22 Ocak 2018 Pazartesi
SENDİKALAŞMA YEMİNİ
“Emeği
ile geçinen tüm insanların mutluluk ve özgürlüklerini, adil bir iş günü
sonrasında huzurlu bir dinlenmeyi, resmi tatillerde ve hafta sonlarında
çalışılmamasını, işçilerin kayıtsız şartsız sigortalanarak emekli olabilmesini
ve yıllık ücretli izin hakkını savunacağıma; özel sektörde örgütlenme talebine
ve demokratik bir şekilde sendika seçme özgürlüğüne bağlı kalacağıma; emekçilerin
işinin ve geleceğinin patronların iki dudağı arasından çıkarılması için
çalışacağıma; tüm bunların hayata geçebilmesi adına özel sektörde on ve üzeri
işçi çalıştıran patronların sendikasız işçi çalıştırması yasaklanana kadar
mücadele edeceğime; alın terim ile kazandığım ekmek ve tertemiz vicdanım üzerine
and içerim.”
13 Ocak 2018 Cumartesi
Bir Ölüm ve Bir Utanç
Bugün bir işçi daha cinayete kurban gitti. Sermaye biraz daha büyüsün diye, işçi kanı ile sulandı tatlı karın, ucuz emeğin ve vurguncu düzenin toprağı...
Cinayet saatine baktım: "17:00"... Tam o saatte kızımla birlikte köpeğimi gezdirmekten dönmüş, çok sevdiğim bir arkadaşımın doğum gününü kutlamak için telefon açmıştım. Muhtemelen ben "alo" derken, o son nefesini veriyordu...
Cinayet saatine baktım: "17:00"... Tam o saatte kızımla birlikte köpeğimi gezdirmekten dönmüş, çok sevdiğim bir arkadaşımın doğum gününü kutlamak için telefon açmıştım. Muhtemelen ben "alo" derken, o son nefesini veriyordu...
7 Ocak 2018 Pazar
Boykotçuya Sorular
Sandığa bir tavır olarak gitmeyen her kişinin tutumunun,
siyasal veya politik bir protesto olarak yorumlanamayacağını düşünüyorum.
Elbette hastalık, yurt dışında olma vb sebeplerden sandığa gitmeyen yada
gidemeyen insanlar dışındaki tüm sandığa gitmeme tavırları bir tür protestodur.
Ancak açıktır ki; siyasal bir protesto yapanlar yanında, kişisel bir protesto
tutumu takınanlar da var.
Kişisel olarak mevcut partilerden hiçbirisini kendine
yakın görmediği için veya herhangi bir politik fikri olmadığından sandığa
gitmeyenler, yani siyaset kurumundan tamamen ümidini kesmiş olanlar muhtemelen
bu yazıyı da okumayacaklardır. Zaten sorularım da onlara yönelik değil. Onlara
ulaşmanın başka yöntemleri var ve o yöntemleri başka mecralarda icra ediyoruz
hali hazırda...
3 Ocak 2018 Çarşamba
Seçimler ve Siyasette Güven Bunalımı
Siyasal öznelerin halk nezdinde herhangi
bir itibarının kalmadığı, ciddi bir inandırıcılık yitimine uğradıkları ve
siyasete güvenin yitirildiği bir süreden beridir bilinir, konuşulur, yazılır
durumdaydı. 7 Ocak 2018 seçimlerinin ilanı ile birikte bu durum daha da görünür
hale geldi. Halk siyasi partilere güvenmiyor, adayları kişisel kariyer peşinde
koşan fırsatçılar olarak görüyor ve kurulacak herhangi bir hükümetin
programında ne yazacağı ile ilgilenmiyor.
2 Ocak 2018 Salı
Karpaz Emirnamesi
Hüseyin Özgürgün, “ucube Karpaz emirnamesi yırtılıp atılacak” demiş ve eklemiş “bu emirname yüzünden ülkenin en değerli bölgesi yatırımsız kaldı.”
Son beş yılın ÜÇ BUÇUK yılında hükümetteydiniz. “Neden yapmadınız?” diye de sorabilirim… Karpaz’ın ekolojik anlamdaki önemini de vurgulayabilirim. Bilmeyenler için, konunun yerleşim alanları değil, “Milli Park” olan insansız bölümle ilgili olduğunu anlatabilirim.
1 Ocak 2018 Pazartesi
Sokakta Ölü Bir Devrimci: Karl Liebknecht
Sosyalist mücadelelerin tarihi yüzeysel olarak
okunduğunda, Karl Liebknecht’in ismi sadece iki yerde geçer: 1914 yılında savaş
bütçesine “hayır” oyu veren tek parlamenter olarak Alman Reichstag’ında ve Rosa Luxemburg ile birlikte sokak ortasında
öldürüldükleri 1919 Alman Devrimi’nde...
Partisinin tüm vekilleri Alman militarizmine “evet” oyu
verirken “hayır” diyerek sosyalist ilkelere gösterdiği adanmışlık da, Rosa ile
birlikte “sonuna” kadar yürüttükleri mücadeledeki cesaret de eşsiz bir insan
yapıyor onu. Ancak Liebknecht’in bize miras bıraktıkları bunlardan ibaret
değildir... Bu anılanlar yeterince önemli olsa bile, o bunlardan çok daha
fazlasıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)