24 Aralık 2015 Perşembe

Bir Anı

Yıl 2002, aylardan aralıktı... Yani tam 13 yıl önce... Bir masanın etrafında 6 kişiydik. Biz 3 kişi bir "taraf"ı temsil ediyorduk, onlar 3 kişi başka bir "taraf"ı... Bize, kendilerine "abi" demememiz gerektiğini öğretmiş olan, yaklaşık 10 yıldır yoldaş dediğimiz bu 3 kişi aramızdaki siyasal sorunları konuşmak üzere oturduğumuz masaya bir şart ile geldiler...
Şartları şuydu: "Münür Rahvancıoğlu bu masada oturmayacak. 1 aylığına her şeyden uzaklaşacak ve 1 ay sonra geri dönecek." Bu şart yerine getirilmediği takdirde, bizim sorun olarak belirlediğimiz hiçbir siyasal argümanı kabul etmeyeceklerini, çünkü aslında ortada bir sorun olmadığını, Münür Rahvancıoğlu'nun olayları büyüttüğünü ve kişisel sorunları olduğu için mesele çıkardığını ifade ettiler... Bu şart kabul edilmediği takdirde konuşacak bir şey olmadığını ve topantının hemen bitebileceğini söylediler...

Ben kararın diğer iki genç yoldaşıma ait olduğunu, onların kararına saygı duyacağımı söyledim. Ve sözü bıraktım...
Onlar bana ve birbirlerine baktılar ve ayağa kalkarak bana "hade gidelim" dediler...
Biz, örgütsel bir duruş geliştirmediğimiz sürece çevremizin ctp'ye kanalize olacağını ve hali hazırda olmakta olduğunu söylüyorduk.... Bize kendilerine abi demememiz gerektiğini öğreten o üç kişiden biri sonradan ctp milletvekili adayı oldu, diğeri de üçlü kararname ile siyasi atama aldı... Onlar (bir tanesi farklı ama saygın duruşunu korudu) bizim küçük çevremizi ctp'ye taşır, "bizim" dediğimiz 1-2 kurumu da ctp'ye teslim ederken, biz baraka'nın tabelasını da alıp başka bir mekana taşındık ve ctp'nin 2003'ten itibaren örgütlediği tüm kötülüklerin başına bela olan bir örgüt yarattık... 
Çok örgütte bulundum, çok örgütten ayrıldım. Hatalarım da oldu, doğrularım da...
Ama bazı şeyleri asla yapmadım:
Yoldaşlarıma ve kendime yalan söylemedim. 
Siyasal ayrılıkları kişisel, kişisel ayrılıkları siyasal kılıfa sokmadım...
Fikrimi örgüt kamusallığında ifade etmekten asla geri durmadım...
Fikrim için mücadele etmeden ve açıkça mağlup olmadan, hiçbir örgütten çıkmadım...
Bir yerden ayrılırken bunun siyasal nedenlerini ilan etme görevinden kaçmadım...
Düşmanımın düşmanını dost saymadım...
Bunları yapanlara da yaptıklarını hiç yakıştıramadım...
***
Bugün şahsım üzerinden baraka'ya veya baraka üzerinden şahsıma yöneltilen ithamları da memnuniyetle karşılıyorum. Bu hayatı ben seçtim ve bu seçimimin sonuçlarından şikayet edecek değilim... Biliyorum ki, pratik her sorunu çözer. Kimin ne olduğunu, ne olacağını ve ne yapacağını yaşayarak göreceğiz... 
Bilinsin ki düşmanlarımı da dostlarım kadar severim ve kimliğimin bir parçası sayarım... Çünkü onlar, benim olmayı reddettiğim şeydirler ve onlar olmazsa kendimi sınama kanallarımdan birini kaybederim... 
Son olarak, yaşananların içinde bulunduğum devrimci örgütlenme ile ilgili olduğunu; onun verdiği fikirsel, pratik ve potansiyel rahatsızlıktan kaynaklandığını düşünüyorum. Bu rahatsızlığın artarak devam etmesi için var gücümle çalışmaya devam edeceğimi belirtmek istiyorum...
Durana, yürüyene selam olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder