1 Şubat 2010 Pazartesi

İşbirlikçiler İşbaşında

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile KKTC Hükümeti arasında  imzalanan “Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” geçtiğimiz ay en az tartışılan konulardan birisi oldu.
Protokol genel yapısı itibariyle, ülkemizin TC’ye entegre edilmesi, bu entegrasyonun neo-liberal piyasalaştırma süreçleri ile beraber yürütülmesi ve böylesi bir hak yitimine karşı çıkması muhtemel en örgütlü kesim olan kamu emekçilerinin baskı altına alınarak geriletilmesi hedeflerine sahip.

Elektrikten suya kadar tüm temel ihtiyaçlar bakımından TC’ye bağımlılaştırılacak ülkemizin; TC’li iş adamları için yatırım cenneti haline getirilmesi, ekolojik anlamda el değmemiş bölgelerin turizm kılıfı altında talan edilmesi gibi hedefler protokolda açık açık yazılmış. Liberalleşme sürecinde öncelikle KİT’lerin özelleştirilmesi yoluyla kamusal hizmetlerin tasfiyesi öngörülüyor. Bu arada KİT’lerde çalışanların kazanılmış hakları ve emeklilik süreçlerini sekteye uğratacak hedeflerle ihtiyat sandığı yatırımlarının kademeli olarak azaltılması da hedefler arasında.
Yaz Mesaisi uygulamasının Nisan 2011’e kadar kaldırılması için yasal düzenleme yapılması, kamuda emekliye ayrılan personel yerine güvencesiz çalışacak emekçilerin istihdam edilmesi gibi hedeflerin bulunduğu İŞBİRLİĞİ protokolü; tam bir neo-liberal manifesto niteliğinde. Bu uygulamalara tepki göstermesi en muhtemel kesim olan sendikaların zayıflatılması için Sendikalar Yasası ve Toplu Sözleşme Yasası’nın değiştirilmesi de öngörülüyor.
Kamu Emekçisi’nin mart sayısı için ayrıntılı bir değerlendirmesini yaparak sizlerle paylaşacağımız bu protokol ile UBP hükümeti İŞBİRLİKÇİ KARAKTERİNİ bir kez daha ortaya koymuştur.
UBP Hükümetinin faşist/işbirlikçi karakteri ortadayken, yaklaşan sürece yönelik hiçbir hazırlıkta bulunmayan sendikaların rehaveti gerçekten düşündürücüdür. Sendikalar, bu zorlu sürece üyelerini bilinçlendirerek, yapılarını demokratikleştirerek, güçlerini birleştirerek ve siyasal partilerden bağımsızlaşarak hazırlanmalıdırlar. Aksi takdirde bu hantal ve bürokratik yapıları ile herhangi bir direniş örgütlemeleri mümkün olmayacaktır.
Bizim için planlanan gelecek: Daha zor koşullarda çalıştığımız, daha belirsiz bir geleceğe doğru ilerlediğimiz, daha kötü yaşam koşullarına sahip olduğumuz ve daha az söz hakkı ile daha katı emirlerle yönetildiğimiz karanlık bir gelecektir. Bu oyunu bozmak yine bizim ellerimizdedir. 
Kamu emekçileri kesiminin tüm sağlıklı unsurlarına çağrımız; elimizdeki tek silah olan sendikalarımızı yaklaşan sürece hazırlanacağımız bir mevzi olarak değerlendiren bilinçli bir tavır ve örgütlü bir duruş geliştirmeleridir. Tüm mevcut olumsuz yapısına rağmen sendikalarımızın demokratikleştirilmesi ve mücadeleye hazır hale getirilmesi mümkündür. Bunun için çalışmaktan başka şansımız yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder