Meclisin
açılması ile birlikte ülke siyaseti yeniden canlanıyor. Geleneksel muhalefet
bileşenleri, yine ve yeniden hareketleniyor. Meclis gündemine gelmesi beklenen
iki önemli yasa etrafında şekillenecek yeni bir toplumsal hareketlilik ve yeni
eylemler, yeni polis saldırıları, yeni gerilimler bizleri bekliyor.
Söz konusu
iki yasa; Özelleştirme Yasası ve Sosyal Sigortalar Değişiklik Yasası bir
süreden beridir kamuoyunun gündeminde bulunuyordu. Her iki yasa da TC Devleti
tarafından dayatılan ekonomik paketin parçası, aynı zamanda da ülkemizde
emekçilerin birikimlerinden son kalan değerleri de silip süpürecek birer
içeriğe sahipler. Birisi kamuya ait elde kalan son kırıntıları satılığa
çıkarırken, diğeri de emeğin kazanılmış haklarına yeni darbeler indirecek olan
bu yasalara karşı, Sendikal Platform ve destekleyen örgütler tarafından dişe
diş bir direniş yürütüleceği söyleniyor.
Oysa
Sendikal Platform’un özellikle mecliste temsil edilen siyasi partiler
tarafından sürekli kösteklenmekte olduğu gerçeği ortadadır. Özellikle 2 Mart
2011 mitinginden sonra siyasi partiler tarafından “hükümet değişikliği”
perspektifine sıkıştırılmaya çalışılan süreç ciddi aksamalar yaşamış durumda.
Ne yazık ki Sendikal Platform’u oluşturan örgütler de çeşitli sebeplerle
yeterli direngenlikte bir çıkışta bulunamıyorlar. Her ne kadar mevcut
pozisyonlarından gerilemedikleri bir gerçek de olsa, daha ileri adımlar
atamayınca genel bir moral bozukluğunun yaşandığını inkar edemeyiz.
Bu
koşullarda ülkemizde siyasal alternatif boşluğu her zamankinden daha ağır
şekilde kendisini hissettiriyor. Öyle ki, kendisini bir siyasal alternatif
olarak şekillendirme niyetine sahip devrimci unsurları barındırsa da günümüz
güncelliğinde bir kültür merkezinden ibaret yapısına rağmen Baraka çok yönlü
bir basıncın altında kalıyor.
Egemenler
tarafından tehlike, tehdit unsuru; siyasal partiler/özneler tarafından ise
“rakip” olarak algılanmak, üstelik de halkın çeşitli beklentiler geliştirdiği
bir odak olarak şekilleniyor olmaktan kaynaklı çok yönlü bir basınçtır bu.
Egemenlerin baskıları devrimciler açısından şikayet edilecek bir konu değildir.
Tutuklamalar, tehditler, tacizler, kültürel etkinliklerimizin yasaklanmaya,
engellenmeye çalışması ve belki ilerde çok daha öte girişimlerde bulunulması
doğaldır. Bunlara karşı direniş ve bu arada halkın güncel sorunlarından kopmama
çabası bizi çok daha yetkin, çok daha bilinçli, çok daha sağlam bir yapılanma
haline getirecektir.
Ancak bir
yandan mevcut yapımızla halkın beklentileri arasında oluşan açı, diğer yandan
toplumsal muhalefetin çeşitli unsurlarının “rekabet” algısı nedeniyle
yaşanmakta olan sıkıntılar; yeniden değerlendirmeleri, yeni girişimleri, yeni
açılımları gerektirecek olgunluğa doğru hızla yaklaşıyor. Baraka, kendisini çok
daha gelişkin bir düzeye doğru sıçratacak, bir kitle örgütüne dönüştürecek yeni
açılımlar konusunda çalışıyor. Bu sırada da yatay örgütlenme, çoğulcu anlayış
ve demokratik karar alma prensiplerini koruyacak biçimleri tartışıyor.
Hem sağdan
hem soldan yayılan, dedikodular, çekiştirmeler, taklit girişimleri, kötülemeler
karşısında, esas olanın alan çalışmalarının yetkinleştirilmesi olduğunu önceki
sayılarımızda defalarca vurgulamıştık: “Bugün devrimci siyaset bu
topraklarda eğer bir fark yaratmak istiyorsa, bütün alanların dinamizmini
kucaklayan ve bunun da ötesinde alanların kendisine şekil vermesine izin veren
bir fikriyat ile donanmalıdır. Bugün devrimci hareketin sorunu bir boyutu ile
tüm alanlarda mücadele edecek kadrolar yetiştirme sorunu ise, diğer boyutu ile
her alandaki öncü unsurların devrimcileştirilmesi sorunudur da... Öyleyse
geçmişin kabuğu sökülüp atılmalıdır. Hareketler, kendi suretlerinde bir
mücadele yaratmalıdır(1).”
Bu
satırların yazıldığı zamandan bugüne, alanlarda yürütülen ısrarlı çabaların onlarca
yeni devrimciyi saflarımıza kattığı; ama bundan da öte her alanda yaşanan
canlanmanın, toplumsal muhalefetin genelinde bir canlanmaya vesile olduğu net
bir şekilde görülüyor. Tartışma başlıkları tek boyutluluktan arınıp, tartışılan
konular teorik anlamda derinleşip, pratik faaliyetler yoğunlaştıkça; tekil
taleplere takılmış, üretkenlikten uzak yaklaşımların, slogancılığın,
taklitçiliğin tutunacağı son zeminler de birer birer aşınıyor. Bu durum
karşısında ülkeyi, koşulları, kendisini yeniden değerlendirmek yerine; eski
ezberlerine, feodal ilişkilerine sıkı sıkıya sarılanların; daha bir
hiddetlenmesi toplumsal muhalefetin tamamına zarar verecektir. Bizler böylesi
çekişmelere girmeme kararlılığımızı koruyoruz çünkü; “solun kitleselleşmesinin sadece grup çıkarlarını ön plana alan bir
ben-merkezcilikle değil, solun tüm renkleri ile hep beraber kitleselleşmesi
demek olduğunu” uzun süreden beridir
“biliyoruz ve bunun için çalışıyoruz(2).”
Baraka son
üç ayda hem kültürel hem siyasal faaliyetlerinde ilerlemeler kaydetti. Beleş
Deniz eylemleri üçüncü yılına girerken, altıncısını gerçekleştirdiğimiz yaz
kampımız yüze yakın dostumuzu ağırladı. Film atölyemiz tarafından üretilen 10.
Yıl Belegeseli dört büyük şehri dolaşarak Kıbrıs turnesini tamamladı, Sol
Anahtarı’nın ikinci albümü “Kıbrıs Bizim” ise bir anda kitlelere mal oldu. Bu
üretken yürüyüşten rahatsız olanlar, Sol Anahtarı’nın konserlerini engellemeye
çalışsalar da şarkılarımızın dilden dile dolaşmasını engelleyemiyorlar. Tüm
bunlar gerçekleşirken, bizim dışımızdaki öznelerle dayanışma temelinde kurulan
ilişkilerimiz de olgunlaşıyor. Gerek KTOEÖS Başkanı Tahir Gökçebel’in Mağusa’da
göz altına alınması üzerine karakol önünde sabahlayarak, gerek Recep Tayyip
Erdoğan’ın protesto ile karşılanması sırasında Sendikal Platform ile omuz omuza
direnerek ortak süreçler konusundaki kararlılığımızı sergiliyoruz. Bu yıl
ikincisi gerçekleşen Anti-Militarist Barış Harekatı’nda da görüldüğü gibi bini
aşkın bir insan topluluğunun onayladığı, bağımsızlıkçı bir ruhu büyütüyoruz.
Halkımızın
da, halktan yana örgütlerimizin de, barış-yeniden kardeşleşme-bağımsızlık ve
varoluş mücadelemizin de, neo-liberal sermaye saldırısına direnişimizin de
güçlenmesi, böylesi bir ruhun yaygınlaşmasına bağlıdır. Baraka buna katkı
koyduğu oranda görevini yerine getirmiş olacaktır.
(1)
Hammaliye Kurulu’ndan, Argasdi, Sayı 10
(2) Hammaliye
Kurulu’ndan, Argasdi, Sayı 3.5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder