26 Ekim 2011 Çarşamba

Her Şey Normal



“Peki dedim, ya Türkiye? / Dedi normal / Peki AB-ABD diye sordum / Dedi çok normal / Peki dedim ya DGM? / Dedi ki normal / Ya OHAL, o kadar yıl? / Bilmem normal / Ya Zap, GAP, Hasankeyf? / Hepsi normal...
Oooo biri anlatsın hemen, nedir bu normal? Ooo canım sıkılıyor artık yoksa ben miyim anormal?”
Bulutsuzluk Özlemi’nin bilinen parçasının sözleri bunlar...
Aslında “normal”, gayet sıkıntılı bir kelime...
Çok sık rastlanan herhangi bir şey, normal kabul edilebilir.

19 Ekim 2011 Çarşamba

Çerçeveler ve Çocuklar



Bir çerçeve çizilmiş, bir çizgi, bir sınır...
Yok öyle sıradan bir çizgi değil, ama fazla önemsemeye de gerek yok...
Aslında gayet önemli ama gene de biraz sıradan...
Yani demem o ki, hem ciddiye alınıyor hem de umursanmıyor.
Hem herkesin umurunda hem de kimse ciddiye almıyor...
Hiç de dikkate alınmaması, uyulmaması hatta üzerinde düşünülmemesi gerektiğini savunduğumuz bir yasak aslında! Bu yasağı ciddiye alanı biz de alaya alıyoruz. Hem de acımasızca...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Gelecek Gazetesi'nin Röportajı



Gelecek: Dünyada ve ülkemizde ilerici demokrat kesimlere karşı giderek artan baskılar yaşanıyor. Ülkemizde demokrasi daha iyi bir gelecek kurulması için mücadele eden bir örgüt olarak süreci kısaca nasıl değerlendiriyorsunuz?

M.R. Gerek dünyanın çeşitli ülkelerinde gerekse de ülkemizde yaşanan anti-demokratik uygulamalar, sistemin içerisinde bulunduğu krizden ayrı düşünülemez. 1990’lı yıllarda reel sosyalist ülkelerin ortadan kalkmasıyla birlikte, sistem; “Başka Alternatif Yok” sloganını yükseltti. “Taarihin Sonu” ideolojisi şeklinde de bilinen bu yaklaşım ise 1990’ların ortalarından itibaren sarsılmaya başladı.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Kelebekler Eksilmesin Başından



Ziya Ormancıoğlu Khora Yayınları’ndan yeni çıkan ilk kitabında “Devrimci” isimli şiirinde şöyle diyor:
‘Kal benim gibi mücadele et!’ dedi
Arkasından bir buçuk döner
Sipariş etti.

Seksen sekiz sayfalık ufacık bir kitap; “Kelebekler Eksilmesin Başından”... Bir solukta okunuyor ama aynı hızla da soluğunuzu kesiveriyor. Hayata dair hiçbir şeyi küçümsemiyor kitap, tam aksine sürekli küçümsenmekte olanları temsil eden bir sancak gibi... Yalın, akıcı, anlaşılır ve kolay okunur dili ile; yalın insanların yaşamını anlatıyor.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Küçük Şeyler – Büyük Şeyler



Küçük şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.
Birinden birisi tercih edilir, diğeri ise küçümsenir...
Büyük şeyleri tercih edenler, büyük planlara, büyük heveslere, büyük projelere odaklanırlar. Bir defada kocaman adımlarla ilerlemek, sorunların üstünden bir sıçrayışta atlamak ve hedefe ulaşmak isterler. Küçük meselelerle uğraşanların hiçbir zaman mesafe alamayacağını, parça ile uğraşmaktan bütünü göremeyeceklerini söylerler...
Küçük şeyleri tercih edenler, günlük hayattaki küçük meselelerin hayatın gerçeği olduğunu vurgularlar. Acele etmenin, ayrıntıyı görememenin ve toptancı yaklaşımların her zaman gerçek insanlara zarar verdiğini hatırlatırlar.
Küçük şeyler ve büyük şeyler... Karşılaştırılıp dururlar her zaman.

1 Ekim 2011 Cumartesi

KDYÖG Yayın Organı SOMUT



Kıbrıs Devrimci Yüksek Öğrenim Gençliği (KDYÖG) yayın organı SOMUT 1988 yılının ekim ayında yayınlanmaya başlamıştır. KDYÖG; Ankara, İstanbul, Eskişehir ve İzmir başta olmak üzere Türkiye’deki çeşitli şehirlerde yüksek öğrenimini devam ettiren devrimci gençlerin örgütü idi. Ekim 1988’den Kasım 1990’a kadar toplam dört sayı yayınlanmış olan Somut isimli dergi, bugün KDYÖG’den geriye kalan en derli toplu kaynaktır.

Barış ve Şiddet



Barış için yürütülen bir mücadele şiddet içerebilir mi? Huzur, mutluluk ve refah için yola çıkan insanların, şiddet içeren yöntemleri kullanması amaçları ile çelişir mi?
Amaçlar ve araçlar arasında yakın bir ilişki olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Belli bir amaca varmak isteyen kişilerin bu amaçlarına ancak doğru araçları kullanarak varabilecekleri yadsınamaz. Üstelik konu doğru aracı kullanmanın ötesinde anlamlar da barındırır. Hemen her aracın kendisine içkin olan özellikleri vardır. Bu yüzden de bazı araçlar bizi istediğimiz amaçlara götürmemenin ötesinde istemediğimiz sonuçlara da vardırabilirler. Bu noktada “şiddet”in bir araç olarak “barış”a hizmet edip etmeyeceği sorusu ciddiyet kazanmaktadır.

Dosya: Barış



Argasdi 24. sayısında dosya konusunu barış olarak belirledi. Elli yıldan fazladır ülke gündeminin değişmez ilk sıra konusu olan barışın dosya konusu olarak seçilmesi belki de bugünlerde hem savaşa hem de barışa en yakın durumda olmamızla da bağlantılıdır. Recep Tayyip Erdoğan’ın son Kıbrıs çıkartmasında esip yağmasından; Maraş, Omorfo gibi yerleşim yerlerinin “verilmeyeceği”, iki devletli çözümün gündeme gelebileceği gibi açıklamalarından sonra şimdi de bir yandan İsrail bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri ile yaşanmakta olan diplomatik “it dalaşı”, ciddi bir gerilim ortamının varlığına işaret ediyor.

Rekabet Değil Dayanışma (Argasdi Hammaliye Kurulu Sayı 24)



Meclisin açılması ile birlikte ülke siyaseti yeniden canlanıyor. Geleneksel muhalefet bileşenleri, yine ve yeniden hareketleniyor. Meclis gündemine gelmesi beklenen iki önemli yasa etrafında şekillenecek yeni bir toplumsal hareketlilik ve yeni eylemler, yeni polis saldırıları, yeni gerilimler bizleri bekliyor.
Söz konusu iki yasa; Özelleştirme Yasası ve Sosyal Sigortalar Değişiklik Yasası bir süreden beridir kamuoyunun gündeminde bulunuyordu. Her iki yasa da TC Devleti tarafından dayatılan ekonomik paketin parçası, aynı zamanda da ülkemizde emekçilerin birikimlerinden son kalan değerleri de silip süpürecek birer içeriğe sahipler. Birisi kamuya ait elde kalan son kırıntıları satılığa çıkarırken, diğeri de emeğin kazanılmış haklarına yeni darbeler indirecek olan bu yasalara karşı, Sendikal Platform ve destekleyen örgütler tarafından dişe diş bir direniş yürütüleceği söyleniyor.