5 Ekim 2011 Çarşamba

Küçük Şeyler – Büyük Şeyler



Küçük şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Birinden birisi tercih edilir, diğeri ise küçümsenir...
Büyük şeyleri tercih edenler, büyük planlara, büyük heveslere, büyük projelere odaklanırlar. Bir defada kocaman adımlarla ilerlemek, sorunların üstünden bir sıçrayışta atlamak ve hedefe ulaşmak isterler. Küçük meselelerle uğraşanların hiçbir zaman mesafe alamayacağını, parça ile uğraşmaktan bütünü göremeyeceklerini söylerler...
Küçük şeyleri tercih edenler, günlük hayattaki küçük meselelerin hayatın gerçeği olduğunu vurgularlar. Acele etmenin, ayrıntıyı görememenin ve toptancı yaklaşımların her zaman gerçek insanlara zarar verdiğini hatırlatırlar.
Küçük şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.

Solcular arası bir tartışmada; reform ve devrimdir isimleri...
Eğitimciler arasında; öğrenci ve eğitim sistemi...
Ekonomistler arasında; inşaat işçisi ve global ekonomi...
Belki bir tek şairler için ayrım yoktur aralarında. En küçük konu bile bir dünyadır şair için, en büyük meseleler bir dizelik...
Ama belki bu yalnızca büyük şairler için böyledir.
Büyük şairler ve küçük şairler, edebiyatçılar arasında büyük meseledir.
Acaba okurların böyle bir ayrımı var mıdır?
“Oyumu küçük partiye verip yakamam” diyen seçmen vardır bilirim. Peki “küçük şairleri okuyarak vaktimi harcayamam” diyen okur var mıdır? Bu soruya küçük partiye oy vermeyen seçmen dahildir...
Bazı şairleri okumayan, hatta hiç şiir okumayan seçmenler vardır. Tabi oy vermeyen okurların olması kadar doğaldır bu...
Peki küçük olmadan büyüyen, şair var mıdır? Hani şöyle sorarsak; “şair olunmaz şair doğulur” mudur?
Öğrenci olmadan eğitim sistemi, hatta eğitimci olur mu?
İnşaat işçisi olmadan global ekonomi, hatta ekonomist?
Solcu mu yapar reformu ya da devrimi yoksa tam tersi mi? Yoksa her ikisi de mi?
Küçük şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Küçük şeyler ve büyük şeyler... İçiçe geçmiş değiller mi?
Mümkün mü ayırmak birbirinden?
Küçücük Kıbrıslı Türkler nasıl da başını ağrıtıyor koskoca TC devletinin...
Öyle değilmiş gibi, umursamaz gibi görünüyorlar ama nasıl da kaygılılar bu ufak halkın artık bıkmış olmasından kendilerinden...
Ve küçücük olan, büyüyüp serpilebileceği gibi hep küçük olarak da kalamaz mı?
Ve büyük olan, bir gün gelip küçük olmaz mı?
Büyük ve küçük olanları karşılaştırmak yerine, önemli ve önemsiz olanları sıraya koyacağımıza; aralarındaki ilişkiye odaklansak...
Şöyle kocaman bir sorunu, bir dizede silip atsak...

Not: Sevgili Yalçın Okut’un adamız sahillerinde petrol aranması konusu ile ilgili Baraka’nın tavrından  bazı şüphelere kapıldığını gördüm son yazısında. Baraka açısından mesele hükümette kimin olduğu (AKEL/UBP) veya hangi tarafın petrolü bulmaya yakın olduğu (kc/kktc) meselesinden öte bir mesele. Açıkçası anlatılmaya çalışılan bildik “emperyalizm” çekincesinden ibaret de değildi. Bizim duyarlılığımız daha çok ekoloji, en az onun kadar demokrasi ve ortaya çıkan durum sonucu anti-şöven bir noktadan değerlendirilse belki daha iyi anlaşılabilirdi. Ama asıl üzüldüğüm, pro-AKEL kaygılarla, aslında olmayan bir anti-AKEL yaklaşıma cevap verilmesiydi. Bu sebeple aslında belki de başlık dışında Baraka ile ilgili herhangi bir şey yoktu yazıda. Görüşlerine, fikirlerine saygı duyduğum sayın Yalçın Okut’a, bu vesile ile sevgilerimi iletirim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder