23 Kasım 2011 Çarşamba

Bekliyoruz



“hey göklere duman durmuş dağlar hey
değirmenin üstü her gün yel olmaz
dinle ağa, dinle paşa, dinle bey
sen söylersin o susar mı bell'olmaz”

Sendikalar aralık ayını bekliyor, Meclis aralık ayını bekliyor.
Hükümet aralık ayını bekliyor. Muhalefet aralık ayını bekliyor...
Tabii bir de polis, asker, itfaiye...
Tabii bir de memur, işçi, öğrenci, köylü, esnaf...
Galiba en iyi yaptığımız şey bizim, beklemek...
Çok güzel bekliyoruz.

Seçimleri bekliyoruz, verilen sözlerin tutulmasını, kurtarılmayı, barışı...
Ama bu kez beklediğimiz biraz farklı:
Bu kez Meclis gündemine gelecek yasaları bekliyoruz.
İki yasa gelecek gündeme...
Sosyal Sigortalar Değişiklik Yasası ve Muhaceret Değişiklik Yasası...
İkisi de kasım ayında gazete manşetlerinde epey bir zaman yer kaplamıştı.
Sigortalar Değişiklik Yasası, aslında çok büyük yenilikler içermiyor.
2008’den itibaren işe girişlerde geçerli olan ve halen de yürürlükte olan sosyal güvenlik uygulamalarını, 2008’den önce işe girmiş olanlara da genişletiyor.
Bu yasayı 2007 yılında geçirmiş olan şimdiki muhalefetin aslında sevinmesi gerekir.
Sevinmesi gerekir, çünkü kendisi tarafından büyük bir ilerleme olarak duyurulan bu yasanın nimetlerinden artık sadece 2008’de işe girenler değil herkes faydalanacak.
Bir anlamda da yasa gerçekten “tek tip” hale geliyor. 2008 öncesi ve 2008 sonrası ayrımı ortadan kalkıyor.
Darısı kamu emekçilerinin başına...
Kamu Görevlileri ve Öğretmen Yasalarında yapılacak değişikliklerin de bu sorunu en kısa zamanda çözeceği söyleniyor.
Böylece emeklilik yaşının arttırılmasından tutun da, emekli maaş ve ikramiyelerinin düşmesine kadar; 2007 yılının Sosyal Güvenlik Yasası’nın sunduğu olanaklardan hep beraber faydalanacağız.
Gerçi biz Baraka Kültür Merkezi olarak, 2007 yılında gazetelere ilanlar vermiştik.
İlanlarımızla o zamanın hükümet partilerine, onların bakan, müdür, müsteşar, milletvekili ve bilimum zerzevatına bu yasayı kendilerine de uygulamaları için çağrıda bulunmuştuk.
Hem bunun yasal zemini de vardı. Yasa yürürlüğe girdikten sonra eski sisteme tabi olan herkesin bir imza vererek yeni sisteme geçmesi mümkündü.
Ama ne yazık ki kendilerinden hiç ses çıkmamıştı.
Topluma layık gördüklerini, kendilerine layık görmemişlerdi.
Şimdi UBP tarafından bu sorun çözülüyor ve yarım bırakılan, utangaça yapılan iş tamamlanıyor.
2007’de Sözde Sosyal Güvenlik Yasası’nı itiraz etmiş olanlar, 2011’de bu yasanın herkesi kapsar hale gelmesine de elbet itiraz edecekler.
2007’de Sözde Sosyal Güvenlik Yasası’nı yerlere göklere sığdıramayanlar da, 2011’de bu yasanın herkesi kapsar hale gelmesine itiraz edecekler.
Böylece tekrarlaya tekrarlaya bıkkınlık veren olaylar dizisi, yine yeni yeniden yaşanacak...
Sonra da “politik partilere güven kalmadı” denildiğinde, bazıları hala haksızlığa uğradıklarını iddia edecek...
Hakkını yemeyelim aralık ayı için beklediklerimiz arasında bir de Muhaceret Değişiklik Yasası var...
Eski hükümetimiz yeni “yoldaşlarımız”, aynı zamanda bu yasaya da karşı...

“kızılırmak akar suyun içerler
aç kalırlar yurttan yurda göçerler
varıp eylem köprüsünü geçerler
kimler ölür, kimler kalır bell'olmaz
öldüler mi, kaldılar mı bell'olmaz”

Adına “Muhaceret Değişiklik Yasası” denilen yasa, aynı zamanda Af Yasası olarak biliniyor. Geçtiğimiz üç yıl içinde cezalı duruma düşmüş onbinlerce kişinin para karşılığı cezadan çıkarılmasından ibaret bir içeriği var.
Konu aslında çok basit,  650 TL veya 1300 TL olarak belirlenen ödeme seçeneklerinden bir tanesi tercih ediliyor ve herhangi bir sihir veya keramet olmadan cezalı durumdan çıkılıyor. Üstüne bir de bonus verilerek altı ay boyunca sorgusuz sualsiz kktc’de ikamet hakkı elde ediliyor. Sudan ucuz...
Böylece gelmiş geçmiş hükümetler tarafından rehin alınmış olan, cezalı duruma düşürülmelerine göz yumulan, göçmen iş gücü yenileniyor, yeniden sömürülmeye hazır hale getiriliyor.
Birileri kızacak ama; bu da yeni değil...
Bizimle beraber bu yasaya karşı çıkan eski hükümet yeni muhalefetin ta kendisi de benzer içeriğe sahip iki “af” çıkarmıştı yakın geçmişte...
Ama tabii, onların mutlaka çok mühim ve inkar edilemez gerekçeleri vardı. Ve tabii onlar mutlaka haklıydılar bu yaptıklarında...
Biz, iflah olmaz maceraperestler olarak; o zaman da karşıydık bu yapılanlara şimdi de karşıyız...
Aman sakın yanlış anlamayın bu durumumuz tutarlılığımızdan değil; tam aksine değişen koşulları anlayamayan düz mantığımızdan ileri geliyor!

“ummam artık olanlar böyle olsun
yeni çağda mızrak çuvala girsin
vergi dersin, sorgu dersin, can dersin
dayanır mı buna yürek bell'olmaz
sen söylersin o susar mı, bell'olmaz
kimler ölür kimler kalır, bell'olmaz”

Aralık ayı gelecek... Aralık ayı aynen geldiği gibi geçecek...
Bizler ayları, günleri, partileri, seçimleri, görüşmeleri, BM Genel Sekreterlerini beklemeye devam ettiğimiz sürece bu böyle gidecek...
Beklediğimiz kurtuluş, ne bir köşe yazısında ne bir seçim sandığında ne de bir meydan nutkunda belirmeyecek...
Onu bulmak için kendi yüreğimizi çatlatmamız gerekecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder