1 Şubat 2010 Pazartesi

İşbirlikçiler İşbaşında

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile KKTC Hükümeti arasında  imzalanan “Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” geçtiğimiz ay en az tartışılan konulardan birisi oldu.
Protokol genel yapısı itibariyle, ülkemizin TC’ye entegre edilmesi, bu entegrasyonun neo-liberal piyasalaştırma süreçleri ile beraber yürütülmesi ve böylesi bir hak yitimine karşı çıkması muhtemel en örgütlü kesim olan kamu emekçilerinin baskı altına alınarak geriletilmesi hedeflerine sahip.

Sel Felaketi ve Kamu

Güzelyurt bölgesinde yaşanan son sel felaketi kamusal hizmetlerin önemini bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Felaketten etkilenen insanlara insani yardımın ulaştırılmasında canla başla çalışan kamu emekçileri, emekçilerin tembelliğine dair bolca laf yapmayı marifet sayanları utandırmış mıdır bilinmez ama; bu tarz felaketlerde KAR MANTIĞI ile çalışan özel sektörün değil; TOPLUMSAL FAYDA için çalışan kamu sektörünün hayati bir nitelik taşıdığı ortaya çıkmıştır.

Şimdi Kararlılık Zamanı

Göç Yasası’na karşı sendikalar tarafından yürütülen mücadele özellikle 28 Ekim ve 23 Kasım tarihlerinde hiç kimsenin beklemediği bir kitle eylemliliğine sahne oldu. Kitleler, Göç Yasası’na ve onun simgelediği neo-liberal yoksullaştırma, güvencesizleştirme ve iradesizleştirme saldırısına karşı olduklarını net birşekilde gösterdiler.

Ben De Ordaydım

Egemenlerin dava sürecini ilerletmesi kitle örgütlerinin de hareketlenmesine neden oldu.
Göç Yasası’nın geçirilmesinden sonra sessizliğe bürünen örgütler, bilindiği gibi 23 Kasım’da yaşanan orantısız polis şiddetine, coplamalara, tutuklamalara ve biber gazlı saldırıya rağmen herhangi bir eylem yapmamışlardı.
28 Ekim eylemi nedeniyle on dokuz, 23 Kasım eylemi nedeniyle on altı eylemciye dava okunması; örgütlerin Ocak ayı içinde iki toplantı yapmasına sebep oldu. Bu toplantılarda hukusal ve eylemsel süreçlerin ortak yürütülmesine karar verildi.