1 Nisan 2014 Salı

Modern Zamanlarda Ütopya ve Karşıütopya



İnsanın en önemli yetilerinden birisidir hayal kurma yetisi...
Yaşam koşulları içerisinde sıkışmış, bu sıkışıklığı aşmak konusunda önünde herhangi bir umut görmeyen insan, tarihin en eski çağlarından beridir kafasında kurduğu hayallere sığınmıştır. Daha güzel bir dünya, daha adil bir gelecek ve daha uygun yaşam koşulları için ortaya konan çabalar bu hayallerle şekillenmiş, uğruna mücadele etmeye değer bir nitelik kazanmıştır.

Günlük yaşamın dönüştürülmesi, hayatın içerisindeki toplumsal, siyasal, ekonomik sorunlarla başa çıkılması mücadelesinde hayaller yol açıcı olduğu kadar bir kaçışın, unutuşun da aracı olmuştur zaman zaman... Ancak hayal kurma edimi insanın ayrılmaz bir özelliği olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Marx bir yerlerde insan ile örümceği karşılaştırır. Örümcek ağının mükemmelliğine ve kusursuzluğuna değindikten sonra, mimari anlamda insanların örümceğin hala gerisinde olduğunu vurgular. Ancak bu kıyaslamada ortaya koyduğu önemli bir nokta vardır ki, örümcek eserini üretmeden önce bunu zihninde tasarlamaz. Oysa insan için en basit bir kulübe bile planlanarak, projelendirilerek yaşama geçirilir... Bu yüzdendir ki; düş gücü insan üretkenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Düş kuran, düşlerini yaşama geçirme çabası içinde olan insan bilir ki; ortaya çıkacak olan eser ile kafada canlandırılan hayalin biribiri ile tamamen örtüşmesi mümkün değildir. Zaten gerçeğe dönüştürülmeye çalışılan hayaller, süreç içerisinde tadil edilir, elden geçirilir ve bazen de bu hayallerin yerini yenileri alır...
Ama insanı yerinden kaldıran, bilinmez maceralara sürükleyen ve koşullarına kafa tutmasını sağlayan da bu hayaller olmuştur hep. İnsan gerçekliğin içinde yaşar ve gerçek bir yaşam için olgularla bağını yitirmemesi önemlidir elbette. Olguların daha iyiye dönüşmesiyse bu olguların karşısına, “daha iyi”yi vaadeden hayaller aracılığı ile çıkmakla mümkündür...
Amcam bir keresinde şöyle demişti bana; “eğer herkes babasının yaptığını yapmaya devam etseyi, bugün hala mağralarda yaşıyor olurduk.” Yeniye, değişime ve denemeye açık olmak için kışkırtıcı bir çağrıdır bu... Gerçekliği reddetmeden, farklı olanı deneyimlemek için çok basit bir neden...
Büyük edebiyatçı Eduardo Galeano’dan alıntılamayı sevdiğim bir cümlede ise şöyle denmektedir: “Ütopya neye yarar? Ütopya ufuk çizgisi gibidir. Siz ona bir adım yaklaşırsınız, o sizden bir adım uzaklaşır. Siz ona iki adım yaklaşırsınız, o sizden iki adım uzaklaşır. İşte ütopya buna yarar: Yürümeye!”
***
İnsan yaşamının ve gerçekliğin ayrılmaz parçası sadece hayaller değildir elbette. Konumuz bağlamında gözardı edemeyeceğimiz bir diğer “gerçek” de kabuslardır...
İnsan yaşamı bir hayalin peşinde koşamakla veya bir kabusun önünde kaçmakla da geçebilir. İnsan hayallerini gerçekleştirme isteği ile olduğu kadar, kabuslarının gerçekleşmesinden kormakla da motive olabilir... Kabuslar da en az hayaller kadar yer kaplar insan zihinide... Ve cennet hayalleri ile varılan cehennemler de az değildir insanlık tarihinde...
Gene de, korku ve önlem alma ihtiyacı hayatın durağan tarafının; risk almak ve yeni maceralara atılmak da canlılığın simgesi olmuştur bu tarih boyunca...
Zamyatin, "Biz" isimli karşıütopyasının sonunda mutlak bir baskıyı insanlara isyan etmeden kabul ettirmenin yolu olarak “düş gücü ameliyatını” önerir. Eğer beynimizde düş kurmamızı sağlayan bölümü bulup, ameliyatla alabilirlerse ancak o zaman rahatça sürdürebileceklerdir egemenliklerini egemenler. Aksi taktirde her zaman tehlikededirler...
***
Krishan Kumar’ın Kalkedon Yayınlarından çıkmış mükemmel eseri Modern Zamanlarda Ütopya ve Karşı Ütopya; sözünü ettiğimiz hayal ve kabusların insanlık tarihindeki izini titizlikle sürüyor. “Kitaplarla ilgili bir kitap” olarak, yazılanları gerçeğe dönüştürmeye çalışanların pratiğini de özenle takip ediyor...
Hayallerinde ısrar edenlere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder