30 Aralık 2015 Çarşamba

Su Konusunda Şeffaflık İstiyoruz

Parası Kıbrıslı Türk halkı tarafından ödenecek olan suyun, yönetimi ve işletmesi konusunda TC ve kktc yetkilileri arasında neler konuşulduğunu hala resmen bilmiyoruz.
Bunu sorguladığımız, öğrenmek istediğimiz her defasında soğuk bir sessizlik ve “önyargılı bir tepki” duvarına toslamaktayız. Halkın geleceğini ilgilendiren görüşmeler ile ilgili bilgiyi paylaşmaktan imtina edenler, bu yaptıkları normal bir şeymiş gibi dönüp bir de halktan koşulsuz destek talep etmeye devam ediyorlar…

26 Aralık 2015 Cumartesi

Bakın Yine Tartışamıyorlar

Gaile Dergisi’nin 349. sayısında yayınlanan “Kudret Özersay’ın Önlenebilir Yükselişi” isimli Hasan Yıkıcı imzalı makale çevresinde dönen tartış(ama)ma halini, devrimciler olarak dikkatle takip ediyoruz. Bu tartışmanın taraflarını tahlil etmek ve bugüne kadar postmodern tartışma kültürüne ilişkin yapmış olduğumuz tespitleri sınamak açısından öğretici oluyor.
Brecht’in Hitler ile paralelliklerini ifade ettiği bir mafya üyesini anlatan “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” oyununa gönderme yapan; yani Kudret Özersay’a başlıktan ve Gaile’nin kapağından açıkça faşist diyen Hasan Yıkıcı’nın yazısı; CTP’li ve CTP etki alanındaki kişi ve örgütlerce coşkuyla karşılandı. Yazıya göre CTP yanlışlar yapan bir sol partiydi. Kudret Özersay’ın örgütlemekte olduğu siyasi girişim ise “yeni sağ” hatta faşist bir oluşumdu...
Peki gerçekten öyle mi?

24 Aralık 2015 Perşembe

Bir Anı

Yıl 2002, aylardan aralıktı... Yani tam 13 yıl önce... Bir masanın etrafında 6 kişiydik. Biz 3 kişi bir "taraf"ı temsil ediyorduk, onlar 3 kişi başka bir "taraf"ı... Bize, kendilerine "abi" demememiz gerektiğini öğretmiş olan, yaklaşık 10 yıldır yoldaş dediğimiz bu 3 kişi aramızdaki siyasal sorunları konuşmak üzere oturduğumuz masaya bir şart ile geldiler...
Şartları şuydu: "Münür Rahvancıoğlu bu masada oturmayacak. 1 aylığına her şeyden uzaklaşacak ve 1 ay sonra geri dönecek." Bu şart yerine getirilmediği takdirde, bizim sorun olarak belirlediğimiz hiçbir siyasal argümanı kabul etmeyeceklerini, çünkü aslında ortada bir sorun olmadığını, Münür Rahvancıoğlu'nun olayları büyüttüğünü ve kişisel sorunları olduğu için mesele çıkardığını ifade ettiler... Bu şart kabul edilmediği takdirde konuşacak bir şey olmadığını ve topantının hemen bitebileceğini söylediler...

23 Aralık 2015 Çarşamba

Suyu Yönetmek, İnanç ve Şeffaflık

Türkiye’den boru ile getirilen ve Geçitköy barajına akan suyun nasıl kullanılacağına ilişkin soru işaretleri güncelliğini koruyor.
Hükümetin büyük ortağı CTP’nin bu konuyu yönetme tarzı; demokrasi, şeffaflık, halkın özne kılınması gibi başlıklardaki tavrının da en net göstergesi niteliğinde…
Öncelikle su getirilmesi konusunda ekolojik, siyasi ve ekonomik nedenlerle yıllarca yürütülen muhalefetin, bugün için de geçerli olduğunu söylemeliyim. Siyasi-ekonomik bağımsızlığımız ve doğa ile barışık bir gelişme açısından; “taşıma su” çizgisinin sakıncaları hala geçerliliğini korumakta.
İşte biraz da bu yüzden; hali hazırda gelmiş olan suyun ülke sınırlarımıza ulaştığı andan itibaren halkımızın siyasi iradesi dahilinde yönetilmesi, kullanılması ve kontrol altında tutulması gerekmektedir. Mevcut konjonktürdeki tabi olma halimiz yarın değiştiği zaman; su konusunda da yeni kararlar alabilecek imkanlara sahip olmamız için bu şarttır…
Gene de bu ileriye dönük tartışmaları şimdilik bir yana bırakalım ve mevcut sürecin nasıl yönetildiğine bakalım…

2 Aralık 2015 Çarşamba

Akıncı ve Lavrov Neden Görüşmeliydi?

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile görüşmemesi, son günlerin sıkça tartışılan konularından biri oldu. Lavrov’un “ara bölge”de yemekli görüşme talebine, Akıncı “eşit muamele gereği” Anastasiadis ile olduğu gibi kendisinin de önce Cumhurbaşkanlığı makamında ziyaret edilmesi talebini ileterek yanıt vermişti. Lavrov’un bunu kibarca reddetmesi üzerine de görüşme gerçekleşmedi.
***
Akıncı’nın bu kararını doğru bulanlar da yanlış bulanlar da oldu… Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, bence Akıncı’nın kararı yanlıştı…