UBP-CTP hükümeti Meclis’ten güvenoyu aldı. Toplam
milletvekili sayısı 39 olan iki parti, hükümet kanadından 4 vekilin katılmadığı
bir bileşimde 35 oy çıkardılar. Böylece ne CTP ne de UBP’nin içinden “çatlak
ses” çıkmadan bu badire de atlatıldı...
***
2013 seçimleri sırasında toplumumuzda esen radikal havayı
hatırlayanlarınız olacaktır. Toplumsal Varoluş Güçleri adı altında seçimlere
giren ittifak bileşenleri barajı zorlamış, şimdiye kadar radikal partilerin
aldığı en yüksek oy oranına erişmişti.
Esmekte olan havayı hisseden CTP, “işgal” karşıtı
direnişin karşısına hokus pokus yöntemi ile “vesayet” söylemini çıkarmış ve
topluma “radikalleşiyorum” mesajı vermişti. “Yeni”, “temiz”, “radikal”,
“feminist”, “hukukçu” vekil adayları ile de bu söylem desteklenmişti. Biraz da
bu sebepten ve “aman UBP gene gelmesin” diye, birçok Kıbrıslı Türk “CTP’ye bir
şans daha” piyangosuna katılarak, son dakika sandıkta fikrini değiştirmiş, veya
Toplumsal Varoluş güçleri ittifakına mühür vurmak yerine CTP’nin “temiz”
vekillerine tercih kullanmak için karmaya yönelmişti...
Seçim sonuçlarına bakıldığında, tablo ümit vericiydi...
Meclis bileşimi çok büyük bir oranda değişmiş, “yeni” vekiller koltukları
doldurmuş, “radikal” bir söyleme sahip CTP’nin hükümeti kuracağı da belli
olmuştu... TVG az bir farkla meclis dışındaydı ama “yeni”, “temiz”, “radikal”,
“feminist”, “hukuçu” CTP vekilleri meclisteydi...
CTP’nin yeni şansı, “onların yüzü suyu hürmetineydi...”
***
2009’da hükümetten düştükten sonra ne diyordu CTP?
“Göç Yasası’nı geçirmemek için erken seçime gittik”
diyordu...
Oysa şimdi “yeni”vekillerden birisi; “Göç Yasası çoktan
kalktı” derken, Yenidüzen’in makalelerinde “biraz samimi olun, Göç Yasası
demeyin şuna” diye yazılar yazılıyor..
2013’te TVG’ye yönelik olarak, “bunlara oy verirseniz UBP
geri gelir” deniyordu...
Oysa şimdi, “UBP ile kurulan geniş tabanlı hükümet,
reformlar için büyük şanstır” deniliyor...
Kısacası, “aman UBP gelmesin” diye “bir şans daha”
isteyen CTP ve “temiz” vekilleri, 2 yıl aradan sonra şimdi “UBP’yi getirmiş”
oluyor...
Buna en yalın tabiri ile, dolandırıcılık denir... Ve
elbet her dolandırıcının, yaptığını makul göstermek için söyleyecek bir çuval
lafı vardır...
Oysa olanı biteni anlamak için, söylenenlere değil
yapılanlara bakmak yeterlidir...
***
Burada “güven” meselesine farklı bir noktadan
bakabiliriz...
Bir dolandırıcının söylediklerine güvenmeyebilirsiniz...
Ancak onun bir dolandırıcı olduğuna ve yeni fesatlar
tertiplemek konusundaki azmine güveniniz sonsuzdur...
Hele de söz konusu olan bir değil, iki dolandırıcıysa...
Hani derler ya “bana arkadaşını söyle, sana senin kim
olduğunu söyleyeyim...”
Yada, “bizim çocuk iyidir aslında da çevresi kötü...”
Biri insafa gelse, ötekinin baskı yapacağını; bu iki
partinin sürekli birbirlerini veya “daha önemli başka konuları” mazeret
göstererek toplumun kötülüğü için çalışacağını öngörmek için müneccim olmaya
gerek yok kısacası...
Bu da farklı bir güven ilişkisi yaratıyor elbette...
UBP-CTP hükümetinin; Göç Yasası’nı sürdüreceğine, örgütlü
dinsel gerciliğe hiç ses etmeyeceğine, halkı yoksullaştıran neo-liberal
politikaları tam gaz uygulayacağına, kıbrıs sorununda resmi çizginin dışına
çıkmayacağına, Ankara ile uyumlu çalışacağına, kısacası bugüne kadar halkımızı
canından bezdiren her türlü kötülük ile hemhal olacağına güvenebilirsiniz...
Hükümet partilerinin geçmişte ayrı ayrı ortaya koydukları
pratiği birlikte ve uyum içinde gerçekleştirmemeleri için hiçbir sebep yok...
UBP geldiği zaman CTP’nin, CTP geldiği zaman UBP’nin
kabahatlerini halının altına süpürüyordu; şimdi bunu elbirliği ile
yapacaklarına güvenmemenin gereği yok...
***
Tabi bir de “yeni”, “temiz”, “radikal”, “feminist”,
“hukukçu” vekiller konusu var...
Onlar bu öyküde “bir
nokta bile değil, birer küçük eğri virgül, birer zavallı vesile”...
Onların adı değişecek, ama her seçim dönemi “yeni”
birileri olacak CTP listelerinde...
Biz dolandırılmaktan bıkmadığımız sürece...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder