24 Ekim 2019 Perşembe

Seçim Siyasetinin Açmazı ve Son Krizle Somutlaşan Alternatif

Son yıllarda Kıbrıslı Türk siyasal yaşamına hükümet olmayı hedefleyen siyasal partiler açısından derin bir açmaz damgasını vurmuş durumda: AKP ile Kıbrıslı Türk halkı arasındaki gerilim…
Kıbrıs’ın kuzeyinde halktan destek toplayabilmek için, AKP’nin uygulamakta olduğu kültürel, dinsel, ekonomik, ekolojik neredeyse tüm politikalara muhalefet etmek şart… Çünkü Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu bu politikalara haklı olarak tepkili ve kuşku ile yaklaşıyor.
Bu olguyu tespit eden seçim partilerimizin, durumu avantaja çevirip seçimlerde bu tepkiden faydalanmak için çeşitli girişimleri oldu.

4 Ekim 2019 Cuma

Tüzüğü Kim Yazdı? Türkiye Düşmanı Kim?

Bertan Zaroğlu, “İkamet ve Vizeler Tüzüğü” vesilesiyle; bu tüzüğü “Türkiye karşıtı kişilerin” hazırlamış olduğuna ve İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars’ın da “gizli sosyalist ve Barakacı” olduğuna dair bir beyanat verdi. 
“İkamet ve Vizeler Tüzüğü”nü okumadım, ancak bu ülkede giriş-çıkışların derhal kontrol altına alınması gerektiği ortada. Bu tüzük, mevcut sorunlara bir çözüm getiriyor mu, getirmiyor mu, okumadan söylemek mümkün değil. Ancak sorunların varlığı ve bu sorunların ülkeye giriş çıkışların denetimiyle bağlantılı olduğu konusunda vatandaş olsun, çalışma izinli olsun tüm dürüst insanlar hemfikir. Bertan Zaroğlu’nu bu kategoriye koyamıyoruz! Zaten kendisinin tek bir kuruş dahi yatırım yapmadan nasıl vatandaş olduğunu, birçok emekçi insan hak ettiği halde vatandaş olamazken, kirli ilişkiler ve torpil ile bunu elde ettiğini sağır sultan bile duydu.

1 Ekim 2019 Salı

Siyasete Siyaset Bulaştırmamak: Teknokrat Hükümetler

“Spora siyaset bulaştırmayın”, “sanata siyaset bulaştırmayın” gibi cümleleri  sık duyup okuduğumuz bir çağda yaşıyoruz. Herhangi bir şeye “siyaset bulaştırmamak” öylesine yaygın kabul gören bir klişe haline gelmiş ki; seçilmiş milletvekillerinin muhataplarını “siyasi” olmakla eleştirdiğine bile tanık oluyoruz.

21 Haziran 2019 Cuma

Özersay Bu Yemeği Tek Başına mı Yedi?

Olaylı Özersay-Anastasiadis yemeğinine dair tartışmaları, yurtdışında olduğum için kesik kesik takip edebildim ancak siyasal partilerin sürece dair epey yüzeysel değerlendirmeler yaptığı düşüncesindeyim…
Federal görüşü savunan kamuoyunda, bu görüşmenin TC tarafından; Akıncı’yı by pass etmek maksatlı ve yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük bir stratejiye dayalı olarak teşvik edildiğine dair ortak bir görüş var. Bu görüşe ben de katılıyorum.

15 Haziran 2019 Cumartesi

Erhürman Türkiye Karşısında Neden Güçsüz?

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın “Türkiye’nin istemediği bir şeyi ona dayatacak ne yetkimiz, ne de gücümüz var” şeklindeki açıklamasını gördüğümde, aklıma 2013 seçimlerinde Toplumsal Varoluş Güçleri listesinden aday olduğumda, birlikte katıldığımız TV programlarında yaptığımız tartışmalar geldi.
Bu programlarda Erhürman ısrarla TC ile ilişkileri “vesayet” diye adlandırıyor ve bu ifadenin “işgal” ile farkını da şöyle izah ediyordu: “işgal dışardan dayatılan tek taraflı bir yönetilme ilişkisidir. Oysa vesayet içerden talep edilen bir yönetilme ilişkisidir.” Yani o vakitler Erhürman, Kıbrıs’ta bizi TC’nin yönettiğini ancak bu durumun TC’nin isteği ile değil bizim talep etmemiz nedeniyle ortaya çıktığını söylüyordu. Erhürman’a göre bizim her olayda TC’ye başvuran beceriksiz yöneticilerimiz değişirse (kendisi yönetici olursa) zaten TC’nin de istemediği bu durum sona erecekti…

10 Haziran 2019 Pazartesi

Süper Devrimciler!

Fidel Castro, Küba devrimini “soldan” eleştiriye tabi tutmak isteyen ancak bunu yaparken ülke koşullarını dikkate almaksızın ahkam kesen bir grup solcu entelektüele cevap amaçlı kaleme aldığı yazısında, söz konusu entelektüelleri bu ifade ile tanımlar: Süper Devrimciler!
Tumturaklı sözcüklerle, keskin ama altı boş cümlelerle devrimci olunamayacağı; aksine en mütevazi ve en basit gündelik yaşam taleplerinin, en uzlaşmaz kopuşları tetiklediği, Castro’nun bizzat kendi yaşamından öğrendiği temel bir derstir. Ama devrimi ve sosyalizmi, yüksek perdeden slogan sallamaktan ibaret bir ergen atarı olarak algılayan “süper devrimciler” her dönem ve her coğrafyada var olmuştur…

22 Mayıs 2019 Çarşamba

UBP-HP Hükümeti Üzerine

Partimiz Bağımsızlık Yolu, UBP-HP hükümetinin kurulması ile kamuoyunda tartıştırılmaya çalışılan konular içerisinde gözden kaçırılmak istenen iki nokta olduğunu gözlemlemektedir.
Gözden kaçırılmak istenen konuların birincisi geçmiş hükümet döneminin değerlendirilmesi ihtiyacıdır. Dörtlü koalisyonun bugün hükümet dışında kalmış üç ortağı; seçim vaatleri, hükümet programı ve hükümet dönemindeki icraatları konusunda herhangi bir özeleştiri vermek niyetinde görünmüyorlar. Oysa daha 16 ay önce büyük beklentiler yaratmaya çalışarak davullar ve zurnalar eşliğinde hükümet kuran kendileriydi. Şimdi geçmiş koalisyon hükümeti tam bir fiyasyo ile sonuçlanmışken; 16 ay önce nerede hata yaptıklarını, hangi beklentilerinin yanlış çıktığını ve hedeflerine ulaşamamalarının nedenlerini halka açıklamak sorumlulukları vardır.

11 Mart 2019 Pazartesi

Teşvik Sendikacılığının Yaldızları Dökülüyor

Basın-Sen bugün bir bildiri yayınlayarak, teşvik yardımı ile Toplu İş Sözleşmesi imzaladığı bazı iş yerlerinde tüm çabalarına rağmen Asgari Ücret’in dahi ödenmediğini ve disiplin kurulu kararı olmadan işten durdurmalar yaşandığını duyurdu. Bu konuda dava yoluna gideceklerini belirten sendika, aynı zamanda da kendileri ile imzalanan sözleşme sayesinde Çalışma Bakanlığı’nın bu iş yerlerine tüm sigorta-ihtiyat sandığı yatırımlarını ödemekte olduğunu hatırlattı.
Basın-Sen tarafından ortaya konan olgu, yıllardan beridir partimiz Bağımsızlık Yolu tarafından ifade edilen ve kamuoyunun da gayet iyi bildiği vahşi sömürüyü bir kez daha teyit etmiş oldu. Ancak olgunun teyit ettiği şey, sadece bu değil; teşvik yolu ile imzalanan toplu iş sözleşmelerinin kağıt üzerinde kalmaya mahkum olduğu gerçeğidir…

13 Şubat 2019 Çarşamba

Özel Sektöre Maaş Desteği ve Ahlak!

“Özel sektör çalışanlarına maaş desteği” sağlayacağı ilan edilen ve teşvik yolu ile sendikalaşma getireceği savunulan yeni uygulama, yoğun bir beklenti ve tartışma yaratmış durumda.
Sendika kelimesinden dahi ürken Ticaret Odası ve UBP; bu yeni uygulamaya karşı çıkarken, maaş desteği ve sendika vaadi ile umutlanan özel sektör çalışanları da beklenti içerisine girmiş durumda. Sermayedarlar ve emekçiler konuya yüzeysel bir temelden taraf olsa da, ülkemizde yıllarca “ilkesel davranmanın, prensipli olmanın, ahlaki değerlerin” şampiyonluğunu yapmış bazı “sol” parti ve sendikaların, “amaca ulaşmak için her yol mübahtır” prensibinden hareketle, emeğe dair her türlü ilkesel duruştan vazgeçmesi gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.