30 Kasım 2011 Çarşamba

Sayılsak mı Sayılmasak mı?



Biliyoruz oysa; / Alçaklıktan nefret bile / Çarpıtır çizgileri / Haksızlığa öfke bile / Kısar sesi.
Ah, biz / Hazırlamak isterken dostluk yolunu / Dost olamadık kendimiz. / Siz ama, o gün gelince / İnsanın insana el uzattığı, / Anın bizi / Hoşgörüyle.”
Brecht

Kıbrıslı Türkler olarak kendi geleceğimize dair söz söyleme haklarımızın elimizden alındığını sağır sultan bile duydu artık.
Kıbrıs’ın işgal atında olduğunu, işgalin kuzey kanadının TC taşeronluğunda yürütüldüğünü, bunun da bin bir türlü olumsuz sonucu beraberinde getirdiğini ısrarla yinelemek gerek...
Asimilasyon politikalarının kurbanlarıyız...

23 Kasım 2011 Çarşamba

Bekliyoruz



“hey göklere duman durmuş dağlar hey
değirmenin üstü her gün yel olmaz
dinle ağa, dinle paşa, dinle bey
sen söylersin o susar mı bell'olmaz”

Sendikalar aralık ayını bekliyor, Meclis aralık ayını bekliyor.
Hükümet aralık ayını bekliyor. Muhalefet aralık ayını bekliyor...
Tabii bir de polis, asker, itfaiye...
Tabii bir de memur, işçi, öğrenci, köylü, esnaf...
Galiba en iyi yaptığımız şey bizim, beklemek...
Çok güzel bekliyoruz.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Mücadele Yöntemi: Çadır



Biz de hatalar yaptık, bu inkâr edilmez.
Sayımız yavaş yavaş
azalmada.
Sloganlarımız orda burda
dağınık.
Düşman sözcüklerimizin
bir kesimini çarpıttı.
Brecht

Bir grup insan, günlük hayatın sunduğu her türlü konforu gözden çıkarır ve bir çadıra yerleşir...
Çadıra yerleşmek; elektriksizliğe, çeşmeyi açınca su akmamasına, soğuğa, tuvaletsizliğe, üzerinde yatacak düzgün bir yatağın olmamasına katlanmak demektir.
Çadıra yerleşmek; maruz kalınan haksızlıklara, adaletsizliklere, vurdumduymazlığa, umursamazlığa artık katlanamamak demektir.

9 Kasım 2011 Çarşamba

Memurdan Devrimci Olmaz...



“Polis dedi: Bu adam yankesici.
Sütçü dedi: Hem de topal.
Hanna dedi: Bundan ne çıkar?
Erkeğim benim o.
Benim canım onu çeker.”
Bertolt Brecht

Son zamanlarda çok sık karşılaştığım bir iddia var...
“Memurdan devrimci olmaz”, diyor bir çok tanıdık... Üstelik çok da eminler bu söylediklerinden...
Hatta iddialarını kanıtlama ihtiyacı dahi hissetmiyorlar. Çok bilinen, herkesçe paylaşılan ve doğruluğu tartışmasız bir fikri dile getirmenin rahatlığı seziliyor yaklaşımlarında...
Biraz daha agresif olanları, küçümseyici bir tonda kullanıyor bu ifadeyi; “memur devrimciler sizi...”

3 Kasım 2011 Perşembe

Göç Yasası Davası'nda Mahkemeye Hitap


www.yargilaniyoruz.org
www.yargilaniyoruz.org
İki yıl önce 28 Ekim 2009 tarihinde bir grev ve miting organize edildi. Grev ve mitingin amacı Meclis’te görüşülmekte olan Göç Yasası’nın protesto edilmesi idi. Söz konusu protestonun Meclis önünde, barışçıl araçlarla ve demokratik sınırlar içerisinde gerçekleştirileceği günlerce önceden kamuoyuna duyuruldu. Onbinlerce üyesini temsil eden onlarca sendika ve demokratik kitle örgütü, bu eylemi sahiplendi ve destek veren halk kesimleri ile birlikte protestolarını gerçekleştirdiler.

Grev ve miting olaysız bir şekilde sonuçlandığı halde, iki gün sonra 30 Ekim 2009 tarihinde 19 eylemci kktc Polis Teşkilatı’na davet edilerek kendilerine iki dava okundu. Davaların içeriğine birazdan geleceğim.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Bu Mitingler Boşuna!



“Hep denedin hep yenildin
Olsun yine dene bir daha yenil
Daha iyi yenil...”
Samuel Becket
31 Ekim Pazartesi gün, Sendikal Platform tarafından organize edilen grev ve mitingler gerçekleşti. O gün, gerek eyleme katılan gerekse de katılmayan bir çok kişi aynı cümleyi kurdu; “Bu mitingler boşuna!”
Bu tür cümleler uzunca bir süredir ağzında Kıbrıslı Türklerin: “Boşuna uğraşırık”, “Boşuna konuşuruk”, “Boşuna”...
Önceleri çok öfkeleniyordum böylesi cümlelere, şimdilerde ise ilgimi çekiyor. Merak ediyorum...
Bence “boşunacılar” en az üç ana grupta toplanıyorlar... Hepsi aynı cümleleri kuruyor olsalar da, hepsinin aynı noktadan motive olduğunu veya aynı pratik içinde olduğunu söylemek haksızlık olur...