30 Aralık 2015 Çarşamba

Su Konusunda Şeffaflık İstiyoruz

Parası Kıbrıslı Türk halkı tarafından ödenecek olan suyun, yönetimi ve işletmesi konusunda TC ve kktc yetkilileri arasında neler konuşulduğunu hala resmen bilmiyoruz.
Bunu sorguladığımız, öğrenmek istediğimiz her defasında soğuk bir sessizlik ve “önyargılı bir tepki” duvarına toslamaktayız. Halkın geleceğini ilgilendiren görüşmeler ile ilgili bilgiyi paylaşmaktan imtina edenler, bu yaptıkları normal bir şeymiş gibi dönüp bir de halktan koşulsuz destek talep etmeye devam ediyorlar…

26 Aralık 2015 Cumartesi

Bakın Yine Tartışamıyorlar

Gaile Dergisi’nin 349. sayısında yayınlanan “Kudret Özersay’ın Önlenebilir Yükselişi” isimli Hasan Yıkıcı imzalı makale çevresinde dönen tartış(ama)ma halini, devrimciler olarak dikkatle takip ediyoruz. Bu tartışmanın taraflarını tahlil etmek ve bugüne kadar postmodern tartışma kültürüne ilişkin yapmış olduğumuz tespitleri sınamak açısından öğretici oluyor.
Brecht’in Hitler ile paralelliklerini ifade ettiği bir mafya üyesini anlatan “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” oyununa gönderme yapan; yani Kudret Özersay’a başlıktan ve Gaile’nin kapağından açıkça faşist diyen Hasan Yıkıcı’nın yazısı; CTP’li ve CTP etki alanındaki kişi ve örgütlerce coşkuyla karşılandı. Yazıya göre CTP yanlışlar yapan bir sol partiydi. Kudret Özersay’ın örgütlemekte olduğu siyasi girişim ise “yeni sağ” hatta faşist bir oluşumdu...
Peki gerçekten öyle mi?

24 Aralık 2015 Perşembe

Bir Anı

Yıl 2002, aylardan aralıktı... Yani tam 13 yıl önce... Bir masanın etrafında 6 kişiydik. Biz 3 kişi bir "taraf"ı temsil ediyorduk, onlar 3 kişi başka bir "taraf"ı... Bize, kendilerine "abi" demememiz gerektiğini öğretmiş olan, yaklaşık 10 yıldır yoldaş dediğimiz bu 3 kişi aramızdaki siyasal sorunları konuşmak üzere oturduğumuz masaya bir şart ile geldiler...
Şartları şuydu: "Münür Rahvancıoğlu bu masada oturmayacak. 1 aylığına her şeyden uzaklaşacak ve 1 ay sonra geri dönecek." Bu şart yerine getirilmediği takdirde, bizim sorun olarak belirlediğimiz hiçbir siyasal argümanı kabul etmeyeceklerini, çünkü aslında ortada bir sorun olmadığını, Münür Rahvancıoğlu'nun olayları büyüttüğünü ve kişisel sorunları olduğu için mesele çıkardığını ifade ettiler... Bu şart kabul edilmediği takdirde konuşacak bir şey olmadığını ve topantının hemen bitebileceğini söylediler...

23 Aralık 2015 Çarşamba

Suyu Yönetmek, İnanç ve Şeffaflık

Türkiye’den boru ile getirilen ve Geçitköy barajına akan suyun nasıl kullanılacağına ilişkin soru işaretleri güncelliğini koruyor.
Hükümetin büyük ortağı CTP’nin bu konuyu yönetme tarzı; demokrasi, şeffaflık, halkın özne kılınması gibi başlıklardaki tavrının da en net göstergesi niteliğinde…
Öncelikle su getirilmesi konusunda ekolojik, siyasi ve ekonomik nedenlerle yıllarca yürütülen muhalefetin, bugün için de geçerli olduğunu söylemeliyim. Siyasi-ekonomik bağımsızlığımız ve doğa ile barışık bir gelişme açısından; “taşıma su” çizgisinin sakıncaları hala geçerliliğini korumakta.
İşte biraz da bu yüzden; hali hazırda gelmiş olan suyun ülke sınırlarımıza ulaştığı andan itibaren halkımızın siyasi iradesi dahilinde yönetilmesi, kullanılması ve kontrol altında tutulması gerekmektedir. Mevcut konjonktürdeki tabi olma halimiz yarın değiştiği zaman; su konusunda da yeni kararlar alabilecek imkanlara sahip olmamız için bu şarttır…
Gene de bu ileriye dönük tartışmaları şimdilik bir yana bırakalım ve mevcut sürecin nasıl yönetildiğine bakalım…

2 Aralık 2015 Çarşamba

Akıncı ve Lavrov Neden Görüşmeliydi?

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmemesi, son günlerin sıkça tartışılan konularından biri oldu. Lavrov’un “ara bölge”de yemekli görüşme talebine, Akıncı “eşit muamele gereği” Anastasiadis ile olduğu gibi kendisinin de önce Cumhurbaşkanlığı makamında ziyaret edilmesi talebini ileterek yanıt vermişti. Lavrov’un bunu kibarca reddetmesi üzerine de görüşme gerçekleşmedi.
***
Akıncı’nın bu kararını doğru bulanlar da yanlış bulanlar da oldu… Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, bence Akıncı’nın kararı yanlıştı…

25 Kasım 2015 Çarşamba

25 Kasım ve 8 Mart

Bugün 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü…
8 Mart ve 25 Kasım tarihlerinin her ikisi de ortak bir noktayı paylaşıyor…
Bu iki tarihin kadın mücadelesinde önemli günler arasında sayılmalarına ve her yıl hatırlanmalarına vesile olan olaylar; bugün liberal feministlerin kendilerine mesele ettikleri türden olaylar değil…
8 Mart emekçi kadınların sendikal mücadeleleri nedeniyle maruz kaldıkları şiddet sonucunda, sosyalist hareket içerisinden doğdu…
25 Kasım ise, ulusal baskı, yeni-sömürgecilik ve diktatörlük şartlarına direnen üç kız kardeşin tecavüze uğrayarak öldürülmesi üzerine ulusal kurtuluş mücadelelerinin gündeminden şekillendi…

18 Kasım 2015 Çarşamba

Herkesin IŞİD'i Kendine

Paris’te yaşanan vahşet eyleminden sonra hepimiz derin bir üzüntü, öfke, çaresizlik duygusuna kapıldık…
Bizden kilometrelerce uzakta bir coğrafyada da yaşansa, masum insanların böylesi vahşi bir şiddet eylemine maruz kalmasını yüreğimizde hissettik…
Ancak belki de, bazen uzaklık “insani duygularımızı” ifade etmek için elverişli bir zemin sunmuyor da değil. Mekan ne kadar uzak olursa, yaşananlara insani özünü görecek şekilde bakmak kolaylaşıyor olabilir…
Mesela, Paris’te yaşananlardan “dehşete” kapılanlarımızdan bazıları burnumuzun dibindeki Silvan konusunda sesini çıkarmamayı, görmemeyi, duymamayı tercih edebildi…
Oysa her iki mekanda da yaşanan fanatik şiddetin acımasız saldırganlığıydı…

4 Kasım 2015 Çarşamba

Seçim Sonuçları, Aziz Nesin ve Seyit Rıza

Sözde seçimin sonuçları açıklanmaya başladığı andan itibaren, Türkiye’deki karanlığın yüreğimize çöktüğü doğrudur. Bu ruh halimizin sebebi bazılarının sandığı gibi; tüm beklentimizi seçimlere bağlamak, seçim sonuçları ortaya çıkmadan önce durumun ciddiyetinin farkında olmamak veya bu sonuçlar karşısında yapacak hiçbir şeyimizin kalmamış olması değildi. Aksine, sadece sandığa dayalı bir dönüşümün mümkün olmadığı, sandığın sadece sokak ile desteklendiği ve kontrol altında tutulduğu müddetçe bir anlamı olduğu ve sonuçlar ne olursa olsun hala toplumsal muhalefeti zorlu bir sürecin beklediğini biliyorduk.
Böyle olmasına rağmen, yüreğimize çöken karanlığı engelleyemedik...

28 Ekim 2015 Çarşamba

CTP Sendromu Sadece CTP’ye mi Özgü?

Siyasal mücadele yürüten örgüt ve bireyler için en tehlikeli yozlaşma olasılıklarından birisi de, mücadele  içerisinde bulunma nedenlerini unutmaktır sanırım.
Günlük yaşam içerisinde yüzleştiğimiz sıkıntılar, ayrımcılık, adaletsizlik ve insani potansiyellerimizi geliştirmemiz önüne dikilen sosyal, ekonomik, fiziksel, ekolojik, cinsel engellere karşı bir pratiktir siyasal faaliyet. En azından muhalifler için, sol için, sosyalistler için böyledir bu…

21 Ekim 2015 Çarşamba

Gençler, Bakanlar ve Genç Bakanlar

Bildiğiniz gibi, UBP ve CTP’nin “geniş tabanlı” sözde “reform” hükümeti üç ayda tadilata ihtiyaç duydu ve şimdi üç bakan görevden alınarak yerlerine başka bakanlar atandı...
Büyük vaatler ve iddialı sözlerle kurulan hükümetin, bu kadar erken bir sürede tadil edilmesi; sadece “partililerin koltuk aşkına” bağlanmamalı...
UBP-CTP hükümetini sıkıştıran iki kuvvet var...
Biri Türkiye’de giderek gözü dönmüşçesine neo-liberal içsavaş konseptine sarılan AKP’nin beklentileri, diğeri ise Kıbrıslı Türk halkı içerisinde güvenilir bir siyasal alternatif arayışının giderek derinleşmesi...

14 Ekim 2015 Çarşamba

Türkiye Halklarından Özür Dileriz

Bazen söz biter... Karşınızdakini ikna etme isteğinizi yitirirsiniz.
Çünkü dünyaya aynı gözlerle bakmadığınızı, aynı değerlere inanmadığınızı, doğrularınız ve yanlışlarınızın benzer olmadığını anlarsınız...
Böyle bir durumda, aynı fikirde olmamak daha hayırlıdır... Kelime oyunları ve laf cambazlığı ile karşı tarafla yakalanacak sahte bir uyumdansa; “biz başka dünyaların insanıymışız” diyerek çekip gitmek daha doğrudur...

7 Ekim 2015 Çarşamba

Referandum Olasılığı Ve Maraş

Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte hızlanarak ilerleyen görüşme sürecinin, 2016 yılının ilk yarısında bir referandum ile sonuçlanması muhtemel gibi görünüyor. En azından neredeyse tüm özneler, böyle bir beklenti içerisinde ve süreç olumlu bir havada ilerliyor gibi görünüyor.
Çözüm karşıtlarının yıllardan beridir ilk defa, organize ve dinamik bir şekilde siyaset sahnesinde aktif olmasına; özellikle de yandaş basın aracılığı ile toplumu tedirgin edecek asılsız haberlere dayalı bir örgütlenme girişimine vesile olan da bu olumlu hava…
Çözüm karşıtlarını harekete geçiren bu süreç, barış güçleri açısından ne yazık ki aynı etkiyi yapmış durumda değil…

1 Ekim 2015 Perşembe

Dengeyi mi Bulalım, Taraf mı Olalım?


Hakkında en çok konuşulan ancak buna rağmen konuşulduğunun yarısı kadar dahi üzerine kafa yorulmamış kelimelerden birisidir belki de denge...
Yaşamı gece-gündüz, siyah-beyaz, iyi-kötü, haklı-haksız, samimi-samimiyetsiz gibi zıtlıklar üzerinden tanımlamaya alışmış çağımız insanı; bu zıtlılar arasındaki ilişkiyi “denge” kelimesi üzerinden tarif etmeye doğallığında meyillidir. Zıtlar üzerinden tanımlanan bir dünya kavrayışının basitliğine haklı olarak itiraz eden ve kendini daha mantıklı olarak tanımlayan kişilerce bu tür durumlar değerlendirilirken genelde yakınılan ise arzu edilen “denge”nin yeterince kurulamamış olmasıdır...
Aslında mesele sadece soyut kavramlar düzleminde değil, somut kategoriler düzleminde de böyle yaşanmaktadır...

23 Eylül 2015 Çarşamba

Ankara’dan Abimiz Gelmiş

Tuğrul Türkeş ziyaretimizde gelmiş, bizim seçilmişlerde bir bayram havası. Kimininki “gerçek”, kimininki protokol “zorlaması.”
***
Kimdir Tuğrul Türkeş?
Öncelikle kendisi, uzun süre ülkücü hareketin önemli mevkilerinde bulunmuş bir faşisttir.. Bizim için kimliğinin asli bileşeni budur… Son zamanlarda ülkücüler arasında pek sevilmemektedir. Çünkü Türkiye’de iki seçim arası kurulan hükümete, partisi MHP’nin itirazına rağmen bakan olarak girmiş bir zattır… Bu sebeple adamızdaki yavru kurtlar tarafından “aramızda yıllarca bozkurt postunda gezen AK KOYUN” pankartları ile karşılanmıştır…

16 Eylül 2015 Çarşamba

Okullar Açılırken

Yeni eğitim yılı, herzamanki gibi başladı…
Çocuklar dışında eğitimin tüm öznelerinin hazırlıksız, özensiz, el yordamı ile giriştiği bir acayip başlangıç bu…
Okullar fiziksel olarak perişan durumda. Sınıflar bakımsız, binalar hazırlıksız, yeterli öğretmen yok…
Var olan öğretmenler ise bakanlık tarafından itinayla demoralize edilmiş halde…
Defter, kitap, kalem, silgi vs.’den ise hiç söz etmeyelim…
Eğitim camiasından ilk gelen haberler hep olumsuz…

9 Eylül 2015 Çarşamba

Kıbrıs Sorunu: Bugünün Görevi

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın göreve gelmesi ile birlikte Kıbrıs müzakerelerinde yakalanan olumlu hava, her geçen gün bir anlaşmaya doğru ilerlemekte olduğumuza dair pozitif bir umuda dönüşmüş durumda…
Bölgemizde ve dünyadaki konjonktürel dengelere bakıldığında böylesi bir gelişmenin gerçekten de mümkün olabileceği ihtimali ortada…
Gelin güncel gelişmeleri daha iyi kavrayabilmek ve bugünün görevlerini çözümlemek adına, bildiğimizi sandığımız olguları bir gözden geçirelim.

2 Eylül 2015 Çarşamba

Elektrik ve Özelleştirme

Sermaye örgütleri geçtiğimiz hafta halkı yoklayarak, genel eğilimin “elektrikte özelleştirmeye” onay verecek noktaya gelip gelmediğini kontrol etti. Patron örgütlerinin hep birlikte imzaladıkları ve Kıb-Tek’in özelleştirilmesinin talep ettiği bildiri, neredeyse hiçbir tartışmaya yol açmadı...
Toplumumuzu bu kadar yakından ilgilendiren bir konuda yapılan, böylesi önemli bir açıklamanın, neredeyse hiç tartışılmaması ilk bakışta şaşırtıcı olabilir. Oysa bunun nedeni, halkın “elektrikte özelleştirme konusuna duyarsız” olması değil; tam aksine, çok büyük çoğunluğu ile halkın “elektrikte özelleştirmeye karşı olmak” konusunda kararını çoktan vermiş olmasıdır.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Sosyalist Alternatif, Gerçek İnsani Gelişim

"Reel Sosyalizmin Çelişkileri" kitabını okuduktan sonra, Lebowitz'in nasıl bir alternatif önerdiğini merak ederek okuduğum bu ufak kitapçık, tek kelime ile ufuk açıcı... Maddi çıkarların masaya yatırılarak, sosyalist bir perspektifin dışında tutulmasını, sadece planlama ve kamulaştırma ile yetinilmemesini ve Che'nin 'yeni insan' çağrısına uygun olarak, bugünden başlayarak kültürel bir inşaya girişilmesini öneriyor Lebowitz... Çok da mantıklı duyuluyor söyledikleri...

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Kamil Hür’e Kim Saldırdı?

Kamil Hür, yaklaşık on yıldır her 16 Ağustos’ta bahçesine Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı çekiyor. Yanına da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü konumundaki ülkelerin bayraklarını; TC, Yunanistan, İngiltere…
Son birkaç yıldır da Kıbrıs Cumhuriyetinin üyesi olduğu uluslararası örgütlerin bayraklarını eklemişti bu seremoniye…
Biz aynı fikirde olsak da olmasak da; kendi görüşünü, kendi fikrini, kendi siyasal duruşunu; demokratik çerçevede ifade eden değerli bir insandır Kamil Hür…
Ancak Kamil Hür’den rahatsız olanlar var…

12 Ağustos 2015 Çarşamba

Aslında Çalışma Yasağı Olmadığını Biliyor muydunuz?

Aşırı sıcak ve nemli hava nedeniyle 5-8 Ağustos tarihleri arasında İçişleri ve Çalışma Bakanlığı tarafından “dışarda, açıkta, güneş altında” çalışma yapılmasının yasaklanması, sosyal medyada çok tartışıldı. Süreç tamamlandığına göre, gelin kısaca bir değerlendirme yapalım...

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Sıcaklar, İşçiler ve İşbirlikçikler

Sıcak...
Çoook sıcak...
Ama öyle sıcacık bir sıcak değil... Kızgın, nemli, bunaltıcı, kahrolası bir sıcak...
Oysa ne çok söyleyişimiz var sıcağı soğuğa yeğleyen...
Mesela kötüye giden bir ilişkiyi betimlemek için “aramıza soğukluk girdi” deriz veya ortamı geren birisini “soğuk rüzgarlar estirdi” diye tarif ederiz. Ve ilk izlenimimizin olumlu olduğu kişiden “bir sıcaklık oldu aramızda” diye bahsederiz.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Hükümete Güvenmek

UBP-CTP hükümeti Meclis’ten güvenoyu aldı. Toplam milletvekili sayısı 39 olan iki parti, hükümet kanadından 4 vekilin katılmadığı bir bileşimde 35 oy çıkardılar. Böylece ne CTP ne de UBP’nin içinden “çatlak ses” çıkmadan bu badire de atlatıldı...

22 Temmuz 2015 Çarşamba

UYUYAN “MEMURLAR” VE UYANIK PATRONLAR

Ne zaman işyerine girip bir şey alacak olsam, kamuda çalışanlarla ilgili hazırda bir espirisi vardı…
– “Noldu, sizin mesai saatleri gene mi değişti?”
– “Yoo… Neden?”
– “Hiiiç… Geçen gün Maliye Bakanlığı’nı aradım, bir işim vardı. Çaldı çaldı kimse açmadı da, değişti sandım… Uyurdu herhalde görevli memur… Eh bu sıcakta ben aptalım oşu çalışırım… Ha hah ha…”
Şakacı, komik bir adamdır kısacası ve esprilerini de hep kamu çalışanları üzerinden seçer…
“Sen Çalışma Dairesi’nde mi çalışırdın, yoksa Çalış ma Dairesinde mi?”
Ve bunun gibi yaratıcı espriler!

15 Temmuz 2015 Çarşamba

UBP, CTP, Yaşlılar ve Çocuklar

UBP ile CTP’nin bir koalisyon hükümeti kurması olasılığı özellikle solda ciddi bir tepki ile karşılaştı...
Bu tepkinin farklı versiyonları mevcut: Şaşıranlar, kızanlar, sevinenler, hayal kırıklığına uğrayanlar, normal karşılayanlar, savunanlar ve bence en ilginci şaşıranları küçümseyenler var...

8 Temmuz 2015 Çarşamba

ASGARİ ÜCRET, ÖZEL SEKTÖR VE SENDİKALAR

Özellikle sendikasız çalışan ve maaşı konusunda patron ile pazarlık yapma şansına sahip olmayan özel sektör çalışanları için yaşamsal önemi bulunan Asgari Ücret son altı yıldır yerinde sayıyor.
Brüt rakamlara kısaca bir göz atalım…
2003: 440 TL, 2004: 627 TL, 2005: 720 TL, 2006: 860 TL, 2007: 950 TL, 2008: 1190 TL, 2009: 1237 TL, 2011: 1300 TL, 2013: 1415 TL, 2014: 1560 TL ve 2015: 1675 TL.
İki yıllık periyotlar halinde gerçekleşen artış ise şöyle:
2003-2005:%63.63, 2005-2007: %31.97, 2007-2009: %30.21, 2009-2011: %5.09, 2011-2013: %8.84, 2013-2015: %18.37
Bu tabloya baktığımızda 2009’dan beridir neredeyse hiçbir artışın yaşanmadığı söylenebilir.

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Bağımsızlık İstemek Milliyetçilik midir?

Baraka bağımsız ve halkları kardeş bir Kıbrıs istediği, bu uğurda mücadele ettiği için, bazı çevreler tarafından milliyetçi olmakla suçlanmaktadır. Kimisi bunu açık açık, çoğu da gizli saklı yapsa da; Baraka’nın etki alanı, etkinliği, gücü arttıkça bu tür söylemler de artmakta...
Peki bağımsızlık istemek gerçekten de milliyetçilik midir?
Baraka’nın değerleri arasında ‘bağımsızlık’ ve ‘enternasyonalizm’ vardır(1). Bu iki değer birbiri ile çelişiyor mu?

Birlik: “Che Kıbrıs’ta Yaşasaydı!”-Münür Rahvancıoğlu

Birlik, sol için kuru bir slogandan ibaret değil; sosyalist pratiğin üzerine kurulduğu, yüzlerce yıldır milyonlarca insanın uğruna bedel ödediği yaşamsal ve vazgeçilmez bir değerdir. Başarıya ulaştığında, sonucu devrimdir…
Komünist Manifesto “dünyanın bütün işçileri birleşin” sloganıyla biter…
Sosyalistler her tarihsel dönemde ve her coğrafyada halkın parçalanmış, birbirine kırdırılmış, düşmanlaştırılmış kesimlerinin birliği için çabalamış, egemenlerin bölücü girişimlerinin karşısında durmuştur.
Faşizm karşısında “birleşik cephe”, ikinci paylaşım savaşında “savaşan güçlerin birliği” olmuştur çağrımız; gençlik mücadelesinde “gençliğin devrimci eyleminin birliği.”
Milliyetçilik karşısında “halkların kardeşliği”ni savunan soldur; çünkü egemenlerin birbirlerine kırdırmaya çalıştığı halklar ancak birlikte olurlarsa güçlüdürler…
Çağdaş feminist hareket tarih sahnesine çıkmadan önce, kadın-erkek eşitliği için kıyasıya mücadele eden; kadınların oy hakkı, eşit vatandaş olarak tanınması ve anayasal yurttaşlık hakkı için hareketi sürükleyen soldur. Çünkü insanlığın yarısı ezilirken, kimse için kurtuluş olamayacağını bilir sosyalistler…
Gençlerin, kadınların, köylülerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, ezilen halkların, yaşlıların ve dünyanın tüm lanetlilerinin birliği, solun hedefi egemenlerin kabusudur…

30 Haziran 2015 Salı

Sendikalaşma ve ILO Sözleşmeleri

Özel sektördeki emekçiler, en keyfi şekilde, güvencesiz çalışma koşullarına maruz bırakılıyor... Yıllardır devam eden bu durum Bağımsızlık Yolu'nun SENDİKASIZ ÇALIŞTIRILMAK YASAKLANSIN kampanyası ile çığlığa dönüştü. Öyle ki, bir süre sessiz kalan "işçi dostları" baktılar ki 'rüzgar dinmiyor', "bari, yönünü değiştirelim" demeye başladılar.
Şimdi, "ILO sözleşmelerinde yeri yok, OLMAZ"

27 Haziran 2015 Cumartesi

Kitap Eylem Yapar mı? Şiddet Mevsiminin Saklı Tarihi

Niyazi Kızılyürek’in Heterotopia Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Şiddet Mevsiminin Saklı Tarihi”, daha bitirmeden size bir eyleme katılmış hissi uyandıran ender eserlerden birisi. Niyazi Kızılyürek, Kıbrıs ve şiddet üzerine çalıştığı daha büyük bir projenin özel bir bölümünü işlemiş bu kitapta; böylece hem tarihimizin saklı kalan önemli bir boyutunu önümüze sermiş, hem de samimi bir yüzleşme için önemli bir tartışma zemini sunmuş...

24 Haziran 2015 Çarşamba

Beleş Deniz: Hele Durun, Daha Bunlar İyi Günleriniz

Anayasal hakkını kullanıp denize beleş girmek isteyen eylemciler konuşuluyor bir süredir…
Çığ gibi büyüyen bir desteğin arasından bazı dudak bükmeler, eleştirel yorumlar da görülmüyor değil…
Huyum kurusun, ne zaman kitlesel bir coşku sarmalı ile karşılaşsam, aykırı seslere odaklanırım…
Çoğunluğun manipüle edilmiş olma olasılığını görmezden gelmek istemem, farklı olanın, sesi az çıkanın haklı olabileceği ihtimalini göz önünde tutmaya çalışırım…
1990’larda genç olmaktan kaynaklı bir alışkanlıktır belki de…
Belki de adı yenilgi ile özdeşleşmiş bir fikriyatın inatçı müdavimi olmamdan gelen bir refleks…

17 Haziran 2015 Çarşamba

Yasaya Neden “GÖÇ Yasası” İsmi Verilir?

Yenidüzen Gazetesi Genel Yayın yönetmeni Cenk Mutluyakalı, “GÖÇ demeyiniz şu yasaya, ne olur!” isimli yazısı ile emekten yana çevrelerden birçok tepki aldı. Ancak tartışma çok boyutlu bir tartışma olduğundan ve Cenk Mutluyakalı’nın yazım tarzı ise bütünlüksüz değinmelere dayalı bir imalar toplamı olduğundan tartışmada eksik kalan bir çok nokta var…
Ne yazık ki, bu durum ülkemizdeki tartışma kültürünün doğal bir sonucu: İfade edilen fikir olabildiğince muğlak, parçalı ve duygulara dayalı olarak ortaya konuyor… Ardından gelen yanıtların belli bir bölümü üzerinden manipülasyon yapılarak, bir noktadan sonra “kırılıp susma” yolu ile konu kapanıyor. Ta ki, sonuca bağlanmaması özenle sağlanan tartışma aynı argümanlarla tekrar açılana kadar…

10 Haziran 2015 Çarşamba

Seçim Notları: Mutlak İktidar Mutlaka Yıkılır

Türkiye’de yaşanan 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından; Kıbrıs’tan bazı ufak notlar, gözlemler, tespitler, düşünceler…

* Öncelikle, “size ne TC’nin seçimlerinden” diyenler var… Onlara iki cevabımız olacak…
i) Öncelikle sadece TC’deki değil, dünyanın her yerindeki emek mücadeleleri bizi ilgilendiriyor. Venezüella’daki de, İspanya’daki de, Yunanistan’daki de, Filistin’deki de… Dünyanın hangi coğrafyasında emekçiler, halklar daha özgür olursa, bunun başka yerlere de yansıması, olur, olacaktır, olmaktadır…
ii) Türkiye’de nükleer santral yapılması, Türkiye’nin Kıbrıs’ta kooridnasyon ofisi kurması, her köye iki cami yapılması bizi ilgilendiriyorsa, ki ilgilendiriyor, elbette tüm bunları yapan otoritenin gerilemesi de bizi ilgilendirecek…

3 Haziran 2015 Çarşamba

Boykot’un Mantığı

Boykot, sadece seçim dönemlerinde uygulanabilecek bir faaliyet değildir…
Bizim ülkemizde etkin olarak uygulanmış başka herhangi bir biçimi olmadığından, birçok insan tarafından sadece seçimlerle ilgili sanılsa da, dünyada birçok etkili boykot örneği seçim dışı süreçlerle bağlantılıdır aslında...
Hapishanelerde uygulanan kıyafet giymeme boykotları, yemek yememe (açlık grevi), marka boykotları, gazete boykotları, firma boykotları ve resmi kurumlara karşı yürütülen halk boykotları gibi etkili boykot biçimleri vardır.
Seçim boykotları ise yöneticileri seçme hakkının halk eli ile yürütülmesinin yaygınlaşması sonucu gündeme gelmiş, nispeten yeni bir olgu…

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Erich Fromm'un sahip olmak ve olmak temelli varoluş biçimlerinin izini dilde, dinde, eğitimde, kültürde, maddi ve manevi yaşamda takip ettiği önemli bir eser... Yer yer tekrarlara düşüp, zaman zaman "gelecek kurucu" bir misyona da sapsa, okunması düşünülmesi, kişinin kendini sorgulaması gereken bir yapıt... Fromm külliyatı içinde 3. Sıraya yerleştiriyorum. 1.'si "sevginin ve şiddetin kaynağı", ikincisi de "Marx'ın İnsan Anlayışı"..

15 Mayıs 2015 Cuma

Kıbrıs Söylevleri - Türkçe Baskıya Önsöz (Coğrafya Kaderdir)

M.Ö. 4. yüzyılda eski Yunanca dili ile yazılmış bir eserin Kıbrıs’ta geçiyor olması bugün bir çok kişi için şaşırtıcı olabilir. Üstelik bu eserin yazarı Isokrates; antik Avrupa felsefesinin kurucusu kabul edilen Sokrates’in bir dostu, Platon’un eserlerinde övgü dolu cümlelerle ismi geçen ve Attik dönemin on büyük hatibinden dördüncüsü sayılan önemli bir kişidir. Böylesi bir kalem tarafından yazılmakta olduğuna göre Kıbrıs, daha o dönemlerde uygarlığın önemli coğrafyalarından biridir.

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Boykot ve Siyasal Mücadele

Adına yanlış bir şekilde “boykot” adı verilen bir seçimsel davranış tarzı, uzunca bir süreden beridir gündemimizde...
Taraftarlarınca “yeni” ve “denenmemiş” olduğu iddia edilen, savunucusu olanların dahi “seçimlerde oy vermemek” dışında yaşam ile ne gibi bir teması olduğunu bilmediği bu seçim “siyaset”inin tek bir makalede ele alınması ise mümkün değil...
Teorik, tarihsel, psikolojik, stratejik ve pratik boyutları olan, üstelik Kıbrıs’taki biçim(ler)inin gayet “özgün” olduğu ortada olan “boykot” olgusunu; bu köşeden fırsat buldukça farklı yönleri ile ele almaya çalışacağım.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

Ya Nami Akıncı’nın Tercihiyse?

Özdil Nami’nin Kıbrıs müzakerelerinde görüşmeci olarak atanması konusu ile ilgili halkta oluşan sıkıntıyı nasıl anlamalı, nasıl yorumlamalıyız?
Cumhurbaşkanı Akıncı, bu kararın kendi kararı olduğunu beyan etmiş, kararda Ankara veya CTP’nin herhangi bir etkisi olmadığını vurgulamıştır. Ancak halkın kaygısı, bu kararın kime ait olduğu yönünde miydi gerçekten?
Gelin meseleyi bir de bu açıdan tahlil edelim…

29 Nisan 2015 Çarşamba

Akıncı, Tayyip ve Bağımsızlık

Henüz daha seçimlerden önce, yıllarını barış ve sosyalizm mücadelesine vermiş bazı kişiler kuşkularını belirtmişlerdi Akıncı için...
Diyorlardı ki; “Akıncı bir sosyalist değildir”, “amacı Kıbrıs’ın bağımsızlığı değildir”, “değil işgale karşı mücadele etmek, işgal kelimesini dahi kullanmayacak bir adaydır”...
Kabaca yukardaki doğruları dile getirerek, -ki sanırım bunları Akıncı’nın kendisi de reddetmez- Akıncı’yı destekleyen solcuları “ihanet” içinde olmakla suçlamaya varacak söylemler geliştiriyordu bu değerli dostlar...

15 Nisan 2015 Çarşamba

İş Kazası Nedir?

İş kazalarına yönelik toplumsal duyarlılığın son yıllarda artmakta olduğu bir gerçek. Tabii bu duyarlılık artışında ölümlü iş kazalarının sürekli olarak çoğalmasının rolü de inkar edilemez. Özellikle Soma, bu noktada neredeyse bir milat niteliğinde...
İş kazaları artıyor, sadece ölümlü kazalar değil, yaralanma ve sakatlanma ile sonuçlanan kazalar da artıyor... Peki neden?

8 Nisan 2015 Çarşamba

Ek Mesai ve Memurlar!

Kamu Görevlileri Yasası’nın değiştirilmesi gündemde...
“Kamu reformu” ismi verilerek şirin gösterilmeye çalışılan bu değişiklik, dünyanın her yerinde emek aleyhine yürütülen saldırının basit bir tekrarı olmaktan öteye gidemiyor. Aslında hepimizin bildiği bir karı arttırma, sermayeyi büyütme, emeği sömürme pratiği bu... Ancak elbette ki, her zamanki gibi dile getirilenler gerçek niyetler değil...
Sözde Sosyal Güvenlik Yasası’ndan Göç Yasası’na, Mesai Saatleri tartışmasından Kamu Görevlileri Yasası değişikliğine kadar tüm bu değişikliklerde en dikkat çekici nokta ise; özel sektör çalışanları ile kamu çalışanlarını birbirine düşürmeyi hedefleyen taktiklerin etkinliği...
Önce çalışanlar birbirine düşürülüyor, ardından da tüm emekçilerin aleyhine olan bir uygulamaya hayat veriliyor...
Kamu Görevlileri Yasası’nda çok kapsamlı bir saldırı söz konusu. Bu sebeple tamamını bir yazıda incelemek mümkün değil... Gelin özellikle herkesin “fikir sahibi” olduğu bir tek konuya odaklanalım: “Ek Mesai”...

2 Nisan 2015 Perşembe

Çalışma Yaşamının İçinden: Yasa ve Uygulama

Özellikle özel sektör çalışanları tarafından sempati ile karşılanan “sendikasız çalıştırılmak yasaklansın” kampanyası, olumlu tepkiler almaya devam ediyor. Kamuda örgütlü sendikaların bu talebi güçlü bir şekilde sahiplenmesi ve başta kamu emekçileri olmak üzere tüm halk kesimlerinin çıkarına olduğunu anlatması durumunda ise kampanyayanın başarıya ulaşmaması için hiçbir sebep yok.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Gündeme Kafa Tutmak

Bu yazı yazılırken Cumhurbaşkanlığı seçimleri henüz yapılmamış, gündem yeni olaylara yelken açmamıştı. Herkes sadece Cumhurbaşkanı’nın kim olması gerektiğini konuşmaktayı. Bu yazı okunurken, muhtemelen Cumhurbaşkanı seçilmiş, gündem de değişmiş olacak. Hepimiz medyanın ve egemenlerin önümüze sürdüğü başka “önemli” meseleler konusunda anlık heyecanlar yaşıyor olacağız...

14 Mart 2015 Cumartesi

Onurer veya Akıncıya Oy Verin, Örgütlenin ve Örgütlerinizi İttifaka Zorlayın

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, halkımıza reva görülen en büyük aşağılanmaların yaşandığı koşullarda tartışıyoruz: TC’nin ülkemizde Gençlik Ofisi açarak köylerimize kadar girmesini onaylayan bir Bakanlar Kurulu, “Kutlu Doğum Haftası” adı altında mezhepçi faşizmi okullarımıza kadar sokan bir Eğitim Bakanlığı, TFF’nin futbolumuzu ele geçirme girişimlerini alkışlayan Bakanlar...

11 Mart 2015 Çarşamba

Kim Kazanacak?

Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça sohbetlerin konusu da “seçimi kim kazanacak” eksenine doğru kaymaya başlıyor.
Bir süreden beridir “anketlere” yönelik güven zayıfladığından ve “süpriz” seçim sonuçları “olağan” hale geldiğinden dolayı da tüm adaylar “kazanacakmış” gibi davranıyor, hissediyor.
Yunanistan’da yaşanan Syriza depremi, ülkemizde son genel seçimlerde Toplumsal Varoluş Güçleri’nin barajı zorlamış olması ve LTB Başkanlığı konusunda BKP-TDP-Baraka ittifakının başarısı da “mümkün”ü daha yakın bir olasılık kılıyor...
Kısacası bir “neden olmasın” durumu hakim genel havaya...

25 Şubat 2015 Çarşamba

Mesai Tartışması ve Samimiyet

Kamuda mesai saatlerinin değiştirilmesi ile birlikte verimlilikte artış olacağını iddia edenler var. Diyorlar ki; “üretken ve verimli bir yapıya yoğunlaşmadan tartışmayı kuru gürültüye” boğuyorsunuz! Ve mesai saatleri üzerinden gerçekleşen neo-liberal saldırıya karşı çıkanları “samimiyete” davet ediyorlar. O halde biz de tüm samimiyetimizle konuşalım...

15 Şubat 2015 Pazar

İstenmeyen Bebeğin Ölümü - Arka Kapak Yazısı

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren, Kıbrıslı Elen ve Kıbrıslı Türk liderliklerince bir “ara formül” olarak kabul edilmişti. “Nihai amaca” ulaşmak için yürünecek yolda istenmeyen bir bebek olarak dünyaya gelen yeni devlet; henüz kuruluş aşamasında sorunlar, gerilimler ve krizlerle yüzyüze kalıyordu.

11 Şubat 2015 Çarşamba

Sibel Siber Kadın mıdır?

Denilebilir ki “Bu soru da nereden çıktı?” Açıklayalım...
Cumhurbaşkanlığı seçim yarışı ilerlerken Sibel Siber’in “erkekten alâ iş yapan kadın” ve “hanımefendi” olmak ile ilgili iddiaları sosyal medyada epey tartışıldı...
Özellikle feminist çevrelerden bu ‘üslup’a yönelik ciddi eleştiriler geldi.
Feministler açısından konu sadece ‘üslup’tan ibaret değildi elbette, üslubun ardında yatan ‘zihniyet’ esas konuydu...
Bir kişi “erkekten alâ” olmakla övünüyorsa, o kişinin başarı kriterinin ‘erkek olmak’ üzerinden şekillendiği açıktır. Oysa ‘erkek’ olmak toplumda çeşitli ayrıcalıklara sahip olmayı getirse de, bu ayrıcalıkların varlığı erkeklerin doğuştan başarılı olmalarından değil toplumun erkeklere sunduğu adaletsiz avantajlardan kaynaklanmaktadır. Ve ‘erkek olmak’ durumunu otomatik olarak ‘başarılı olmak’ olarak anlayan ve olumlayan bir ‘zihniyet’, “kadın”ın başarılı olmasını ‘sevinilecek bir istisna’ noktasından öte bir yere koymuyor demektir...

2 Şubat 2015 Pazartesi

Syriza ve Solda Birlik Konusu - Yenidüzen ile röportaj

-'SYRİZA benzeri bir ittifak Kıbrıs’ta neden mümkün olamıyor? Sol niye iş birliği yapamıyor?
Her ülkenin kendine özgü koşulları ve mücadele eden örgütlerinin de yıllar içinde oluşmuş bir davranış kültürü vardır. Bu sebeple de farklı ülkelerde ortaya çıkmış deneyimlerin bire bir taklit edilmesi mümkün değil. Mümkün olsa da yaşamda aynı karşılığı bulmayacaktır.
Syriza deneyimini uzunca bir süreden beridir takip ediyoruz. Yunanistan’da faaliyet yürüten ve Syriza’nın da bileşenlerinden birisi olan DİKTİO ile 2006’da Atina’da gerçekleşen Avrupa Sosyal Formu’ndan beridir yakın ilişkilerimiz var.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Göç Yasası ve Sendikaların Açmazı

Daha yürürlüğe girmezden önce ülkemizde siyasal/sendikal dengeleri alt-üst eden Göç Yasası hala daha yürülükte ve bu yasanın yarattığı olumsuz sonuçlar katlanarak artıyor.
Öylesine katmanlı bir sorunlar yumağı ki sözünü ettiğimiz; bütününü incelemek belki de akademik bir çalışmanın konusu olabilir. Bu yazı bağlamında tartışmaya çalışacağımız ise, Göç Yasası’nın sendikal örgütlülük bağlamında yarattığı sıkıntılar ve bu sıkıntıların nasıl aşılabileceğine dair öngörüler olacak.

14 Ocak 2015 Çarşamba

Yüzleştik? Tamamdır?



Hiç başı yeni kesilmiş tavuk gördünüz mü?
“Başı kesik tavuk gibi” deyimini duymuşsunuzdur da, hiç gerçekten başı yeni kesilmiş tavuk gördünüz mü?
Ben daha deyimi öğrenmeden, tavuğu görmüştüm... Bu yüzden de deyimi ilk kez duyduğum zaman anlamını kavramam zor olmadı...
Başı yeni kesilmiş, yani gövdesinin üzerinde herhangi bir baş olmayan tavuk; koşar...
Oradan oraya, çarpa çarpa, düşe kalka ve nereye gittiğini görmeden, bilmeden koşar...
Bir süre sonra da yığılıp kalır...
Bu olaya bir kez şahit oldum, küçüktüm ve hiç aklımdan çıkmadı... Hiç hoş bir deneyim değildi açıkçası ve bir süre tavuk yemeyi reddetmemle sonuçlandı...
Ama şimdi konumuz bu değil.
Konu şu ki; baş olmadan da organlar hareket edebiliyorlar bir süre...
Ama amaçsız, faydasız ve sonuçsuz hareketler olarak kalıyor bunlar...
Tıpkı başı yeni kesilmiş tavukta olduğu gibi...