Bir
çerçeve çizilmiş, bir çizgi, bir sınır...
Yok öyle
sıradan bir çizgi değil, ama fazla önemsemeye de gerek yok...
Aslında
gayet önemli ama gene de biraz sıradan...
Yani demem
o ki, hem ciddiye alınıyor hem de umursanmıyor.
Hem
herkesin umurunda hem de kimse ciddiye almıyor...
Hiç de
dikkate alınmaması, uyulmaması hatta üzerinde düşünülmemesi gerektiğini
savunduğumuz bir yasak aslında! Bu yasağı ciddiye alanı biz de alaya alıyoruz.
Hem de acımasızca...
Açık açık
söylemesek de, korkaklıkla suçluyoruz; pısırıklıkla. Ama her ne halse, bu
çerçeveyi aşan, çizgiyi geçen, sınırı delen de yok...
Sorulursa
herkes ne yapıyorsa doğallığında yapıyor! Kimse tavrını bu yasağa göre
ayarlamıyor! Ortaya çıkan sonuç ise tesadüfen hep çerçeveye uygun gelişiyor!
Örnek mi?
Hepimiz ırkçılığa karşıyız...
Örnek mi?
Hepimiz yoksulluğun olumsuz sonuçlarına karşıyız...
Örnek mi?
Hepimiz çocukları severiz...
Örnek mi?
Hepimiz özgür iradeye ve fırsat eşitliğine inanırız...
Sonra
birgün, ensesi kalın bir “Kıbrıslı” parayı döker; yoksul bir göçmen çocuğunun
içinde bulunduğu koşullardan faydalanarak bedenini kiralar... “Erkek”
devletimiz bu “ilişkide” sadece erkek erkeğe cinsel ilişki boyutunu görür...
Çünkü yoksulluğa, göçmenlere, çocuklara karşı kördür!
İşte bu
körlük ilericisinden gericisine, muhafazakarından özgürlükçüsüne herkes için
sınırları belirler. Hemen kurulur çerçevenin köşeleri, çizilir çizgileri ve
belirir sınırları...
Irkçlılığa
karşı olan, çocuk sevgisi ile dolup taşan, ilerici insanlar olarak; birden bire
göremez oluruz göçmen bireyleri. Gözlerimiz kamaşır, hukuk, adalet ve insan
hakları güneşinden!
Çizilen
sınırlar içinde tartışmaya başlarız konuları... Ama o sınırlara itibar etmediğimizi,
bizim duruşumuzun gayet özgün olduğunu iddia etmekten de geri durmayız.
Abuk
kktc’nin abuk “doğaya aykırı cinsel ilişki” suçlamasını savunanlar, büyük bir
hararetle kelle ister. Aman aman, ahlakımız bozulmuş, namusumuz tehlikede!
İster satan olsun, ister alan, isterse de satılan, kelle isteriz kelle!
Satılan
kişi kadın olsa, kadının maruz kaldığı toplumsal koşullardan, yoksulluktan ve
sistemin dayatmalarından bahsedecek nice ilericiler; erkek erkeğe bir ilişkiden
midesi bulanarak uzaklaşır ve “ne halleri varsa görsünler” der...
Ortada
para olduğunu, yoksulluk olduğunu, çocukların olduğunu konuşamazsınız...
Konuşamazsınız... Ko-nu-şa-maz-sı-nız...
Neyse ki
“diğer kamp” da vardır. Onlar, özgürlükçüdür!
Bu yüzden
de kktc’mizin çağ dışı yasaları ile mücadele etmek için bir vesile bulmuş
olmaktan dolayı motivedirler! Hemen harekete geçerler, ve haykırırlar “homofobi
yapmayın”, “çağ dışı yasaları değiştirin”...
Aslına
bakılırsa haklıdırlar da...
Söz konusu
olan, iki yetişkin erkek arasında gerçekleşen rızaya dayalı bir ilişki olsa,
yerden göğe kadar haklıdırlar. Kimin kiminle ne yaptığı, devlet dahil kimi
ilgilendirir? Neden ilgilendirir? İlgilendirmemelidir elbette!
Ve devlet
burnunu böyle şeylere sokarsa, vatandaşlar da karşısına dikilmelidir!
Tıpkı “senin
gibi düşünmüyorum ama düşünceni söyleyebilmen için ölmeye hazırım” diyen
filozofun dediği gibi... Çıkıp “senin yönelimini paylaşmıyorum, ama yönelimine
uygun yaşayabilmen için ölmeye hazırım” denilebilmelidir. Çünkü özgürlük, kendi
özgürlüğümüzden ibaret görülemez, öyle görüldüğünde ilk kaybedeceğimiz de kendi
özgürlüğümüz olacaktır.
Ama söz
konusu olan gerçekten de “iki yetişkin erkek arasında gerçekleşen rızaya dayalı
bir ilişki” midir?
Tüm
bu tartışmanın içinde; yoksul, göçmen ve çocuk olan görünmez olmuştur. Çerçeve
tıpkı “devletin” çizdiği gibi algılanmaktadır artık; “erkek erkeğe cinsel
ilişki!” Ve taraflar da bu algıya göre oluşuvermiştir. Erkek erkeğe cinsel
ilişkiye karşı olanlar ve olmayanlar...
Eğer
söz konusu olan bir göçmen değil Kıbrıslı Türk çocuk olsa, ilericilerimiz bu
çocuğa karşı bu kadar kolay kayıtsız kalabilecek midir?
Eğer
söz konusu olan para karşılığı bir kadının bedenini kiralamak zorunda olması
olsa, ilericilerimiz bu kadına bu kadar kayıtsız kalabilecek midir?
Ama
bir çerçeve çizilmiştir, bir sınır, bir çizgi...
Herkes
ne yapıyorsa doğallığında yapmaktadır! Kimse tavrını bu yasağa göre
ayarlamamaktadır! Ortaya çıkan sonuç ise tesadüfen bu çerçeveye uygun
gelişmiştir!
Arada
çocuklar, göçmenler ve yoksullar görünmez olmuştur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder