çünkü sizler ölmekte olansınız biz ise doğmakta olan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder