25 Mart 2021 Perşembe

Sağlık Emekçilerinin Yemeği ve Servet Vergisi

Pandemi ile mücadelede en ön safta ve hayatını riske atmak pahasına mücadele edenlerin sağlık emekçileri olduğundan kimsenin şüphesi yoktur herhalde. Bunu uzun uzun kanıtlamaya gerek yok bu yüzden!

Birçok insan evinden dahi çıkmaya çekinirken, sağlık emekçileri ilk temas hattında çalışıyor. Hastalığın tespit edilmesi, toplumun geri kalanından izole edilmesi ve tedavi edilmesi için kendi sağlıklarının bozulması pahasına çalışıyorlar. Dahası pandemi dışındaki herhangi bir hastalık ile ilgili de yakın temas kurduklarından, yine benzer bir riske maruz kalıyorlar.

Pandeminin bize gösterdiği en çarpıcı gerçeklerden birisi, kamusal ve nitelikli sağlık hizmetlerinin devletler eli ile yürütülmesi gerektiğidir. Sağlık kâr amacı güdülerek yürütülemeyecek kadar yaşamsal ve yatırım yapılırken zarar kaygısı güdülemeyecek kadar önemli bir alandır.

18 Mart 2021 Perşembe

Ahmet Neden Vatandaş Olmak İstiyor?

 


"Çalışma iznim yenilenmişti. Garson olarak çalışıyordum. 28 Ocak tarihinde her yer kapanana kadar da çalıştım. Sonra evde beklemeye başladık. Paket servisler açılınca patronumla konuştum. Bana ‘sen bekle, garsonlara şimdilik ihtiyacımız yok’ dedi. Ben de bekledim! Bazı arkadaşlarım uyardığı için 5 Mart’ta Sigorta’ya gittim ve işten duruşum verilip verilmediğini kontrol ettim. Duruşum verilmemişti. Sonra bugün öğrendim ki, patron 8 Mart’ta gidip benim duruşumu vermiş. Hem de 15 Ocak tarihine vermiş duruşumu. Oysa ben 28 Ocak’a kadar çalışmıştım. Şimdi işten durdurulduğum yetmiyormuş gibi bir de cezalı duruma düştüm. Duruş tarihimden itibaren 40 gün içinde ülkeden çıkmam gerekiyormuş, ama ben 60 günden fazladır buradaymışım. On iki bin Türk lirası para istiyor devlet benden. Benim suçum ne?”

9 Mart 2021 Salı

PCR Davasını Niçin Ciddiye Almalıyız?


Belki haberiniz yoktur, belki haberdar olmuş ve benim de ilk etapta yaptığım gibi gülümsemişsinizdir: PCR testleri ülkemizde dava edilmiş durumda. Evet, bu davanın haberi ilk önüme çıktığında gülümsedim ve dünyanın her yerinde olan akıl karşıtı, komplo teorisinden beslenen gerici akımın bizde de bir grup insanı etkisi altına aldığını düşündüm. Ama dava açan kişinin tanıyıp sevdiğim, günlük yaşamında hiç de gerici denilemeyecek bir insan olması ve davadaki avukatının ise toplumsal muhalefette saygı duyulan bir kişi olması üzerine; durumun sandığımdan daha ciddi olduğunu fark ettim.

5 Mart 2021 Cuma

İşgal Altında Neler Olmaz!


Toplumsal muhalefetin kendini sol olarak tanımlayan ama esasen Kıbrıs milliyetçiliğinden öte bir ufku da bulunmayan bir kesiminde, her pratik tutuma itiraz olarak kullanılan yaygın bir ifade var: “İşgal altında bu dediğin olmaz!”

Başta “işgal altında seçim olmaz” şeklinde başlayan, giderek neredeyse yaşamın her alanına dair vecizeye dönüşen bir ifadedir bu. “İşgal altında demokrasi olmaz”, “işgal altında sendikacılık olmaz”, “işgal altında kadın sığınma evi olmaz”, “işgal altında sınıf mücadelesi olmaz”, “işgal altında halkların kardeşliği olmaz”, “işgal altında servet vergisi olmaz” ve en son duyumlarımıza göre de “işgal altında basın özgürlüğü olmaz!”