Siyasal görüşlerimle ilgili netleşmeye başlayıp çevremde
ne olup bittiğine bakmaya başladığım ilk günlerden itibaren farkına vardığım
bir olgu dikkatimi çekmişti: Ülkemde siyasal bölünmenin ana ekseni Kıbrıs’ta
bir barış/çözüm isteyenler ve bundan tedirgin olanlar/istemeyenler olarak
ayrılıyordu.
Benim için de Kıbrıs’ın ve Kıbrıs halklarının yeniden
birleşmesi/kardeşleşmesi olmazsa olmazlar arasındaydı ancak mesele bununla
kalmıyordu...
Kıbrıs’ta barış isteyen bir insan olarak, “liderler
arası” görüşmeler ilgimi çekmiyordu! Doruk anlaşmaları, imzalar, sözler,
taahütler, garantiler, kırmızı çizgiler vb.
beni heyecanlandırmıyordu! Köyün kahvehanesinde Kıbrıs sorunu ile ilgili
yürütülen tartışmalarda adanmış bir CTP üyesi olan babam da, köydeki UBP’liler
de aynı tutku ile tartışıyorlardı. Ancak asgari ücret, zamlar, işsizlik vb.
konularda aynı tansiyon oluşmuyordu...