“10 Kişiden Fazla
Çalışanı Olan Patronların Sendikasız İşçi Çalıştırması Yasaklansın” talebi
ile yürütülen kampanyayı duymuşsunuzdur. Bağımsızlık Yolu bir yılı aşkın bir süre
önce bu taleple sokağa çıkmış ve birçok sendika, siyasi parti ve örgütün
desteğini almıştı. En önemlisi de ülkemizdeki binlerce özel sektör çalışanının
gönlünü fetheden bu talep, halktan beklenmedik bir onay görmüştü.
Zamanla kampanya özel sektördeki sıkıntıların çeşitli
boyutları ile tartışıldığı bir zemine dönüştü. İş sağlığı ve güvenliği
uygulamalarının patronlar tarafından maliyet düşürmek maksadıyla yerine
getirilmemesi ve iş kazaları ile iş cinayetlerindeki artış derinlemesine
konuşuldu. Medyada da bu konu kendine hatırı sayılır bir yer buldu.
Eş zamanlı olarak; özel sektör emekçilerinin yasal
hakları olan günüde maaş ödemesi, yıllık ücretli izin, iş güvencesi, ek mesai
ödeneği, hastasonu ve resmi tatil izinleri gibi konularda yaşadığı hak gasbları
da masaya yatırıldı. Her emekçinin en doğal çalışma sebebi olan bu gibi
konularda dahi yaygın bir mağduriyetin olduğu gerçeği kamusal olarak
konuşulmaya başlandı.
Sigorta ve İhtiyat sandığı primlerinin gününde
yatırılmayışı veya hiç yatırılmıyor oluşu da gündeme gelen konular arasındaydı.
Bu konuda ilgili Dairelerin yeterince yaptırımcı olmaması, patronların devlet
ihaleleri ve resmi işlemlerinde hiç sıkıntı yaşamadan milyonlarca liralık
borçlar biriktirmesine göz yumulması kamuoyunu şaşkınlığa sürükledi.
Kampanya tüm hızı ile devam ederken, son haftalarda en
sık gündeme gelen konu ise; özel sektörde çalışanların maruz kaldığı insanlık
onurunu zedeleyici muameleler oluyor.
Patronun günlük ruh haline göre değişen hakaretler, aksi
ve yukardan davranışlar, özellikle sosyal medya hesaplarının işletmenin bir
unsuru gibi kullanılması, işletme reklamlarının paylaşılması için uygulanan
baskılar, kişisel banka hesaplarından tutun da tüm ailenin kullandığı cep
telefonu firmasına kadar her şeyin patron tarafından dikte edilmesi ve bunun
gibi başlıklar günlük sohbetlerin değişmez konusu haline geliyor.
Uzun sözün kısası, özel sektörde patronlar tarafından
yaratılan küçük devletçiklerin mahrem sınırları zorlanıyor, çalışan insanların
da hakları olduğu ve emek gücünü satmakla bu hakların ortadan kalkmadığı
bilinci hızla yayılıyor.
***
Kampanya çerçevesinde hazırlanmış olan ve sendikasız
çalışmayı yasaklayan yasa değişiklik önerisi halen Meclis’te beklemekte.
Önerinin Bağımsızlık Yolu tarafından hazırlanması üzerine, milletvekili Zeki
Çeler bu öneriyi sahiplenmiş ve ivedilikle görüşülmesi talebi ile Meclis
gündemine sunmuştu. Ancak 50 milletvekili olan mecliste sadece 26 oyla bu
ivedilik önerisi reddedilmiş ve değişiklik önerisi tozlu raflarda, görüşüleceği
günü beklemeye başlamıştı.
İşte şimdi kampanya bu çerçevede yeniden hızlanıyor.
Meclis’ten sendikasız çalıştırtılmayı yasaklayan yasa değişiklik önerisini,
artık gündemine almasını ve görüşüp kabul etmesini talep eden bir imza
kampanyası ile pazartesi günü konuyu halkın sahiplenici gücüne taşıyan
Bağımsızlık Yolu; kolay vazgeçeceğe benzemiyor.
Peki Bağımsızlık Yolu bu tükenmeyen ısrarını neye borçlu?
Bir yıldan fazla bir zamandır, bildiri dağıtımı, pankart tutma, basın
açıklaması, eylem, yasa hazırlama, video, ziyaretler, gazete ilanları gibi
onlarca araçla dile getirmesine rağmen; hükümet ve patronlar tarafından soğuk
bir kibirle reddedilen bir öneride bu ısrar niye?
***
Özel sektör çalışanlarının örgütlenmesi talebi,
Bağımsızlık Yolu tarafından dile getiriliyor olsa da, esasında bu coğrafyadaki
en meşru, en insanca taleptir. Yani aslında halkın bağrında, emeçlilerin
ruhunda, birazcık düşünen her bireyin bilincinde haklı bir talep olduğundan
kuşku duyulamayacak denli yer etmiş bu açık ve net bir gerçeği; dile getiriyor olmak
değil, bu konuda susabilmek marifettir.
Adalet, vicdan, etik, bilinç, hak veya adına her ne
derseniz deyin, bir bireyi kendi ile uyum içinde tutacak her değer; özel sektör
emekçilerinin sistematik olarak mağdur edilmekte olduğunu haykırıyor. Bu sese kulak
vermemek, yaşananlara gözlerini kapamak ve yokmuş gibi davranmak çaba istiyor.
Çünkü özel sektörün sorunları, hayatımızın her alanından kendini hissettiriyor.
Bu sebeple Bağımsızlık Yolu üyeleri, kendine saygısı olan
her insanın doğallığında yapması gereken ve yapılması için hiç de insan üstü
bir çaba gerektirmeyen bir şeyi yapıyorlar. Dar politik hesaplar ve
bireysel/örgütsel çıkar ilişkilerinin dışında konumlandığı zaman herkesin
rahatlıkla yapabileceği bir şeyi…
Belki bizim de elimize kalemi alıp, ismimizi bu
coğrafyada tarihin gördüğü en onurlu metnin altına yazmamızın; hata bir imza
çizelgesi alıp yakınımızdakilere imzalatarak, bu gerçek dayanışma hareketine
katılmamızın ve baskı altında tuttuğumuz ruhumuzu özgürleştirmemizin zamanı
geldi de çoktan geçiyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder