15 Şubat 2017 Çarşamba

Plebisit, Enosis, Taksim, Barış

Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti meclisinde alınan bir karar çokça konuşuluyor. Karara göre, 1950 yılında Kıbrıslı Elenler arasında düzenlenen ve Yunanistan ile ENOSİS’i talep eden plebisitin okullarda okutulması ve kutlanması öngörülüyor. Bu karar alınırken DİSİ çekimser, AKEL de hayır oyu vermiş ancak karar 19 oyla kabul edilmiş...
Söz konusu plebisit 1950 yılında Kilise tarafından düzenlenmiş ve Kıbrıslı Elenler arasında ENOSİS talebi ile yürütülen mücadelede AKEL ve Kilise arasındaki rekabette bir araç olarak kullanılmıştı. Bu plebisitten sonra ENOSİS talebinin önderliğini tartışmasız bir şekilde Kilise almış ve AKEL de ikinc plana düşmesine rağmen ENOSİS çağrısı yapmaya devam etmişti.
ENOSİS’ten çok, Kıbrıslı Elen örgütlerin kendi içlerindeki hegemonya mücadelesi bakımından anlamlar barındıran bir karardan bahsediyoruz. Meclis’te “hayır” vermiş olan AKEL için de bu plebisit olayının pek hoş duygularla anımsanmadığı, ama sebeplerinin Kıbrıslı Türk halkı ile pek de benzemediği açık...

8 Şubat 2017 Çarşamba

20 Maddede Özel Sektör Emekçilerinin Gizli Yaşamı

Ülkemizde özel sektör çalışanlarının zamanlarının büyük bir çoğunluğunu geçirdikleri işyerlerinde maruz kaldıkları sıkıntılardan neredeyse herkes haberdar. Ama bu sıkıntıların çözülmesi yolunda hemen hiçbir ciddi girişim yok. Siyasi partiler, kamu sendikaları, hükümetler, mahkemeler ve medya; özel sektörde can kaybı ile sonuçlanan bariz sorunlar yaşanmadıkça susmayı tercih ediyorlar.
Onbinlerce insanımızın, uyanık geçirdikleri zamanın yarısından fazlasını kapsayan ve hemen her gün tekrar tekrar yaşadıkları iş yaşamındanki sıkıntıları, hem çok bilinen hem de yüksek sesle konuşulamadığı için gizli kalan bir nitelik arzediyor...
Gelin kısaca bunların ne olduğuna bakalım:

1 Şubat 2017 Çarşamba

Başka Bir Sendikacılık Bizim İstediğimiz


1958 kuşağı sendikacılarından Kamil Tuncel, yıllar önce kendisi ile yaptığımız bir röportajında şöyle diyordu: “Eğer bir işçi işini düzgün yapmıyorsa, kaytarıyorsa, onun cezasını önce sendika verir. Bizim bildiğimiz sendikacılık böyledir. İşyerinin verimi, her işçinin işini düzgün yapması sendikanın öncelikli işidir. Böyle şeylere göz yumulursa; işçiler de, iş yeri de, sendika da zarar görür. Onun için patrondan önce sendikalar, işini düzgün yapmayanı cezalandırmalıdır.”