1 Ekim 2011 Cumartesi

Rekabet Değil Dayanışma (Argasdi Hammaliye Kurulu Sayı 24)



Meclisin açılması ile birlikte ülke siyaseti yeniden canlanıyor. Geleneksel muhalefet bileşenleri, yine ve yeniden hareketleniyor. Meclis gündemine gelmesi beklenen iki önemli yasa etrafında şekillenecek yeni bir toplumsal hareketlilik ve yeni eylemler, yeni polis saldırıları, yeni gerilimler bizleri bekliyor.
Söz konusu iki yasa; Özelleştirme Yasası ve Sosyal Sigortalar Değişiklik Yasası bir süreden beridir kamuoyunun gündeminde bulunuyordu. Her iki yasa da TC Devleti tarafından dayatılan ekonomik paketin parçası, aynı zamanda da ülkemizde emekçilerin birikimlerinden son kalan değerleri de silip süpürecek birer içeriğe sahipler. Birisi kamuya ait elde kalan son kırıntıları satılığa çıkarırken, diğeri de emeğin kazanılmış haklarına yeni darbeler indirecek olan bu yasalara karşı, Sendikal Platform ve destekleyen örgütler tarafından dişe diş bir direniş yürütüleceği söyleniyor.

Oysa Sendikal Platform’un özellikle mecliste temsil edilen siyasi partiler tarafından sürekli kösteklenmekte olduğu gerçeği ortadadır. Özellikle 2 Mart 2011 mitinginden sonra siyasi partiler tarafından “hükümet değişikliği” perspektifine sıkıştırılmaya çalışılan süreç ciddi aksamalar yaşamış durumda. Ne yazık ki Sendikal Platform’u oluşturan örgütler de çeşitli sebeplerle yeterli direngenlikte bir çıkışta bulunamıyorlar. Her ne kadar mevcut pozisyonlarından gerilemedikleri bir gerçek de olsa, daha ileri adımlar atamayınca genel bir moral bozukluğunun yaşandığını inkar edemeyiz.
Bu koşullarda ülkemizde siyasal alternatif boşluğu her zamankinden daha ağır şekilde kendisini hissettiriyor. Öyle ki, kendisini bir siyasal alternatif olarak şekillendirme niyetine sahip devrimci unsurları barındırsa da günümüz güncelliğinde bir kültür merkezinden ibaret yapısına rağmen Baraka çok yönlü bir basıncın altında kalıyor.
Egemenler tarafından tehlike, tehdit unsuru; siyasal partiler/özneler tarafından ise “rakip” olarak algılanmak, üstelik de halkın çeşitli beklentiler geliştirdiği bir odak olarak şekilleniyor olmaktan kaynaklı çok yönlü bir basınçtır bu. Egemenlerin baskıları devrimciler açısından şikayet edilecek bir konu değildir. Tutuklamalar, tehditler, tacizler, kültürel etkinliklerimizin yasaklanmaya, engellenmeye çalışması ve belki ilerde çok daha öte girişimlerde bulunulması doğaldır. Bunlara karşı direniş ve bu arada halkın güncel sorunlarından kopmama çabası bizi çok daha yetkin, çok daha bilinçli, çok daha sağlam bir yapılanma haline getirecektir.
Ancak bir yandan mevcut yapımızla halkın beklentileri arasında oluşan açı, diğer yandan toplumsal muhalefetin çeşitli unsurlarının “rekabet” algısı nedeniyle yaşanmakta olan sıkıntılar; yeniden değerlendirmeleri, yeni girişimleri, yeni açılımları gerektirecek olgunluğa doğru hızla yaklaşıyor. Baraka, kendisini çok daha gelişkin bir düzeye doğru sıçratacak, bir kitle örgütüne dönüştürecek yeni açılımlar konusunda çalışıyor. Bu sırada da yatay örgütlenme, çoğulcu anlayış ve demokratik karar alma prensiplerini koruyacak biçimleri tartışıyor.
Hem sağdan hem soldan yayılan, dedikodular, çekiştirmeler, taklit girişimleri, kötülemeler karşısında, esas olanın alan çalışmalarının yetkinleştirilmesi olduğunu önceki sayılarımızda defalarca vurgulamıştık: “Bugün devrimci siyaset bu topraklarda eğer bir fark yaratmak istiyorsa, bütün alanların dinamizmini kucaklayan ve bunun da ötesinde alanların kendisine şekil vermesine izin veren bir fikriyat ile donanmalıdır. Bugün devrimci hareketin sorunu bir boyutu ile tüm alanlarda mücadele edecek kadrolar yetiştirme sorunu ise, diğer boyutu ile her alandaki öncü unsurların devrimcileştirilmesi sorunudur da... Öyleyse geçmişin kabuğu sökülüp atılmalıdır. Hareketler, kendi suretlerinde bir mücadele yaratmalıdır(1).”
Bu satırların yazıldığı zamandan bugüne, alanlarda yürütülen ısrarlı çabaların onlarca yeni devrimciyi saflarımıza kattığı; ama bundan da öte her alanda yaşanan canlanmanın, toplumsal muhalefetin genelinde bir canlanmaya vesile olduğu net bir şekilde görülüyor. Tartışma başlıkları tek boyutluluktan arınıp, tartışılan konular teorik anlamda derinleşip, pratik faaliyetler yoğunlaştıkça; tekil taleplere takılmış, üretkenlikten uzak yaklaşımların, slogancılığın, taklitçiliğin tutunacağı son zeminler de birer birer aşınıyor. Bu durum karşısında ülkeyi, koşulları, kendisini yeniden değerlendirmek yerine; eski ezberlerine, feodal ilişkilerine sıkı sıkıya sarılanların; daha bir hiddetlenmesi toplumsal muhalefetin tamamına zarar verecektir. Bizler böylesi çekişmelere girmeme kararlılığımızı koruyoruz çünkü; “solun kitleselleşmesinin sadece grup çıkarlarını ön plana alan bir ben-merkezcilikle değil, solun tüm renkleri ile hep beraber kitleselleşmesi demek olduğunu” uzun süreden beridir “biliyoruz ve bunun için çalışıyoruz(2).”
Baraka son üç ayda hem kültürel hem siyasal faaliyetlerinde ilerlemeler kaydetti. Beleş Deniz eylemleri üçüncü yılına girerken, altıncısını gerçekleştirdiğimiz yaz kampımız yüze yakın dostumuzu ağırladı. Film atölyemiz tarafından üretilen 10. Yıl Belegeseli dört büyük şehri dolaşarak Kıbrıs turnesini tamamladı, Sol Anahtarı’nın ikinci albümü “Kıbrıs Bizim” ise bir anda kitlelere mal oldu. Bu üretken yürüyüşten rahatsız olanlar, Sol Anahtarı’nın konserlerini engellemeye çalışsalar da şarkılarımızın dilden dile dolaşmasını engelleyemiyorlar. Tüm bunlar gerçekleşirken, bizim dışımızdaki öznelerle dayanışma temelinde kurulan ilişkilerimiz de olgunlaşıyor. Gerek KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel’in Mağusa’da göz altına alınması üzerine karakol önünde sabahlayarak, gerek Recep Tayyip Erdoğan’ın protesto ile karşılanması sırasında Sendikal Platform ile omuz omuza direnerek ortak süreçler konusundaki kararlılığımızı sergiliyoruz. Bu yıl ikincisi gerçekleşen Anti-Militarist Barış Harekatı’nda da görüldüğü gibi bini aşkın bir insan topluluğunun onayladığı, bağımsızlıkçı bir ruhu büyütüyoruz.
Halkımızın da, halktan yana örgütlerimizin de, barış-yeniden kardeşleşme-bağımsızlık ve varoluş mücadelemizin de, neo-liberal sermaye saldırısına direnişimizin de güçlenmesi, böylesi bir ruhun yaygınlaşmasına bağlıdır. Baraka buna katkı koyduğu oranda görevini yerine getirmiş olacaktır.

(1) Hammaliye Kurulu’ndan, Argasdi, Sayı 10
(2) Hammaliye Kurulu’ndan, Argasdi, Sayı 3.5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder