19 Ekim 2011 Çarşamba

Çerçeveler ve Çocuklar



Bir çerçeve çizilmiş, bir çizgi, bir sınır...
Yok öyle sıradan bir çizgi değil, ama fazla önemsemeye de gerek yok...
Aslında gayet önemli ama gene de biraz sıradan...
Yani demem o ki, hem ciddiye alınıyor hem de umursanmıyor.
Hem herkesin umurunda hem de kimse ciddiye almıyor...
Hiç de dikkate alınmaması, uyulmaması hatta üzerinde düşünülmemesi gerektiğini savunduğumuz bir yasak aslında! Bu yasağı ciddiye alanı biz de alaya alıyoruz. Hem de acımasızca...

Açık açık söylemesek de, korkaklıkla suçluyoruz; pısırıklıkla. Ama her ne halse, bu çerçeveyi aşan, çizgiyi geçen, sınırı delen de yok...
Sorulursa herkes ne yapıyorsa doğallığında yapıyor! Kimse tavrını bu yasağa göre ayarlamıyor! Ortaya çıkan sonuç ise tesadüfen hep çerçeveye uygun gelişiyor!
Örnek mi? Hepimiz ırkçılığa karşıyız...
Örnek mi? Hepimiz yoksulluğun olumsuz sonuçlarına karşıyız...
Örnek mi? Hepimiz çocukları severiz...
Örnek mi? Hepimiz özgür iradeye ve fırsat eşitliğine inanırız...
Sonra birgün, ensesi kalın bir “Kıbrıslı” parayı döker; yoksul bir göçmen çocuğunun içinde bulunduğu koşullardan faydalanarak bedenini kiralar... “Erkek” devletimiz bu “ilişkide” sadece erkek erkeğe cinsel ilişki boyutunu görür... Çünkü yoksulluğa, göçmenlere, çocuklara karşı kördür!
İşte bu körlük ilericisinden gericisine, muhafazakarından özgürlükçüsüne herkes için sınırları belirler. Hemen kurulur çerçevenin köşeleri, çizilir çizgileri ve belirir sınırları...
Irkçlılığa karşı olan, çocuk sevgisi ile dolup taşan, ilerici insanlar olarak; birden bire göremez oluruz göçmen bireyleri. Gözlerimiz kamaşır, hukuk, adalet ve insan hakları güneşinden!
Çizilen sınırlar içinde tartışmaya başlarız konuları... Ama o sınırlara itibar etmediğimizi, bizim duruşumuzun gayet özgün olduğunu iddia etmekten de geri durmayız.
Abuk kktc’nin abuk “doğaya aykırı cinsel ilişki” suçlamasını savunanlar, büyük bir hararetle kelle ister. Aman aman, ahlakımız bozulmuş, namusumuz tehlikede! İster satan olsun, ister alan, isterse de satılan, kelle isteriz kelle!
Satılan kişi kadın olsa, kadının maruz kaldığı toplumsal koşullardan, yoksulluktan ve sistemin dayatmalarından bahsedecek nice ilericiler; erkek erkeğe bir ilişkiden midesi bulanarak uzaklaşır ve “ne halleri varsa görsünler” der...
Ortada para olduğunu, yoksulluk olduğunu, çocukların olduğunu konuşamazsınız... Konuşamazsınız... Ko-nu-şa-maz-sı-nız...
Neyse ki “diğer kamp” da vardır. Onlar, özgürlükçüdür!
Bu yüzden de kktc’mizin çağ dışı yasaları ile mücadele etmek için bir vesile bulmuş olmaktan dolayı motivedirler! Hemen harekete geçerler, ve haykırırlar “homofobi yapmayın”, “çağ dışı yasaları değiştirin”...
Aslına bakılırsa haklıdırlar da...
Söz konusu olan, iki yetişkin erkek arasında gerçekleşen rızaya dayalı bir ilişki olsa, yerden göğe kadar haklıdırlar. Kimin kiminle ne yaptığı, devlet dahil kimi ilgilendirir? Neden ilgilendirir? İlgilendirmemelidir elbette!
Ve devlet burnunu böyle şeylere sokarsa, vatandaşlar da karşısına dikilmelidir!
Tıpkı “senin gibi düşünmüyorum ama düşünceni söyleyebilmen için ölmeye hazırım” diyen filozofun dediği gibi... Çıkıp “senin yönelimini paylaşmıyorum, ama yönelimine uygun yaşayabilmen için ölmeye hazırım” denilebilmelidir. Çünkü özgürlük, kendi özgürlüğümüzden ibaret görülemez, öyle görüldüğünde ilk kaybedeceğimiz de kendi özgürlüğümüz olacaktır.
Ama söz konusu olan gerçekten de “iki yetişkin erkek arasında gerçekleşen rızaya dayalı bir ilişki” midir?
Tüm bu tartışmanın içinde; yoksul, göçmen ve çocuk olan görünmez olmuştur. Çerçeve tıpkı “devletin” çizdiği gibi algılanmaktadır artık; “erkek erkeğe cinsel ilişki!” Ve taraflar da bu algıya göre oluşuvermiştir. Erkek erkeğe cinsel ilişkiye karşı olanlar ve olmayanlar...
Eğer söz konusu olan bir göçmen değil Kıbrıslı Türk çocuk olsa, ilericilerimiz bu çocuğa karşı bu kadar kolay kayıtsız kalabilecek midir?
Eğer söz konusu olan para karşılığı bir kadının bedenini kiralamak zorunda olması olsa, ilericilerimiz bu kadına bu kadar kayıtsız kalabilecek midir?
Ama bir çerçeve çizilmiştir, bir sınır, bir çizgi...
Herkes ne yapıyorsa doğallığında yapmaktadır! Kimse tavrını bu yasağa göre ayarlamamaktadır! Ortaya çıkan sonuç ise tesadüfen bu çerçeveye uygun gelişmiştir!

Arada çocuklar, göçmenler ve yoksullar görünmez olmuştur... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder