29 Ağustos 2018 Çarşamba

Ek Mesai ve Top Niye Bizim Kalede?


Krizden en fazla etkilenmekte olan kesimlere yönelik hiçbir somut icraatta bulunmayan hükümet; zam yapmaya devam ediyor. Sendikalar hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı önlemler paketi karşısında vatandaşın tepkisini örgütlemek için hiçbir şey yapmadı... Önlemler paketinin içeriğindeki teker teker maddelerle ilgili olarak, her kesim bir şeyler söylüyor, eleştiriyor, yeriyor veya tartışıyor. Ama paketin ruhu ile, hükümetin genel yaklaşımı ile ilgili Bağımsızlık Yolu dışında somut bir eleştiri ortaya koyan yok... Oysa tek tek her bir konuda ne yapılacağından daha önemli olan konu şu: Bu krizde siyasi irade kimin korunmasına öncelik verecek; büyük sermayenin mi, yoksa küçük üretici, esnaf ve emekçilerin mi?
Meseleyi bu temelden tartışmadığımız sürece, sermayeden yana hareket eden hükümet hepimizi teker teker avlamaya devam edecektir. Tıpkı üyeleri ek mesai çalışmak zorunda bırakılan bir grup sendikanın başına gelen gibi...

28 Ağustos 2018 Salı

Hükümet Teşvik Yoluyla Zenginler İçin Krizi Fırsata Çevirirken, Zamlarla Halkı Fakirleştiriyor

Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile kıyaslamalı akaryakıt fiyatları paylaşılarak, “şikayet ediyorsunuz ama aslında bizde çok daha ucuz” mesajı veren 4lü koalisyon yandaşları sardı her yanı… Madem öyle soralım:

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Halk Olarak Dayanacak Gücümüz Kalmadı, Bedeli Sermaye Ödesin

İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz, halk açısından dayanılması giderek zorlaşan bir ızdıraba dönüşüyor. TL’nin döviz karşısındaki değer kaybı ve bunun tetiklediği zamlar; yaşamsal ihtiyaçların giderilmesini imkansızlaştıran, toplumun emekçi kesimlerini en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma getiren bir durum almakta... Bu son krizden en fazla etkilenenler, krizden önce de geçim sıkıntısı tehdidini ensesinde hissedenler oldu. Eğitime, sağlığa, mutfak masraflarına, barınma ve enerji giderlerine bütçesi yetmeyen ve bu yaşamsal ihtiyaçlarının bir kısmından vazgeçmeyi düşünmek zorunda bırakılan halk için, bu kriz bıçağın kemiğe dayandığı noktadır.

9 Ağustos 2018 Perşembe

Asgari Ücret Rezalet: Çare Federal Kıbrıs mı?

Elektrik, benzin ve tüp gaza yapılan ardı ardına zamlar, giderek yoksullaşmakta olan Kıbrıslı Türk halkını çileden çıkmaya bir adım daha yaklaştırmış durumda. Söz konusu zamlar Türk Lirası’nın aylardır uçurumdan düşercesine değer kaybettiği ve sosyal güvencelerin neredeyse tamamen eridiği bir güvencesizlik ortamında yaşanıyor. Şöyle ki, TL’deki düşüş tüm ithal malların kendiliğinden pahalılanması anlamına geldiği gibi, eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi her türlü elzem yaşamsal faaliyet de özel sektöre devredilmiş durumda. Üstelik, elektrik, benzin ve tüp sadece bireysel tüketim açısından değil, her türlü üretimde temel girdi olması anlamında da yeni zamların tetikleyicisi durumunda.
Kısacası; ithal olan her şey TL’den dolayı zamlanıyor; zaten olmayan yeri üretim de temel girdi maliyetlerinin artışı ile zamlanıyor ve halkın geçmişte ücretsiz temin ettiği yaşamsal ihtiyaçlardan devlet çekilerek bunlar için de para harcanmasını normalleştiriyor. Bunun doğal sonucu giderek artan yoksulluk ve derinleşen bir krizdir...

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Bu Krizin Faturasını Emekçiler Ödüyor

Tüp, elektrik, benzin aklınıza gelebilecek her türlü yaşamsal ihtiyaç zamlanırken; asgari ücret yerinde sayıyor. Bu krizin faturasını emekçiler ödüyor ama sermayedarlar, tüccarlar, inşaat şirketleri karlarına kar katmaya devam ediyor…
Bu krizle eriyen şey sadece ücretler değil, güvenceli istihdam da buhar olup uçtu. Her gün onlarca emekçinin işten durdurulma haberlerini duyuyor, görüyoruz… Tüm kaynaklar sermayedarların kar oranlarının düşmemesi için kanalize edilirken; kamusal olan her şey (sağlık, eğitim, yangın önlemleri, barınma ve ulaşım) geriye gidiyor… Maaşlar eriyor, işsizlik artıyor…

2 Ağustos 2018 Perşembe

Popülizm Nedir? Ne Değildir?

Halkın Partisi milletvekilleri tarafından maaş artışlarını her ay seçecekleri bir derneğe bağışlanacağına dair duyurunun yapılması üzerine, birçok boyutu olan bir tartışma süreci yaşandı. HP vekillerinin bu kararı, ülkemizde yaşanmakta olan yoksullaşmaya dair yapısal bir çözüm içermeyip sadece kendi vicdanlarını rahatlatacak bir yaklaşım olduğu için eleştirildi. Hatta tepki topladı. Tartışmanın bu kısmına girmeyeceğim, ancak HP’nin yaklaşımının yoğun olarak “popülist” ithamı ile eleştirilmiş olmasından hareketle, son yıllarda siyasi literatürümüzde sıkça yer bulmaya başlayan bu kavrama dair birkaç söz söylemek istiyorum.