Küçük
şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Birinden
birisi tercih edilir, diğeri ise küçümsenir...
Büyük
şeyleri tercih edenler, büyük planlara, büyük heveslere, büyük projelere
odaklanırlar. Bir defada kocaman adımlarla ilerlemek, sorunların üstünden bir
sıçrayışta atlamak ve hedefe ulaşmak isterler. Küçük meselelerle uğraşanların
hiçbir zaman mesafe alamayacağını, parça ile uğraşmaktan bütünü
göremeyeceklerini söylerler...
Küçük
şeyleri tercih edenler, günlük hayattaki küçük meselelerin hayatın gerçeği
olduğunu vurgularlar. Acele etmenin, ayrıntıyı görememenin ve toptancı
yaklaşımların her zaman gerçek insanlara zarar verdiğini hatırlatırlar.
Küçük
şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Solcular
arası bir tartışmada; reform ve devrimdir isimleri...
Eğitimciler
arasında; öğrenci ve eğitim sistemi...
Ekonomistler
arasında; inşaat işçisi ve global ekonomi...
Belki bir
tek şairler için ayrım yoktur aralarında. En küçük konu bile bir dünyadır şair
için, en büyük meseleler bir dizelik...
Ama belki
bu yalnızca büyük şairler için böyledir.
Büyük
şairler ve küçük şairler, edebiyatçılar arasında büyük meseledir.
Acaba
okurların böyle bir ayrımı var mıdır?
“Oyumu
küçük partiye verip yakamam” diyen seçmen vardır bilirim. Peki “küçük şairleri
okuyarak vaktimi harcayamam” diyen okur var mıdır? Bu soruya küçük partiye oy
vermeyen seçmen dahildir...
Bazı
şairleri okumayan, hatta hiç şiir okumayan seçmenler vardır. Tabi oy vermeyen
okurların olması kadar doğaldır bu...
Peki küçük
olmadan büyüyen, şair var mıdır? Hani şöyle sorarsak; “şair olunmaz şair
doğulur” mudur?
Öğrenci
olmadan eğitim sistemi, hatta eğitimci olur mu?
İnşaat
işçisi olmadan global ekonomi, hatta ekonomist?
Solcu mu
yapar reformu ya da devrimi yoksa tam tersi mi? Yoksa her ikisi de mi?
Küçük
şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Küçük
şeyler ve büyük şeyler... İçiçe geçmiş değiller mi?
Mümkün mü
ayırmak birbirinden?
Küçücük
Kıbrıslı Türkler nasıl da başını ağrıtıyor koskoca TC devletinin...
Öyle
değilmiş gibi, umursamaz gibi görünüyorlar ama nasıl da kaygılılar bu ufak
halkın artık bıkmış olmasından kendilerinden...
Ve küçücük
olan, büyüyüp serpilebileceği gibi hep küçük olarak da kalamaz mı?
Ve büyük
olan, bir gün gelip küçük olmaz mı?
Büyük ve
küçük olanları karşılaştırmak yerine, önemli ve önemsiz olanları sıraya
koyacağımıza; aralarındaki ilişkiye odaklansak...
Şöyle
kocaman bir sorunu, bir dizede silip atsak...
Not: Sevgili Yalçın Okut’un adamız sahillerinde petrol
aranması konusu ile ilgili Baraka’nın tavrından
bazı şüphelere kapıldığını gördüm son yazısında. Baraka açısından mesele
hükümette kimin olduğu (AKEL/UBP) veya hangi tarafın petrolü bulmaya yakın
olduğu (kc/kktc) meselesinden öte bir mesele. Açıkçası anlatılmaya çalışılan
bildik “emperyalizm” çekincesinden ibaret de değildi. Bizim duyarlılığımız daha
çok ekoloji, en az onun kadar demokrasi ve ortaya çıkan durum sonucu anti-şöven
bir noktadan değerlendirilse belki daha iyi anlaşılabilirdi. Ama asıl
üzüldüğüm, pro-AKEL kaygılarla, aslında olmayan bir anti-AKEL yaklaşıma cevap
verilmesiydi. Bu sebeple aslında belki de başlık dışında Baraka ile ilgili
herhangi bir şey yoktu yazıda. Görüşlerine, fikirlerine saygı duyduğum sayın
Yalçın Okut’a, bu vesile ile sevgilerimi iletirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder