Özgür Gazete tarafından gündeme getirilen “köle kampı” mevzusu gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Konunun kaba bir özet yaparsak; onlarca üçüncü uyruklu işçi danışmanlık adı altında faaliyet gösteren aracılar vasıtasıyla, Cypfruvex adına çalışma izinleri alınarak ülkeye getirilmiş. Söz konusu aracılar, çeşitli vaatler vererek bu işçilerden yüksek meblağlarda para temin etmiş. İşçiler ya çok az çalışmış yada hiç çalışmamış ve maaşlarını alamamışlar. Buna mukabil Cypfruvex adına kayıtlı bulundukları için Sosyal Sigorta ödemeleri yapılmış veya alacak olarak kaydedilmiş. İşçilerin barınma ve yiyecek ihtiyaçları ise insan sağlığına yakışmayacak derecede olumsuz koşullarda sürdürülmeye devam ediyor. Dahası işçiler bu süreçte kendilerini dolandıran kişilerden şiddet görmüş ve görmeye de devam ettiklerini söylüyorlar.
Aslında yukarıda özetlenen durum yıllardan beridir devam eden uygulamaların, toplu olarak yaşanmasından başka bir şey değildir. Yani yeni olan tek şey, kalabalık bir işçi grubunun hep birlikte bu sorunla yüzleşmiş olmasıdır. Bağımsızlık Yolu olarak yıllardır üçüncü uyruklu işçilerin maruz kaldığı sıkıntıları, bu sıkıntıların nedenlerini ve çözüm önerilerimizi dile getiriyoruz. Ancak gelmiş geçmiş tüm hükümetler döneminde bu pratik hiç değişmeden devam etti.
Geçmişte hükümette bulunmuş,
hükümet kurmuş, Çalışma Bakanlığı’nı yönetmiş partiler; son yaşananlara dair zehir
zemberek demeçler veriyor. Ancak bu yaşananların kendi dönemlerinde de aynen
var olması, bu sorunlara kalıcı ve yapısal bir çözüm bulmak için hiçbir şey
yapmamış olmaları konusunda tek bir söz etmiyorlar.
***
Çalışma yaşamında yabancı uyruklu
işçilere yönelik ayrımcılığın sona ermesi için ilk etapta atılması gereken
adımları şu şekilde listeleyebiliriz:
1- Vatandaşlar arasında işsizlik
makul bir oranın altına inene kadar, var olan çalışma izinlerinin yenilenmesi
ve yatay geçişler dışında yeni çalışma
izni verilmemelidir.
2- İşçilere iş, patronlara işçi temin eden kişi
ve şirketler kapatılmalı, ilgili internet sayfalarına erişim yasağı
getirilmeli, bu işlemleri yapanlar hakkında yasal işlem başlatılmalıdır.
3- Çalışma hayatı ile ilgili
mevzuat önce İngilizce’ye ardından sırayla ülkede en çok istihdam edilmekte
olan yabancı uyruklu işçilerin dillerinden başlayarak tüm dillere
çevrilmelidir. Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere işçilerin ihtiyaç duyacağı
tüm devlet kurumlarında, tercüman istihdam edilmelidir.
4- Devlet kurumlarında yürürlükte olan ve
Anayasa ile ILO Sözleşmeleri’ne aykırı tüm ayrımcı uygulamalar ortadan
kaldırılmalıdır. Örneğin yabancı uyruklu işçilerin 2009 yılından beridir gasp
edilmiş olan İhtiyat Sandığı hakkı geri verilmeli; Sosyal Sigortalar
Dairesi’nin tahsil edip ödemediği “işsizlik sigortası” yabancı işçilere de
sağlanmaldır.
5- On ve üzeri çalışanı olan tüm
işyerlerine, sendikasız işçi çalıştırma yasağı getirilmelidir.
***
Yukarıda sayılanları TDP ve CTP
dahil hiçbir rejim partisi hayata geçiremez. Bugüne kadar hükümette
bulundukları sürelerde de bu adımları hayata geçirmek konusunda hiçbir şey
yapmadılar. Zaten bugün devasa bir sorun olarak karşımıza çıkan olgu, on yılların
birikimidir ve yaşananlarda tüm rejim partilerinin payı vardır.
Çalışma yaşamımızın genel olarak
düzene girmesi, emekçilerin hak ve koşullarının insani düzeye yükselmesi göçmen
işçilerin maruz kaldığı sömürü şartları devam ederken mümkün olamaz. Rejim
partileri ve mevcut sendikal bürokrasi, bu genel doğruyu görmezden gelmekte
uzmanlaşmış durumdadır. Oysa kamuda hızla gerilemekte olan hakların durumu da vatandaşların
özel sektörde ağırlaşan çalışma koşulları da göçmen işçilerin sömürüsünden ayrı
düşünülemez.
Bu durumda özel sektör
emekçilerinin, göçmen işçileri de kapsayacak bir örgütlülük yakalaması ve
sendikal mücadelenin örgütlenmesi dışında herhangi bir çıkış yolu yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder