Sevgili Burak Kurtcebe ve "Baraka’nın
2014 Yerel Seçimleri ile ilgili olarak yapmış olduğu ittifaklar ile ilgili”
kafasında “soru işaretleri olan” tüm Baraka dostları; Baraka’nın 2014 Yerel
Seçimleri’nde TDP ve BKP ile birlikte yürüme kararına ilişkin sorularınızı
elimden geldiğince yanıtlamaya çalışacağım.
Sorular şu adreste
verilmişti: http://bkurtcebe.blogspot.com/2014/04/baraka-kultur-merkezine-ack-mektup.html
Öncelikle şunu belirteyim,
yanıtları (yoğunluktan değil) olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım. Bunun
nedeni hem okunurluğu arttırmak hem de mümkün olduğunca bu ittifakın dışında
kalan yapılarla polemiğe girmemektir. Muhtemelen biliyorsunuzdur, “radikal” sol
içi polemiklerin halkımızın moral anlamda umutsuzluğa kapılmasına neden olduğu
ve elden geldiğince bu tür polemkileri kısa tutmak, mümkünse olmamasını
sağlamak gibi bir kararımız var. Ve bunu iki yıla yakın bir zamandır da
uyguluyor, olumlu sonuçlarını da görüyoruz. Şimdi bu “açık mektup” sonucu
verilecek cevaptan dolayı, böyle bir polemiğe neden olmak istemem...
Ön bilgi niteliğinde bir kısa giriş:
Baraka 2009 yılında
deklere edilen net tavrı ile SEÇİM BOYKOTLARINI yanlış bulduğunu belirtmiştir.
Bu çerçevede Boykot konusu ile ilgili tavrını Argasdi’de, Baraka.cc’de ve aktivistlerinin
bulunduğu her noktada teorik, pratik vb. her yolla izah da etmiştir. Ortaya
koyduğumuz teorik külliyat ve pratik açılımlar sonucu toplumsal muhalefetimize
herhangi bir yararı olmayan, yanlış boykot siyasetinin her geçen gün
gerilemekte olması da bizi ayrıca memnun etmektedir.
2013 yılına kadar Baraka,
olumlu bulduğu siyasal odakları işaret ederek her seçimde tavrını net olarak
ortaya koydu ancak hiçbir zaman aday çıkarmak veya örgütsel olarak taraf olmak
gibi bir tavra girişmedi. Bir alan
örgütü olan Baraka’nın ‘siyasal faaliyetin politik partiler aracılığı ile
yürütülmesi gerektiğine dair düşüncesi’ hala bakidir. Ancak pratikte son 3
seçimdir bunu uygulama şansımız olamıyor. Baraka kendini seçim süreçlerinin
içinde buluyor. Bunun nasıl geliştiğini birazdan izah edeceğim. Ancak olayların
gelişimini izah etmeden önce vurgulanması gereken “pratikte geliştirilen bu
siyasal tavrın” uzun süre devam etmesine izin vermemek kararlılığında oluşumuzdur.
Baraka içerisinde örgütlü
bulunan devrimciler, en kısa zamanda politik
mücadeleyi merkeze alan bir devrimciler örgütlenmesini ilan etmek üzere
çalışmalarını halen sürdürüyor. Bu yapıldığı zaman özünde bir ekonomik-demokratik
mücadele aracı olan Baraka ile politik mücadele aracı olan devrimciler örgütü uygun
konulara yönelik uygun araçlar olarak aşağıda dile getirilen soruların da
gereksiz kalacağı ortamı rahatlıkla sağlayacaklar. Şu anda bu tür soruların
oluşmasının nedeni elimizde bulunan
araçların yetersizliğinden dolayı ortaya koymak zorunda kaldığımız pratiktir.
2013 yılına kadar, (hatta
2012 yılına kadar) Baraka kendisinin ekonomik-demokratik mücadelenin aracı olan
bir demokratik taban örgütlenmesi olduğunun bilinciyle; ideolojik anlamda en
yakın olduğunu düşündüğü YKP’nin yanlış boykot stratejisinden vazgeçmesi için
çalıştı. Ancak bu çabalar (bugün belli bir sonuç vermiş dahi olsa) bize YKP’nin
aslında hiç de sandığımız gibi ideolojik olarak bizimle bire bir örtüşen bir
yapı olmadığını da öğretti. Bu farklılıkların ne olduğu 2009-2012 arasında
yürütülen siyasal tartışmalarda net bir şekilde ortaya kondu ve hem argasdi’nin
eski sayılarında hem de son yayınlanan Argasdi
Seçme Yazılar kitabımızda görülebilir, okunabilir...
2013 yılında gerçekleşen
LTB erken seçimi öncesinde Lefkoşa halkında “tüm solun” biraraya gelerek UBP/DP
ikilisi tarafından yaratılan enkazı
temizlemesi arzusu vardı... Baraka olarak bu arzunun gerçek kılınması
için çalıştık. YKP, BKP, TDP, CTP ve elbette diğer siyasetlerin, üstelik
sendikaların da biraraya geleceği bir GÜÇ BİRLİĞİNİ en yoğun bir şekilde Baraka
dile getirdi ve Lefkoşa halkından da açık bir onay aldı. Ancak günün sonunda
böyle bir işbirliği olmadı.
Biz Baraka olarak boykot
siyasetini olumlu bulmuyorduk. YKP’nin ısrarla tek başına hareket etmesi ve BKP
tarafından kabul edilmiş olan birlikteliğe yanaşmaması da YKP’nin bu seçimde
desteklenmesi için bir engeldi. Üstelik YKP tarafından bize 2013 yılında hiçbir
davette de bulunulmamıştı. CTP ve TDP de, YKP gibi herhangi bir ittifaka
yanaşmıyordu. Yani bütün özneler halkın arzularının tersine yürümekte ısrar
ediyordu.
Bu durumu protesto etmek,
halkın tepkisini ortaya koyabileceği bir odak yaratmak amacıyla 2013 Erken
Yerel Seçiminde LTB Belediye Meclisi’ne bir aday gösterdik. Adayımızın
seçilmeyeceğini biliyorduk. Ama geçerli oy kullanan seçmenlerin %6’sından
tercih almasını biz dahi beklemiyorduk. Bu seçimde Lefkoşa halkı kendi
bildiğini okumakta ısrar eden tüm sol yapılara açık bir mesaj verdi: “ASGARİ MÜŞTEREKLERDE BİRARAYA GELİN, GÜÇ
BİRLİĞİ OLUŞTURUN.”
Baraka olarak bu asgari
müşterekleri de 2013 seçim sürecinde belirlemiştik: Neo-liberalizm karşıtlığı, Barış
savunusu ve Ankara siyasetlerine kafa tutmak... Bugün neredeyse tüm sol
odakların bu üç temeli birlikte vurguluyor olması bizi ayrıca memnun ediyor.
2013 Nisan ayında halkın
verdiği mesaj, siyasal örgütlerin biraraya gelmesi yönündeydi. Ama 2013 Temmuz’unda
YKP yine boykot diyor, TDP ve CTP tek başına hareket ediyordu. “Biz bu mesajı
aldık” diyen BKP’nin açık ittifak çağrısını yanıtsız bırakamazdık. Yanıt
verecek bir devrimci politik çalışmamız da yoktu ve eldeki tek araç Baraka idi.
Bu sebeple uzun süre YKP-BKP-DKB ittifakının gerçekleşmesi için uğraştık. Ama
olmayınca da mecburen seçimlerde taraf olduk...
Toplumsal Varoluş Güçleri,
halkın gerçek arzularına yanıt verdiğini ispatlayarak ülkemizde “radikal solun”
bugüne kadar aldığı en yüksek oyu aldı. Böylesi bir ittifakın barajı
geçebileceği net bir şekilde görüldü. Üstelik ittifak içindeki örgütlerin açık
ideolojik farklılıklarına rağmen kavgasız gürültüsüz, kendi örgütsel dar
çıkarlarını bir yana bırakarak asgari müştereklerde biraraya gelebileceği de
görüldü. Bu süreç DKB için de BKP için
de Baraka için de bir yüz akıdır. Çünkü ilk kez bir ittifak biterken kimse
kimse ile düzeysiz tartışmalara girmedi. Küslükler olmadı...
Bizim arzumuz TVG
ittifakının genişleyerek sürmesi yönünde idi. Bunun için de uğraştık. Ancak biz
YKP’nin katılmasını beklerken ittifaktan DKB çıktı...
DKB yaşanan ittifak
sürecinin örgütler arası ilişkiyi yeterli olgunluğa getirdiğini bu yüzden de
bir ÇATI PARTİSİ kurulmasını önerdi. Elbette ki DKB’nin TVG sürecine yönelik
eleştirileri de vardı. Tıpkı bizim de, BKP’nin de olduğu gibi. Ancak onlar için
kritik nokta Çatı Partisi önerileri idi... Bu konuda ayrıntılı izahlar
kendilerinin yayınlarında görülebilir.
ÇATI PARTİSİ önerisi BKP
tarafından kabul edilmedi. BKP kendi gerekçelerini kendisi izah edebilir ve
bizim konumuz değildir. Ancak Baraka için de bunun kabul edilmesi mümkün
değildi. Burada sorularınıza geliyoruz ve süreç sorularınıza yanıtlarla daha
iyi anlaşılacak...
İLK SORUNUZ: İttifaktan
ayrılan DKB süreç ile ilgili endişelerini dile getirip ayrıldığında bunlara
katıldınız mı yoksa katılmadınız mı ? Yoksa süreç farklı mı işledi?
DKB’nin ittifaktan ayrılma
nedeni ÇATI PARTİSİ önerisinin kabul edilmemesidir. Buna katılmamız mümkün
değildi.
Çünkü;
1- Bir ÇATI
PARTİSİ, “SOLDA BİRLİK” anlamına gelir. Oysa TVG bir solda birlik yapısı değil “SOLDA
GÜÇ BİRLİĞİ” yapısı idi. İş-Güç-Eylem birlikteliği ile ÖRGÜTSEL BİRLİK
arasındaki farkları uzun uzun anlatacak değilim. Bu teorik konular devrimci
hareketin tarihinden okunarak kolayca öğrenilebilir, Baraka’nın kendi
metinlerinde de zaman zaman izah edilmiştir...
2- Baraka
açısından bir kültür merkezinin çatı partisi oluşumuna katılması doğru
değildir. Eğer bir çatı partisine katılacaksak bunu politik mücadelenin aracı
olan bir örgütle yaparız. Ancak bizim için bu da mümkün değildir çünkü halkın “bağımsız
devimci politik örgütlenmesi” bu tür SOLDA BİRLİK arayışları ile kurulamaz. Bu
bizim geleneğimizin pratikten de öğrendiği ama teorik olarak da temeli bulunan
görüşüdür.
3- ÇATI
PARTİSİ veya Solda birlik için, ideolojik ortaklık esastır. Oysa solda güç
birliği için asgari müştereklerde buluşmak yeterlidir. DKB’nin önerisi bu
yüzden de kabul edilemezdi. EĞER İDEOLOJİK BİRLİK YOKSA; ÇATI PARTİ’leri
sonradan sıkıntıların oluşmasına daha fazla müsait yapıladır. (Bkz. BDH, YBH,
DMP vs.) Oysa GÜÇ BİRLİKLERİ daha iyi sonuç veren ve daha az gerilim
potansiyelleri barındıran yapılardır (Bkz. BMBP, Barış Platformu, GKO vs.)
Sonuç olarak kendi
ideolojik duruşu gereği süreci farklı değerlendiren DKB, TVG’den ayrılmaya
karar verdi ve ayrıldı... Şimdi yeni bir çatı partisine ilerlemesini umdukları
yeni bir güç birliği içindedirler. Umarız ki hedeflerine ulaşırlar...
Ancak Baraka olarak bizim
hedefimiz ÇATI PARTİSİ değil, BAĞIMSIZ DEVRİMCİ POLİTİK ÖRGÜTTÜR. Ve bu örgüt
elbette asgari müştereklerde iş-güç-eylem birlikteliği yapacaktır. Ancak kendi
örgütsel bağımsızlığını da kıskançlıkla koruyacaktır. Çünkü bize göre ideolojik netliği korumanın yegane yolu örgütsel
bütünlüğü korumaktır.
İKİNCİ
SORUNUZ: YKP ve DKB arasında kurulan
ittifak için Barakaya ya da BKP'ye bir teklif geldi mi ? Geldiyse neden YKP-DKB
ittifakı yerine TDP ittifakı tercih edildi?
YKP-DKB ittifakı Baraka’ya
da bir teklif ile geldi. Bazı toplantılar yaptık. Ancak bu teklifi kabul
etmemizin mümkün olmadığı süreç içinde netleşti. Daha baştan teklif şu şekilde
yapıldı:
1- SADECE LEFKOŞA’da ve SADECE YKP LOGOSU ile Belediye
Meclislerine aday gösterilecek... Diğer hiçbir belediyede yani 27 belediyenin
hiçbirinde Belediye Meclisi listesi olmayacak...
2- İTTİFAK SADECE Lefkoşa’da Belediye Başkan adayı
belirleyecek. Diğer belediyelerde SADECE BAĞIMSIZ ADAYLAR desteklenecek...
Bunun nedeni olarak da (daha
ittifak çağrısı bile yapılmadan toplanan ve karar alan) YKP Parti meclisi kararları
gösterildi.
Bu süreçte Baraka’ya davet geldi ama BKP’ye veya TDP’ye
hiçbir davet gelmedi... BKP kendi çağrısını yaparak YKP ile görüştü. Ve orada
bu ŞARTLARI esnetmeyi önerdi. Şöyle ki; Lefkoşa’da YKP LOGOSU ile seçime
girmeye hazır olduklarını ancak başka bir yerde de BKP LOGOSU ile seçime
girilmesini ve dengeli bir ittifak kurulmasını. Ayrıca Belediye Başkan adaylığı
gösterilen yerlerde (bağımsız da olsa) bu başkan ile çalışacak bir belediye
meclisi listesi de oluşturulmasını çünkü meclisi olmayan bir başkanın iş
yapamayacağını söyledi BKP... Ama bunlar kabul edilmedi...
Aynı teklif TDP’nin
çağrısı ile yapılan ittifak toplantısında YKP’ye TDP tarafından da yapıldı. Aynen
şu şekilde soruldu: “Eğer TDP olarak parti meclisimiz Lefkoşa’da sizin
llogonuzla seçime girmeyi kabul ederse, siz de YKP olarak örneğin Mağusa’da TDP
logosu ile seçime girecek misiniz?”
YKP’nin buna yanıtı da “hayır”
oldu.
Kısacası YKP’nin önerdiği şey bizim açımızdan dengeli
ve eşit bir ittifak değildi hatta ittifak bile değildi... Ve kabul etmemiz mümkün değildi. Kaldı ki YKP yaptığı
hiçbir örgütsel çağrıya BKP’yi veya TDP’yi dahil etmedi. Baraka olarak biz
çağrıldık ancak baştan da izah ettiğimiz gibi bizim aradığımız şey Baraka için bir ittifak değildi Kıbrıslı Türk halkı için
bir ittifaktı...
Bu yüzden de TDP
tarafından yapılan çağrıda her olasılığa açık, her teklifi değerlendirmeye
yakın, ilkesel konular dışındaki seçimle ilgili biçimsel noktaları öne
çıkarmayan yaklaşıma; önyargılı bir
hayır demek yerine görüşmeyi tercih ettik. Sonuçta da bu güç birliği doğdu...
ÜÇÜNCÜ
SORUNUZ: 2013 Genel seçimlerinde TDP'ye verilen oyun Toplumsal Varoluşa bir
fayda getirmediği ve düzenin devamını sağladığı düşünülüyordu. Bu durum bugün
de devam ediyor mu ? Etmiyorsa ne değişti ?
Baraka BKP ile seçime
girdiğinde BKP’nin ideolojik olarak bizden farklı olan yönlerini savunmadığımız
gibi, bugün BKP-TDP ile seçime girdiğimizde de TDP’nin bizden farklı olan
yönlerini savunuyor değiliz.
ASGARİ
MÜŞTEREKLER mantığı ve GÜÇ BİRLİĞİ ilkesi çok basit bir ilkedir. Sekterliğe
düşmemek için de bu iki yaklaşımın iyice kavranması şarttır.
Baraka düşünceleri belli,
pratiği belli, sözü belli bir yapıdır. Kitapları vardır, dergileri vardır,
belgeselleri vardır, müzik albümleri vardır, en önemlisi PRATİĞİ VARDIR. Baraka’nın
herhangi bir şekilde birisi ile yanyana gelmekten korkusu yoktur. Yeter
ki o biraraya gelişin ilkesel temeli izah edilmiş, tüm yapılarca ilan edilmiş
ve sürecin yönlendirilmesine dair herksein eşit söz hakkı kabul edilmiş
olsun... Bugün bu güç birliğinde bu unsurların tamamı vardır.
Seçim süreci içinde BKP’den
de TDP’den de bizim sözümüzden farklı sözler çıkacak, pratikler ortaya konacaktır.
Bunu biliyoruz. Geçtiğimiz seçim de bunları yaşadık. Ancak gene biliyoruz ki
bunlar bizi bağlamaz, bozmaz. Bizi bağlayan ORTAK tavırdır. ORTAK
deklerasyondur. ORTAK DÜŞÜNCEDİR...
Biz TDP’ye oy istemiyoruz biz GÜÇ BİRLİĞİNE OY
İSTİYORUZ. Bu yüzden sorunuzun
manipülatif olduğunu açıkça belirtmek gerek.
DÖRDÜNCÜ ve BEŞİNCİ SORULARINIZ:
-TDP ile girilen ittifakın CTP ile girilmemesinin sebebi TDP'den böyle bir talebin gelmesi miydi?
-CTP'den de talep gelse bunu kabul eder miydik?
-TDP ile girilen ittifakın CTP ile girilmemesinin sebebi TDP'den böyle bir talebin gelmesi miydi?
-CTP'den de talep gelse bunu kabul eder miydik?
Bu sorunuzun yanıtını
Argasi Kitaplığı’nın ikinci kitabı olan HEMEN ŞİMDİ isimli kitabın DIŞ
İLİŞKİLER başlığında bulabilirsiniz.
Sizin için ilgili kısmı
alıntılıyorum. Ancak burada eğer “siyasal kaygılarla hareket edildiği ve bu
yüzden ilkelerden bir sapma olduğu” iddiası varsa buna yanıtım şudur:
“Baraka ne yaptığını çok iyi biliyor. Yanlışını da
doğrusunu da değerlendiriyor. Çünkü kolektif bir karar alma mekanizması ile
ÖRGÜTLÜ ÇALIŞAN DEVRİMCİLERDEN oluşuyor... Hatalar da yapıyor ama entellektüel
gevezeliği meslek edinmiş, kerameti kendinden menkul bireylerden farklı olarak
bu hatalarını; öğrenmek için bir araç kılabiliyor...”
Umarım sorularınıza
yanıt verebilmişimdir...
“DIŞ İLİŞKİLER
Baraka’nın varlık nedeni Kıbrıs’ın
bağımsızlığı ve Kıbrıs halklarının kardeşliği mücadelesinde anlam bulur. Varlık
nedeni bu amaçlara karşı konumlanmamış her yapıyla iş, güç, eylem birlikteliği
yapılır. Baraka kendisi dışında hiçbir örgütten emir/direktif almaz. İdelolojik
olarak işçi sınıfı bilimine (Marxisizm) bağlıdır ancak örgütsel bağımsızlığını
da kıskançlıkla savunur. Baraka tüm örgütler arasında eşitlik ilişkisi olması
gerektiğini düşünür. Bu eşitlik; büyük örgüt / küçük örgüt, parası bol örgüt /
parası az örgüt, parti / alan örgütü gibi ayrımlar olsun veya olmasın her türlü
birliktelik ve ortak süreçte örgütlerin EMEĞİ ORANINDA söz sahibi olduğu ön
kabulüne dayanır.
Bu yaklaşım çerçevesinde Baraka diğer
örgütlenmeler ile iki potansiyel ilişki biçimi öngörür:
İş-Güç-Eylem
Birlikteliği
Baraka’nın bir veya birkaç değeri minvalinde, duruma göre başka örgütlenmelerin
öncülüğünü yürütebileceği, konu merkezli, orta ve/ya kısa vadeli meseleler
çerçevesinde şekillenen eylemler, kampanyalar, çalışma gruplarına iş birliği,
güç birliği, eylem birliği demekteyiz.
Genişletilmiş Sürdürülebilir Çevre Platformu, Elekten Üç Gece Festivali,
Köpek Yarışlarını Durduralım Kampanyası, Savaşa Hayır Koalisyonu, Anti-Faşist
Festival, İşçi Filmleri Festivali vb. platformlar, festivaller ve kampanyalar
bazısı geçmişte yaşanmış bazısı halen devam eden iş/güç/eylem birlikteliklerine
örneklerdir.
Baraka teker teker tüm değerleri ile ilgili oluşturulacak
birlikteliklere katılmayı prensip olarak kabul eder. Hiçbir konuyu tekeline
alarak davranmaz ve olabildiğince tüm diğer örgütlerle birlikte kotarmaya
çalışır. Hareketin genel çıkarları her zaman Baraka için önceliklidir. Ancak
pratik içerisinde ortaya çıkabilecek her bir durum değerlendirilerek herhangi
bir işbirliğine girilmemesine veya çıkılmasına da karar verilebilir. Belli bir
değer çerçevesinde yürütülen bir iş/güç/eylem birliği başka bir değer ile
çelişen pratik içine girerse, Baraka sıkıntısını olabildiğince diğer örgütlerle
paylaşmaya, diğer örgütleri evriltmeye çalışarak duruma göre karar alır.
Baraka her eylem
birlikteliğinin sonunda bir değerlendirme yaparak bu değerlendirmesini yazılı
hale getirir. Bu yazılı metinde kendisinin ve birlikte iş yaptığı yapıların
hata ve zaafları yanında, olumluluklarını da belirtir. Böylece deneyimin
geleceğe bırakılması için çaba harcar.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder