Kıbrıs’ın kuzeyinde sol siyasete dair en sık rastlanan cümleler; “sol bölünme hastalığından muzdariptir!”, ve “tüm sol partiler birleşmelidir!” olsa gerek! Çoğu zaman üzerinde düşünülmeden tekrar edilen ve hemen herkesin onaylayacağı bu sözler, gerçeği ne kadar yansıtmaktadır? Sol gerçekten de bölünme hastalığından mı muzdariptir ve tüm sol partilerin bireşmesi gerçekten de iyi bir şey midir?
Kısacık bir dergi makalesinde
bu meseleyi tüm boyutlarıyla ve derinlemesine incelemek mümkün değil! Sol ve
sağ gibi tanımlar, siyasal yelpaze açısından kullanılabilecek en genel ifadeler
bile olsalar; sol bir parti ile sağ bir partiyi birbirinden ayıran şeyin
ideoloji olduğu ortadadır. Yani “sağ
partilerle sol partiler birleşmelidir” veya “sağ-sol ayrımına gerek yoktur” denilmediğine göre, ideolojik
temelde bir ayrımın gerekliliği konusunda hemfikir olduğumuzu düşünebiliriz!
Ancak “kimin sağcı kimin solcu” olduğu
tartışılmaya başlandığı anda, bu başlangıç noktası da buhar olup uçmaktadır!
Ülkemizde solu sol yapan
ideolojik öncülleri tartışmaya çalışmak, bir tür günah olarak lanetlenmiş
durumdadır. Biraz zorlarsanız alacağınız yanıt da şudur: “Anladık en solcu sizsiniz… İşte bu yüzden sol asla birlik olamıyor!” Düşünmek
istemeyen birisini, zorla düşündürmek mümkün değildir. Kişi zihnini zorlayıp
düşüncelerini temellendirmeye karşı, özel bir savunma mekanizması
geliştirmişse, onu bulunduğu yerden kıpırdatabilecek tek şey, maddi
gerçekliktir, koşullardır! Önce “solda birlik” deyip, sonra “solun ne olduğunu”
tartışmaktan kaçınan bir kişi, aslında “sağ
ile sol birleşse de olur” demiş olur! Ama bunu fark edebilmesi için; kendi
dediğinin ne anlama geldiğini sorgulayacak kadar kendi ifadesine saygı duyması
gerekir! Bu nedenle bu tür kişileri konu dışında bırakmak zorundayız,
onların kendi ifadelerine
göstermedikleri saygıyı bizim göstermemizin tek yolu budur!
Sol Nedir?
En genel tanımıyla sol; bir
toplumun bulunduğu noktadan daha ileriye gitmesini isteyen fikirler
yelpazesidir. Toplumun verili durumunun değişmesine karşı olanlar
(muhafazakarlar) ve geçmişteki daha geri bir durumun özlemini çekenlere
(gerici) de sağcı diyebiliriz! Sağ yelpaze de sol yelpaze de kendi içinde
birçok farklı akımı barındırır ve bunların birbirleri ile tespitte, yöntemde,
hedefte ayrışan onlarca noktaları vardır! Ancak şunun anlaşılması çok
önemlidir: Bu ayrışma noktaları keyfi, kişisel, niyete dayalı değil; tam
aksine, fikirsel, olgusal ve ideolojiktir! Fikirsel bir şeyin ayrışma nedeni
olabileceğini anlamakta zorlanan kişilerin varlığından haberdarız. Ancak onları
bir önceki başlıkta geride bıraktığımızı varsayarak, yazıya devam edeceğiz!
Örneğin “birleşsin” denilen
sol düşünce içerisinde, anarşizm de vardır, sosyalizm de; komünizm de vardır,
sosyal demokrasi de! Bunların kendi alt varyantları dışında, hangi ülkede
bulunulduğuna göre değişen öncelikler de sol akımların çeşitlenmesinde etkendir!
Benzer ayrımlar sağcılar içerisinde de vardır: İslamcılık, ulusalcılık,
liberalizm, faşizm gibi bir çok sağ akım kendi içlerinde uzlaşmaz karşıtlıklar
barındırırlar…
Bizim ülkemizde ideolojik
tartışmalar uzun bir süreden beridir akademik veya örgütsel olarak değil,
bağlayıcı olmayan sözlü imalar düzeyinde yürütülmektedir. Bu imalar koleksiyonundan
anlaşıldığı kadarıyla “sol birleşsin” diyenlere göre; “Kıbrıs sorununda
çözümden yana olan herkes solcudur ve geriye kalan hiçbir fikirsel farklılığın
bir önemi yoktur!” Yani eğitimde özel kurumların desteklenmesini isteyenlerle,
devlet okullarında kayıt parası alınmasına karşı mücadele edenler; eğer Kıbrıs
sorununun çözülmesini savunuyorlarsa birleşmelidirler! Dahası bu kişilerin
Kıbrıs sorununda nasıl bir çözümden yana oldukları, federasyonu mu, Kıbrıslı
Türklerin ayrı meclisi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüşü mü, yoksa bir
“vatandaş bir oy” prensibine dayalı yeni bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ni mi savundukları,
hatta bunu niçin savundukları önemsizdir!
Solda Birlik!
Bu tür bir birlik gerçekten
hayata geçse ve hükümet olsa; eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, barınmada nasıl
birlikte hareket edeceği büyük bir muammadır. Ama bu bir yana, böylesi bir
“birliğin” görüşme masasında hangi çözüm modelini konuşacağına nasıl karar
vereceği de anlaşılır değildir! Yani “solda birlik” diyenler, en çok önem
verdikleri Kıbrıs sorununda dahi, ne istediklerini tartışamamaktadırlar! Bu
birlik savunucuları için tartışmak, konuşmak ve düşünmek; “bölücü, tehlikeli ve gereksiz” detaylar olarak görülmektedir.
Düşünceye yönelik böylesi bir tutumun “sağcı” bir refleks olmasını ve “nasıl olur da kendine solcu diyen birisi
düşünmekten, tartışmaktan ürker” sorusunu bir yana bırakalım; bu “birlik
modelini” neye hizmet ettiğini anlamaya çalışalım…
Böyle bir birlik, iki temelden
savunulabilir: Birincisi zaten hali hazırda bu sol tanımına göre en büyük parti olan CTP’nin, geriye
kalan tüm sol grupları yutması için bu yaklaşım idealdir! “Düşünme, birleş, rahatla! CTP senin için iyi olana karar verecek!”
Böyle bir birlikten medet umabilecek ikinci eğilim ise şudur: CTP düşünmesin, kendi
programına, organlarına, önceliklerine göre hareket etmesin, fikirlerini bir
yana bıraksın ve bizim dediklerimiz yapsın! Ne kadar etik veya mümkün oldukları
bir yana, her iki yaklaşımın ortak noktası, fikirleri bir kenara bırakmayı “olağan”
buluyor olmalarıdır!
Nasıl Bir Birlik!
Fikirleri temelinde
örgütlenen, kişisel hayatına ve topluma bu fikirler doğrultusunda şekil verme
çabasındaki insanlar açısından; temel noktalarda ortaklaşanların birleşmesi
gerektiği ne kadar açıksa, temel noktalarda ayrışanların birleşmesinin
imkansızlığı da o kadar açıktır! Bu nedenle örgütsel birlik, yani tüzük
birliği, ancak ideolojik bir netlik temelinde ortaklaşanların varabileceği bir
şeydir. Bu amaçla ideolojik önceliklere dair tartışmak, ortaklaşmak veya
ayrışmak mümkündür. Ama bunun için önce tartışmaktan geri durmayan bir
yaklaşımın benimsenmesi gerekir!
İdeolojik farklılıkları
nedeniyle örgütsel olarak birleşemeyenlerin, belirli asgari müşterekler
temelinde iş, güç, eylem birlikteliği oluşturmaları da bir modeldir. Türkiye’de
Gezi Parkını savunmak için veya ülkemizde Koordinasyon Ofisi’ne karşı bir araya
gelen örgütler, kendi varlıklarını devam ettirerek eylem birlikteliği
oluşturabilmişlerdir. Farklı öncelikleri olan örgütlerin, somut bir konuda
ortak tutum almaları için, örgütsel olarak birleşmeleri gerekmez. Tam aksine,
böylesi bir “birlik” bir çok soruna neden olur! Daha kendisi bir örgüte üye
olmayı veya üye olduğu örgüt içerisinde “örgütlü davranmayı” başaramayanların;
büyük zorluklarla örgütlenmiş insanlara “birleşin” diyebilmesi ise, düşünmeden
konuşunca, söylenebileceklerin bir sınırı olmadığının en güzel örneğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder