30 Kasım 2016 Çarşamba

SERDAR DENKTAŞ'IN YÜZÜ

[Dağyolu'nda gerçekleşen ve devletin açık ihmalleri nedeniyle kaza denilemeyecek kadar vahim sonuçlanan olaydan sonra gerçekleşen eylemlerden bir gözlem.]

Bugün, tam gün sokaktaydım. Tüm eylemlere katıldım... Ruhumda çok derin izler bırakacak şeyler gördüm, duydum, yaşadım. Ama Serdar Denktaş'a dair unutamayacağım iki olay var ki, onları buraya yazmak istiyorum:
Bir tanesi şu ki, yılların devlet adamı, bir ülkede başbakan yardımcısı pozisyonundaki bir insanın alenen ve açık açık hem de iki kere provoksayon yapmaya çalışmasıdır. İstifasını talep eden bir kitlenin arasına, alayvari bir pozla girip; "katiller" diye yinelenen sloganları küçümseyici bir gülümseme ile karşılaması tam bir kışkırtma girişimiydi. Neyse ki, kitle slogan atmakla yetindi, kendisini konuşturmadı ama fiziksel bir müdahalede de bulunmadı. Serdar Denktaş ise bu başarısız girişimin ardından; kitle dağılmaya yaklaşırken daha da alçakça bir denemede bulundu. Saatlerdir yağmurun altında bekleyen ve sinirleri harap olmuş insanların arkasından, yalnız başına ve yürüyerek çıkarak sokak ortasında kaçmaca kovalamaca ortamı yarattı. İnsanların peşine düşeceğini bile bile, bunu yapması, gereksiz bir şiddet uygulamasını kışkırtarak eylemcileri haksız pozisyona düşürmek amacından başka bir şey değildi. Beni şaşırtan provokasyon girişimi değil, beni şaşırtan başbakan yardımcısı pozisyonundaki birinin bunu bizzat yapacak kadar alçalması...
İkinci unutamayacağım şey ise; Serdar Denktaş'ın alaycı gülümsemesi sırasındaki yüzü, teni, gözleri, vücudunun duruşu ve tavrıdır... Sonradan faceteki videolara da baktım, çıplak gözle gördüğüm şeyi bulamadım... İlk dikkatimi çeken ten rengiydi... Beyazdan daha soluk bir rengi vardı teninin. Yüzünün derisi sonradan yapıştırılmış gibi sarkık ve soluktu... Gözleri kaybolmuşçasına ışıksız ve duruşu, ilginç bir şekilde devrikti.
Betimleme yeteneğim o kadar iyi değil. Ama sanki içinde ruh, bedeninde can yok gibiydi. Sanki karşımda duran, bir tür zombi veya mezardan çıkmış farklı bir şey gibiydi. Canlı gibi değildi...
Yaşayan bir ölü, solmuş bir renk, sönmüş bir ateş, ruhsuz bir beden gibiydi... Bir süre slogan atamadım, şaşkınlıkla seyrettim yüz hatlarını...
Hatta sanırım bir anlığına ona acıdım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder