[Dağyolu'nda gerçekleşen ve devletin açık ihmalleri nedeniyle kaza denilemeyecek kadar vahim sonuçlanan olaydan sonra gerçekleşen eylemlerden bir gözlem.]
Bugün, tam gün sokaktaydım. Tüm eylemlere katıldım... Ruhumda çok derin izler bırakacak şeyler gördüm, duydum, yaşadım. Ama Serdar Denktaş'a dair unutamayacağım iki olay var ki, onları buraya yazmak istiyorum:
30 Kasım 2016 Çarşamba
Katil Devlet
Sözün bittiği yer…
Bir okul otobüsü ve bir iş aracı…
Saat sabahın yedisi…
Ölüm karanlıkta buldu genç bedenleri…
Suçları okula gitmek için otobüse doluşmak mıydı?
Yoksa bu duyarsız, umarsız, lanetli coğrafyada doğmak mıydı?
Geride savrulmuş okul çantaları, dağılmış defterleri ve kitapları
kaldı…
Ve belki o defterlerin bir köşesine karaladıkları aşk şiirleri…
26 Kasım 2016 Cumartesi
Castro'nun Ardından
Sana geçmişte "goşist", "maceracı" diyenler; bugün kendilerini "anti-militarist" kabul edip her tür şiddete karşı olmakla böbürlenenler, halkının devrimini devrim saymayıp seni de diktatör diye tanımlayanlar şimdi ölümünün ardından "komutan", "büyük devrimci", "komünist" diye konuşuyorlar....
23 Kasım 2016 Çarşamba
Mont Pelerin Sürecinin Analizi
Mont Pelerin’de gerçekleşen görüşmelerin yaratılan
beklenti ortamına uygun olmayan bir şekilde sonuçlanması ile Kıbrıslı Türk
ilerici toplumsal muhalefetinde genel bir hayal kırıklığı oluştu.
Böylesi bir hayal kırıklığının tek sebebi Akıncı yada
Anastasiadis’in zirvedeki performansında aranmamalı. En az bunun kadar, hatta
daha fazla, içeriği bilinmeyen bir görüşme sürecine romantik manalar
yükleyerek, halkı amigo düzeyinde bir cesaretlendirme rolü için sokağa çağıran
“platformlar” da bu hayal kırıklığının mimarlarıdır.
9 Kasım 2016 Çarşamba
Mağusa Polisi, Polis ve Polisler
Türkiye’de giderek açık
bir görünüm alan faşist uygulamalar hepimizin malumu...
Bu uygulamaların hızla
Kıbrıs’a da sirayet edeceği ve “Türkiye’de ne varsa aynısının bizde de yaşanacağı”
endişesi ise yaygın olarak paylaşılan bir hissiyat...
Bu koşullarda, Türkiye’de
yaşananlara sessiz kalmamak ve demokrasi, adalet, özgürlük talebinde Türkiye
halkları ile dayanışmak ciddi önem arzediyor.
2 Kasım 2016 Çarşamba
#Reddediyoruz Nasıl Kazandı?
Geçtiğimiz cuma gün Meclis’ten gelen haberle yaz başından
beridir yürütülen #Reddediyoruz sürecinin kazanım ile sonuçlandığı tescillenmiş
oldu. Aslında Anayasa Mahkemesi’nin kararını açıladığı günden beridir
Reddediyoruz bileşenleri, bunun bir başarı olduğunu ifade ediyorlardı. Dahası,
mahkeme kararı bu yönde olmasaydı dahi; toplumun ezici bir çoğunluğu tarafından
reddedilmekte olan bir ofisin gerçek hayatta uzun süre tutunması da mümkün
olmayacaktı zaten. Ancak zaferin kesinleşebilmesi için, Meclis’teki işbirlikçi
kesimin de teslim bayrağını çekmesi beklendi ve ancak o zaman Kıbrıslı Türkler
derin bir “ohh” çekerek rahatladı…
Peki, kendi emeğimiz ile inşa ettiğimiz bu önemli direnişin hedefine ulaştığından emin olmak için neden bunca tereddüt ettik? Reddediyoruz’un Ağustos’tan beridir “Ofisçiler kaybetti” yönündeki açıklamalarına rağmen, neden bir yanımız hep şüphe ile yaklaştı buna?
Peki, kendi emeğimiz ile inşa ettiğimiz bu önemli direnişin hedefine ulaştığından emin olmak için neden bunca tereddüt ettik? Reddediyoruz’un Ağustos’tan beridir “Ofisçiler kaybetti” yönündeki açıklamalarına rağmen, neden bir yanımız hep şüphe ile yaklaştı buna?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)